Rabbimiz Kur’an’da “Biz, bu tarihi dönemleri, insanlar arasında ondan ona devreder dururuz” buyurur, bu ilahi bir yasa.
Şöyle bir hafızamızı yoklayıp ve tarihi geçmişe kısaca bir gezinti yaparak tuğyan eden zalimlerin sonunun nasıl olduğunu hep birlikte görelim.
Allah’a meydan okuyan Eski Yunan’a bakın.
Görkemli Kisralar imparatorluğuna bakın.
Azgın Firavunların Mısırı’na bakın.
Doğu’nun ve Batı’nın fatihi İskender’in Makedon Uygarlığı’na bakın.
Roma’ya, Bizans’a, Emeviler’e, Abbasiler’e, Cengiz’in Moğol hâkimiyetine, Babürşahlar’a bakın...
Dünün kudretli Sovyet İmparatorluğu’na bakın.
Hepsinin yerinde yeller esiyor. Yıkılmaz sandıkları surlarının harabeleri âleme ibret vesikası oldu.
Bu uygarlıklar ve cihan devletleri de herhalde “Ben yıkılmam” derlerdi.
Hitler ve emsalleri gibi hızını alamayanlar “bin yıl yaşamaktan” söz ederlerdi.
Allah’ın yasası galip geldi, bu yasaya karşı efelenenlerin tümü mağlup oldu.
Avrupa’sı, ABD’si, Batı Uygarlığı da bu yasanın dışında değil.
Batı Uygarlığı, yeryüzünde kurulmuş ne ilk uygarlıktır ne de son uygarlık olacaktır.
Bir gün gelecek Batı da batacaktır.
Onun da eceli gelecek ve “Kuran’ı Kerim’in” dile getirdiği yasa onun da defterini dürecektir.
Birinci dünya savaşından sonra sömürgeci ülkelerin haritalar üzerinde cetvellerle sınırlarını çizip oluşturdukları devletlerin haline bakın.
Onların iktidara getirdikleri sözde devlet başkanları birer "korku krallığı" oluşturup, iktidarlarını etrafa korku salarak sürdürenlerin sonu birer birer geliyor.
Korkunun ekmeğini yiyerek bu günlere geldiler ve bundan böyle korkudan beslenmeye devam edemeyeceklerini son olaylar dünya âleme gösterdi.
Şimdiye kadar ne kadar korkuturlarsa, o kadar uzun süre iktidarlarını sürdürdüler ama bundan sonra bitti.
Bütün bu olaylar göstermektedir ki mazlumların ahı hiçbir zaman yerde kalmıyor, karşılıksız kalmıyor.
Hangi ideolojiye, hangi sisteme, hangi fikre dayanırsa dayansın tüm Firavuni düzenler, tüm Firavuni diktatörler, tüm Karuni zorbalıklar bir gün yerle bir olup, ülkelerini, yerlerini, koltuklarını terk edip ve de defolup gideceklerdir.
Halkın isteklerine, halkın iradesine, halkın tercihlerine saygı duymayan yönetimlerin sonu da hep aynı olacaktır.
Halkın üflemesiyle yıkılıp yok olacak kadar zayıf olan çağdaş firavunlar işledikleri cürümlerin hesabını eskiden hep verdiler onları takip edenlerde mutlaka bir gün verecekler.
Halkların istek ve iradelerinin egemen olduğu özgür dünyada gücü değil ancak hakkı-adaleti üstün tutan yönetimler kendi halklarını mutlu edebilirler.
Sonuç olarak Mısır’daki olaylar içinde birkaç cümle söylemek istiyorum. Tarihi firavunlarla dolu olan Mısır’ın son Firavun’u da bu sondan kaçamayacak. 30 yıldır Mısır halkına her türlü zulmü işkenceyi akıl almaz bir şekilde uygulayan Hüsnü MÜBAREK ve benzerleri, kendilerini iktidara getirenler tarafından işleri bitince nasıl terk edildiklerine şahit olmaktadır… Dün kudretli gibi gösterilen bu zalimler bu gün kaçacak delik aramakta.
Emperyalist dünya ve İsrail Mısır’daki durumun kendi aleyhlerine tamamlanmaması için ellerinden gelen her türlü entrikayı kurdukları çok açık.
Nitekim başta Siyonist İsrail rejimi ve ABD emperyalizmi olmak üzere, bütün Batı dünyası ve onların bölgedeki müttefikleri Mübarek rejimi devrilse bile, şahıslar planında, kuklaların değişmesiyle sınırlı kalmasını istiyorlar.
Mısır’da asla ve asla, Müslüman halkın irade ve arzusuna uygun bir yönetimin işbaşına gelmemesi için ellerinden gelen her türlü entrikayı planladıklarından adım gibi eminim…
Çünkü, Mısır’ın bugünkü çizgisinden uzaklaşması halinde, Siyonist İsrail rejiminin bölgede tutunabilmesinin daha bir zorlaşacağını bizzat Siyonist çevreler itiraf ediyor…
Ama sonuç nafile ne yapsalar ne etseler tüm firavunlar gibi onlarda tarihin çöplüğünde yerini alacaklar son çabaları belki ömürlerini biraz uzatır o kadar.