Şöyle geriye dönüp baktığınız zamanlar olur. Bunu hepiniz yaparsınız, bazen geriye döndüğünüze de pişman olursunuz.Bugün ben de gündemde olan kuş gribi ve insan sağlığı noktasında şöyle geriye dönüp baktım, ama keşke bakmasaydım.1986 yılında Çernobil felaketi yaşandı. O dönemlerde herkesi, bugün olduğu gibi bir panik almıştı. İnsanlar büyük bir tedirginlik içine girmişti. Özellikle çay ve fındık başta olmak üzere Karadenizde yetiştirilen ürünlerin tüketimine ara verilmişti. Dönemin tarım bakanı ihracatı dahi duran fındık ve çay için defalarca kamuoyuna çıkarak hiçbir tehlike ve tehdidin olmadığını vurgulayarak ekranlarda çay içmişti. Bakan her ne kadar insanların gözü önünde çay içse de vatandaşın tedirginliği geçmemişti. Hatırlayacak olursanız o dönemlerde ilkokullarda ve askeri birliklerde elde kalan fındık çocuklara ve erata dağıtılmıştı. İlk günlerinde bedava sirke baldan tatlıdır mantalitesi ile genç nüfusumuz dağıtılan fındığı iştahla yediyse de ilerleyen günlerde bir birlerine atarak yeni bir oyun türetmişlerdi.Çernobil felaketi hafızalardan çıkmadan İngilterede deli dana hastalığı çıkmış, bütün dünyayı tekrar bir huzursuzluk basmıştı. Et ithalatı yapan ülkemizde o dönemlerde insanlarımız tıpkı bu gün olduğu gibi tehdidin boyutu, neticeleri konusunda tedirgin olmuş ve kırmızı et tüketiminde büyük düşüş yaşanmıştı. O dönemlerde Tarım Bakanı çıkarak insanları huzur ve sükuna davet etmiş, et ithalatının yapılmadığını, sıkıntı duyulmaması telkininde bulunmuştu.Sonra da yurda kaçak sokulan etler, beyaz et sektöründe yaşanan salgın, muhtelif bölgelerde yaşanan şarbon et sektörüne müteaddit dönemlerde darbe vurmuştu.1997 yılında Japonya, Güney Kore, Vietnam, Tayland, Kamboçya, Tayvan, Endonezya, Pakistan, Laos ve Çin'de baş gösteren kuş gribi tüm dünyayı tehdit etmişti. Dünyanın büyük korku yaşadığı bu enfeksiyondan ilgili ülkelerde mal ve can kayıpları yaşanmıştı.Geçtiğimiz yıllarda gündeme peş peşe yansıyan merdiven altında üretilen sağlıksız gıdalar ile meyve ve sebze üretiminde hormon kafaları karıştırmıştı. Hatırlayacağınız gibi o dönemlerde de bakan bey ekranlarda çilek yiyerek kötüye giden sektörü kurtarmaya çalışarak halka korkulacak bir şeyin olmadığı imajını vermeye çalışmıştı.Son yirmi yılda insan sağlığını etkileyecek bir çok olay yaşandı, biz hafızalarda en çok kalanlarla bir ufuk turu yaptık.Geçtiğimiz günlerde Manyasta bir çiftlikte bulunan hindilerin kuş gribinden ölmesiyle ülke insanı yeni bir tehdit ve huzursuzluğun içine girdi. 1997 yılında uzak doğuda baş gösteren ve dünyada büyük korkuya yol açan kuş gribi H5N1 virüsü taşıyordu ve insanlara bulaşabilecek özellikteydi. Manyasta ölen hindilerde yapılan laboratuar incelemesi neticesinde hayvanlarda H5N1 virüsüne rastlanıldığı ve ölümlerin bundan gerçekleştiği ortaya çıktı.Uzmanlar hastalığın hayvanlara zarar verebileceğini, insanlara yurdumuzda beyaz et sektöründe çiğ et tüketimi yapılmadığı için tehdit unsuru oluşturmadığının altını çizseler de vatandaşta oluşan panik ve ihracatın durması sektöre büyük darbe vurdu. Tavuk, hindi ve yumurta satışları neredeyse durma noktasına geldi.Son yirmi yılın ufuk turunda da izah etmeye çalıştığımız gibi geçmiş bugün tekerrür etti ve Sayın Bakan panik yapılmaması gerektiğine vurgu yaparak beyaz et yiyebileceğini açıkladı. Ama ne var ki Kanal A televizyonunda ikram edilen tavuğu yemeyerek kesim şartlarının ne şekilde olduğu, veteriner kontrolünden geçip geçmediğini bilmediği tavuğu yiyemeyeceğini açıkladı. Peki ya biz, marketlerde satılan et ürünlerinin tümünün, daha ileriye gidersek ekmekten zeytine yediğimiz içtiğimiz her şeyin tam gıda kontrolünde üretilip üretilemediğini nereden bileceğiz. Bunu rutin bir şekilde kontrol eden bir mekanizma var mı? İnsan sağlığını hiçe sayarak üretim yapanlara çok ağır cezaların uygulanmadığı ülkemizde insanların bir şeyleri huzurlu tüketebilmesi için ne caydırıcı ve özendirici ne gibi bir çalışma yaptınız? Bu ülkede bu endişeler içerisinde ne yiyip içeceğimize tam karar veremezken, Ankarada beyaz et tüketmeyen idarecilere şunu sormak istiyorum Bu ülkede insan sağlığının değeri nedir ki?