Kanal 24 Genel Yayın Yönetmeni ve Star Gazetesi Yazarı Yiğit Bulut, geçtiğimiz gün Konya’da edindiği izlenimlerini bugün köşe yazısına taşıdı. Konya’nın hem fiziki yönden hem de fikir, mantık ve vizyon yönüyle büyük bir şehir olduğunu yazan Bulut, Konya’ya teşekkür etti.
KONYA’DA MANTIK DA BÜYÜK, BİNALAR DA
Uçaktan Konya’ya inerken yanımda oturan ve ilk defa gelen arkadaşım “Ne kadar büyük ve kaç tane gökdelen var” dedi! Evet büyük! Konya, Ankara, İzmir, Trabzon, Eskişehir, Edirne ve daha birçok ilimiz artık çok büyük! Büyüklük sadece bina veya yollarda değil. Değişen ve gelişen mantık, anlayış ve vizyon... Artık biz büyüğüz!
TEŞEKKÜRLER KONYA…
Sevgili dostlar, Türkiye’deki son 7-8 yıllık değişime bakınca, sorgulayınca, detaylandırınca alınan yol çok uzun... En önemlisi fiziki değişim de değil, önemli olan 2001 krizinde “5 milyar dolarlık” bir havuzda boğulan ülkemin, 2012’de dünya geneline kafa tutar bir gelişme yoluna girmiş olması... Türkiye adına sevindirici, çocuklarımız adına umut verici. Biz başladık, gördük, yaşadık, onlar mükemmel bir Türkiye’de devam edecekler... Yolun açık Türkiye... Teşekkürler Konya...
Madenler şahıslara değil, ülkeye kazandırılmalı. Konya’da Türkiye ekonomisini sorgularken ve arkadaşlarla konuşurken hemen hemen her ilde duyduğum benzer bir cümleyi duydum; madenlerin şahıslaştırılması ne zaman son bulacak? Sevgili dostlar, özellikle Karadeniz illerinde yaptığımız konferanslarda insanlarımız “madenlerimiz ne zaman bizim olacak” noktasında ciddi olarak endişelerini ifade ettiler... Sorun olarak gördükleri aslında çok açık ve net bir gerçek; maden sahası düşük bir fiyatla satılıyor-işletmeye veriliyor çok büyük bir rezerv ortaya çıksa dahi ülke ve halk, bu milli servete ortak olamıyor! Aslına bakarsanız çok haklı bir sitem. Bir örnek vereyim; bir maden sahasını ihaleyle 5 milyon TL’ye işletmeye açtınız. Bu sahada 1 hatta 11 milyar dolarlık rezerv çıksa dahi siz aldığınız 5 milyonla kalıyorsunuz. Bu doğru bir işletme mantığı değil. Madeni alan ilk verdiği para harici çıkan rezerve göre bir artı değer ödemezken, orada bölge halkı en düşük ücretle çalışıyor ve en önemlisi ülkenin milli serveti bir şahısın üstünden akıp gidiyor!
Uzun lafın kısası: Türkiye gibi madenleri halen bakir bir ülkede çok acil ülke, vatandaş menfaatlerine uygun milli yeni bir maden politikası geliştirilmeli. Bu işletene çıkan rezervden belli bir yüzde pay vermek kalanı devletin hanesine yazmaktan daha başka bir sürü değişik çözüme kadar uzayabilir. Burada örnek çözüm de tartışabiliriz. Bütün yeraltı kaynaklarımız TPAO veya kurulacak “MİLLİ MADEN A.Ş.” adlı bir devlet şirketine 99 yıllığına devredilip, bu şirketin hisselerinin %99’u veya %49’u halka arz edilebilir. Toplanacak parayla maden arama-işletme masrafları fazlasıyla karşılanacağı gibi çıkan değerler de bu milletin kasasında kalır!
Sonuç: Türkiye’de petrol-gaz arama-çıkarma çalışmaları da yukarıdaki model doğrultusunda hareketlenecek ve yeterli kaynak sağlanacaktır. Bu model ile şahısların eline geçen maden sahaları DEVLET kontrolünde-HALKIN PARASIYLA işletilecek ve ortaya sağlıklı, halka huzur veren bir yapı çıkacaktır.
Son söz: BU KONU ÇOK ACİL! Türkiye’nin altı zenginliklerle kaynıyor, Türk halkı bunu biliyor, görüyor ve kendi malına sahip çıkmak istiyor. Gerekli düzenlemeler yapılmalı ve yeraltı yerüstüne hizmet eder hale getirilmeli.
TÜRKİYE AB MODELİNE BEL BAĞLAYAMAZ
Avrupa’nın ne hale geldiğini hep birlikte gördüğümüz şu günlerde hala şöyle cümleler duyuyoruz; Türkiye Avrupa yolunda her adımı atmalı! Soruyorum bunu söyleyenlere; HANGİ AVRUPA? Hangi BİRLİK?
Sevgili dostlar, Avrupa Birliği sürecinin “patlayacağını” 10 yıldır her ortamda dile getiren, yazan biri olarak bugün rahatlıkla söylüyorum; olmayan AVRUPA BİRLİĞİ sürecine Türkiye gibi bir DEV ipotek edilemez, önü tıkanamaz, gözleri bağlanamaz! Evet bir daha yazıyorum; YENİ DÜNYA DÜZENİ içinde Avrupa Birliği diye bir oyuncu yok ve olmayacak!
Peki “YENİ DÜZEN” nasıl şekillenecek? Denklem nasıl oluşacak?
Sevgili dostlar, Yeni Dünya üç bacak üstünde duracak; Amerika kıtası, Türkiye ve periferisi, Rusya-Hindistan-İran-Çin çizgisi. Bu bileşenler haricinde Avrupa gibi denklemden düşmüş, tasfiye süreci başlamış bir yapının “varolma” şansı asla yok, olmadı ve olmayacak!
Sonuç: Türkiye gibi bir DEV’i gözlerini bağlayarak yok olma yoluna giren Avrupa’ya esir etmek isteyenler ve bu yolda Türkiye’de kamuoyu oluşturmak için ellerindeki her türlü medya imkanını kullananlar bir kez daha düşünsünler; ne yapıyorlar! Yaptıkları çok açık; Türkiye’yi ayağına gelen yüzyılın fırsatlarından mağrum edip, 1850’lerde girdiği yolda yalnızlaştırmak, borçlandırmak eski düzende olduğu gibi “kendilerine” mahkum etmek istiyorlar! Bu dönem geçti, YENİ BİR DÜNYA, YENİ BİR DÜZEN ve YENİ BİR TÜRKİYE VAR! Bu ülke, tarihten getirdiği her değerin hakkını sonuna kadar verecek, bugünlerini üstüne ekleyecek ve güçlü bir liderlik eşliğinde 2023’ü “Cihanşumul Türkiye” olarak karşılayacak! Asla şüpheniz olmasın.