Çağdaş Firavunların zulüm ve katliamı durmak bilmiyor
Suriye’de 2 yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaşta yaşanan facialar ile Mısır’da yapılan askeri darbe sonrasında yaşananlar tam bir firavun zulmünü andırıyor.
Tarihte Firavunların halka yaptığı zulüm, baskı ve işkencenin bir başka versiyonu, bugün çağdaş Firavunlar eliyle Suriye ve Mısır başta olmak üzere tüm İslâm dünyasında uygulanıyor.
Suriye’de koltuğunu kaybetmemek adına 100 bin insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yerinden yurdundan göç etmesine sebep olan zalim Beşer Esed’in Baas rejimi ile Mısır’da önce halkın iradesini sonra da halkın kendisini ortadan kaldırmayı amaçlayan darbeci Sisi’nin dış destekli cunta rejimi Firavun zulmünü bile geride bırakan katliamlar yapmaktadır.
Çağdaş Firavunların kendi halkına yaptığı dini, vicdanı, insanlığı ve insanlığın bütün temel değerlerini hiçe sayan bu katliamlar, İsrail’in Filistin Müslümanlarına yıllardır uyguladığı zulüm ve katliamdan farklı değildir.
Zalimler dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, menfaat ve ikballeri uğruna aynı yolu tercih ederler. Zulüm, baskı, işkence…
Dayatmalarını kabul etmeyenlere karşı uyguladıkları metot her yerde aynıdır. Katliam…
İstek ve arzularına karşı direnenlere verdikleri karşılık hep aynı olmuştur. Kan ve ölüm…
Tüm İslâm dünyası büyük acı içinde… Her yerde kan, ölüm, katliam ve zulüm var.
Türkiye dışında İslâm ülkelerinin hemen hemen hepsinde siyasi ikballer uğruna nice canlar gidiyor, nice kanlar akıyor, nice zulümler, işkenceler ve katliamlar yapılıyor.
Ortadoğu yanıyor, İslâm dünyası kan ağlıyor, Müslümanların feryad-u figanı yeri göğü inletiyor ama seslerini kimse duymuyor.
Bu feryat karşısında kulaklar sağır, gözler kör, diller lâl olmuş durumda…
Yapılan bu insanlık dışı uygulamalara, dünyanın efendileri çıt çıkarmıyor hatta destek veriyor.
Bir tek hıristiyan veya yahudinin ölümü için dünyayı ayağa kaldıranlar, Müslümanların topluca kıyımı ve katliamı karşısında sessiz kalmaktadırlar.
Daha yakın zamanda Bosna’da yaşanan katliamlara ve insanlık dışı uygulamalara kayıtsız kalanlar, bugün de Suriye’de, Mısır’da, Myanmar’da, Filistin’de ve diğer bölgelerde yaşanan Müslüman kıyımına kayıtsız ve ilgisiz kalmaya devam etmektedirler.
Barışı ve güvenliği tüm ülkelerde sağlamayı amaç edinmiş olan BM başta olmak üzere, batı dünyasının tamamı ve dünyanın efendiliğini elinde tutan ABD, Ortadoğunun tamamında yükselen bu feryada, bu çığlığa kulak tıkamakta ve sus pus olmaktadır.
Bütün dünyanın gözü önünde insanlık katlediliyor, milyonlarca insan kıyıma uğruyor, akan kanlar dereler halinde, gözyaşları seller halinde akıyor. Ama dünya sessiz, batı kayıtsız, ABD ilgisiz… Dünyanın efendileri bütün bunları büyük bir keyifle seyrediyor.
Nerede sizin adaletiniz, nerede sizin insanlığınız, nerede sizin değerleriniz, nerede dünya barışı amacınız, insanlığın güvenliğini sağlama gayeniz nerede?
Peki bu zulümler, bu katliamlar, bu acılar nasıl sona erer?
Merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakan iken kurulmasına öncülük ettiği ve 28 Şubat post modern darbesinin en büyük nedenlerinden biri olan D-8 lerin kuruluş amacı olarak açıklanan şu maddeler yürürlüğe girmedikçe dünyada huzur ve adaletin sağlanması mümkün değildir.
Yeryüzünde savaş değil barış, gerginlik değil diyalog, sömürü değil işbirliği, çifte standart değil adalet, kibir-tekebbür değil eşitlik ve bir arada Hak’ka riayet ederek yaşamak.
Bütün acıların dinmesi, zulümlerin ve akan kanların son bulması ancak bu ilkelerin hayata geçmesi ile mümkün olabilir. Sömürüyü ön planda tutan dünyanın efendileri bu ilkeleri uygulamaya elbette yanaşmazlar, bu ilkeleri dünyada uygulama safhasına koymak isteyenlere elbette fırsat vermezler.
Ancak onların bir hesabı varsa mutlaka Allah’ın da bir hesabı vardır. Allah, Hak’kı üstün tutan ve haklıdan yana olanlarla beraberdir ve bunlar mutlaka galip gelecektir.
TEBRİK: Bu acılar içinde 2 gün sonra idrak edeceğimiz Kadir gecenizi tebrik ediyor, bin aydan daha hayırlı olan bu gecenin tüm İslâm âleminin acılarının dinmesine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.