Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen cumartesi günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin, bürokrasinin vekiller aracılığı ile işletilmeye çalışıldığı eleştirisine Bursadan cevap vermişti. Başbakan, icraat yapabilmeleri için değiştirilmesi gereken bürokratlar olduğunu, şayet eskiden beri görevde bulunanlar başarılı olsaydı o zaman iktidarın değişmemesi gerektiğini, yeni göreve getirilenlerin de mevcutlar arasından seçildiğini söyledi. Ve bu bürokratların çalışmalarından dolayı, siyasal sorumluluğun kendisinde olduğunu sözlerine ekledi.Başbakan haklı olarak bunları söylüyor ama açıkçası ben bürokrasinin bir kesiminin, bazen Başbakanı bile dinlemediği, kendi bildiği şekilde hareket ettiği kanaatindeyim. Bu kanaate nasıl vardığımı biraz açayım. Bilindiği gibi SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildi. Şubat ayında yeni uygulama devreye girdi ama SSK yönetimi, nasılsa hastanelerin devri Anayasa Mahkemesinden döner düşüncesi ile kılını dahi kıpırdatmadı. SSKlı hastalar da ilaçlarını diğer vatandaşlar gibi Türkiye çapında 22.000 eczaneden almaya başladılar. Bunun sonucunda öyle bir kargaşa çıktı ki adeta SSK tsunamisi eczanelere dalga dalga çarptı ve yuttu. Medyada yer alan haberler üzerine, Başbakan televizyonlarda canlı yayınlara çıktı ve eczacılara ilaç vermelerini rica etti, ödemelerin zamanında yapılacağının teminatını verdi. Başbakan bununla da kalmadı, ayrıca 17 Mart 2005 tarihli Resmi Gazetede Sağlık Hizmetlerinin Etkili Sunumu adıyla bir Genelge yayımladı. Buna göre; artık reçete ekinde sevk vs. fotokopisi istenmeyecekti. Gel gör ki o gün bugün hâlâ SSK ve Yeşil kart ödeme birimleri, üniversite hastanelerinin reçetelerine mutlaka sevk fotokopileri eklenmesini şart koşuyorlar.Dahası SSK bürokratları, eczaneler ile anlaştığı yazılı metinlerin dışında, tamamen keyfi olarak bir çok kural ve kaide koyarak hukuka aykırı iş ve işlem yapmakta, sigortalıların ilaca ulaşabilmesini engellemek için akla hayale gelmeyen bahaneler çıkarmaktadır. Sadece iki örnek vermek gerekirse SSK, üniversitede ihtisas yapan doktorların reçete yazamayacağına hükmetmekte ve kabul etmemektedir. Yine Üniversite hastanelerinin raporlarını ilaç muafiyetine almayıp, bir alt seviye hastane olan Devlet hastanelerinden tekrar rapor çıkarılmasını istemektedir. Emekli Sandığı ve Bağ-Kurun uygulamadığı, sadece SSKya mahsus ve kimin hangi amaçla çıkardığı bilinmeyen daha bir sürü sorun kural olarak konmaktadır. Hükümetin, hiç kimsenin yapamadığı bir uygulamayı başlattık diye haklı olarak övündüğü SSK projesi, böyle giderse yakında akamete uğrayacağa benzer. Doğrusu merak ediyorum acaba Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlunun, SSK bürokratlarının bu kraldan çok kralcı yaklaşımlarından haberi var mıdır? Eğer varsa acaba bu aksaklıların süratle giderilmesi yönünde işlem başlatmış mıdır? Yoksa hastasını tedavi ettirmek için hastane kapılarında harap olan insanlar, hâlâ SSK bürokrasisine kurbanı olmaya devam edecek mi?Sormak gerekir, acaba Başbakanın bürokrasiyi azaltmak için yayımlamış olduğu Genelge, hayatı kolaylaştırmak amaçlı değil mi? Eğer öyleyse, neden bürokrasi buna riayet etmez ki?