Bugün ortaya çıkanlar dünün pislikleri
YGS’de yaşananlar gençlerin kâbusu oldu…
Doğrusu korkunç bir durum, gençlerin kafalarındaki soru işaretlerini gidermenin neredeyse imkânı kalmadı.
Önceden bu tür şeyler fısıltıyla yayılırdı…
Hiç sınava girmediği halde istediği üniversiteye yerleşenleri mi ararsınız…
Okula gitmeden diploma alanları mı?
Hatta ‘kafadan’ amir-memur yapılanları mı?
Ortaya çıkanları yorumlayanlar ‘Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından ÖSYM’nin’ bugün içine düştüğü durumu dillendirmez mi?
O kadar da değil, dedim.
ÖSYM dün de en az bugünkü kadar soru işaretleriyle dolu bir kurumdu.
Bugünkü durum Türk halkının artık daha sorgulayıcı ve hak arayıcı bir konuma geldiğini ortaya koyuyor.
Esasında ‘ÖSYM başkanına kurulan bu pusu’ geçmişi de sorgulanır kılmalı…
Bu yazıyı yazmakla bugünkü şaibeli durumu savunmuyorum.
Dün de bunların -âlâsının üstelik gayet başarılı bir şekilde- sessizce yürütüldüğünü söylüyorum.
Üstelik bilerek söylüyorum…
***
Ömer Lütfi Ersöz’ü tanırsınız…
31 Ağustos 1994 günlü Türkiye Gazetesi’nde yayımlanan bir haberin kaynağı olmuş.
Haberin başlığı: ‘DPY sınavlarında puan haksızlığı’
Lütfi Bey’in oğlu o tarihlerde DPY ve bursluluk sınavlarına girer. 232.655 puan alır. Gelen sonuç belgesinde ‘Tercih ettiğiniz okula girebilmek için yeterli puan alamadınız’ yazmaktadır.
Fakat aynı sınavdan 212.272 puan alan bir başka öğrencinin kaydı, tercihe şamil okula yapılmış ve bu puanı alan öğrencinin sınav sonuç kâğıdı da Ömer Bey’in eline geçmiştir.
Haksızlığın giderilmesi için kendi çapında kıvransa da sonuçsuz kalır.
Ömer Bey yaşadığı tek hadisenin bu olmadığını, zamanında kendinsin de yazıya döktüğü bir başka hadiseyi şöyle anlattı:
Bundan yıllar önce oğlum girdiği üniversite sınavında matematik 29 sorudan 29 doğru, geometri 16 sorudan –iki soru hatalı olduğu için iptal edilmişti- 1 boş ve 13 doğru, fizik 19 sorudan 18 doğru 1 boş, kimya 14 sorudan 12 doğru 2 yanlış, biyoloji 12 sorudan 6 doğru 6 yanlış işaretlemişti. Yani doğru veya yanlış işaretlenen soru sayısı 86’ydı. Puanın yaklaşık olarak 208 geleceğini hesapladık. Ancak sonuçlar geldiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü gelen sonuç kâğıdında 64 doğru 2 yanlış toplam 66 soru işaretlenmiş olarak gözüküyordu. Yani işaretlediği 20 soru bir şekilde buharlaşmıştı. Bunun üzerine o günün parasıyla 2,5 milyon TL yatırıp, “Optik okuyucularınızdan kaynaklanan bir sorun olduğunu düşünüyorum, 86 soruyu kesin işaretledim. Klasik yöntemle cevap anahtarımın yeniden okunmasını talep ediyorum” diye dilekçemizi gönderdik.
“Maalesef hata olmaz, klasik değerlendirme mümkün değildir”anlamında cevap geldi.
Bunun ardından birçok avukatla görüştüm, çok azı hariç, çoğunluğu “Mahkemeye verme” dediler. Elimizde işaretlediğimiz soruları ispat edecek somut bir belge yoktu.
Cevap anahtarları da kurşun kalemle işaretlendiğinden, kurum pek tabi 20 soruyu silerek mahkemeye gönderebilirdi.
Bunun ardından kurumun manevi şahsiyetini tahkir ve tezyiften dolayı tazminat davasına mahkûm olabilirdik.
Elimizden hiçbir şey gelmedi.
***
Ömer Bey’in oğlunun başına gelenler yıllardır bu ülkede pek çoğumuzun başına gelen hadiselerdir.
Hatta birçoğumuz ne olduğunu fark bile etmeden ‘gelen sonuca’ rıza göstermişizdir.
Şimdi elbette bu tür şeylere rıza gösterecek değiliz…
Benim bir önerim var…
Var mısınız; Ömer Bey’in oğlunun sınav kâğıtlarını yeniden tetkike…
Var mısınız; geriye dönük olarak yapılan tüm sınav evraklarını yeniden incelemeye…
Var mısınız; bugünden geriye doğru amir-memur listelerine bir şekilde sızdırılan isimleri tespit etmeye…
Var mısınız; üniversitelerden verilen diplomaları tek tek kontrol etmeye…
Bugün çok önemli makamlarda olan birilerinin hangi kalem oyunlarıyla oraya getirildiğini anlamaya var mısınız?
Bu sorun, bugün tomurcuklanan bir sorun değildir.
Dünkü taktikleri bugün uygulamaya kudret bulamayanların, kendi ‘hilelerini’ bugüne yamamak için ortaya dökmelerinden başka bir şey değildir bu…
Yıllar yılı gençlerin umutları şimdilerde gün yüzüne çıkarılan bu taktiklerle söndürülmüştür.
Bunun böyle devam edip gitmesine rızamız yok.
Aslında bu sınav, geçmişin sınavıdır.
Bu hadiseler ÖSYM Başkanı Ali Demir’in istifasıyla sonuçlansa bile kıymetlidir.
ÖSYM sınav sistemini ‘a’dan z’ye’ güvenilir kılmak zorundadır.
Esas sınav bundan sonra yapacaklardır…