Ne de güzel ifade etmiş söyleyen. Öyle ya hemen her konuya, muhalefet yapan ve hiçbir alternatif üretemeyen cahil insanların tecrübesi az şey mi? Adamlar alışkanlık haline getirmiş ak’a kara demeyi ve karayı ak görmeyi tecrübe edinmiş insanla herhangi bir konuyu aklı-selim tartışmak ve sonuca bağlamayı düşünmek ne derece doğru olur.
Akıllı bir insan, aklının gereğini yaparak bu tür “dediğim dedik çaldığım düdük” misali çok bildiğini zanneden cahillerle asla tartışmaya girmemeli. Zaten ne demişler. “Bir tartışma gereğinden fazla uzamışsa; bilinki tarafların ikiside hatalı demektir.” Küçücük beyinleriyle ve at gözlükleriyle baktığı kendilerine has dünyalarındaki kurguladıkları, fildişi kulelerinden ahkâm kesmekle ne kadar zavallı konumuna düştüklerinin farkında bile değiller. Halktan ve hayatın gerçeklerinden kopuk, sadece masa başında ve bilgisayar denilen camın önünde ömrünü geçirerek, sözde araştırmacı yazar ve gazeteci olduğunu zannedenleri iyi bilirim. Sosyal yönü sıfır ve karşısına geçip iki çift kelam edilemeyecek derece ön yargı ve çokbilmişlikte takıntılı insana laf yetiştirmek ve tartışmaya girmek, onun seviyesine düşmek olur ki. Aklı başında bir insan bunu yapmamalı. “Cahille tartışma, uzaktan bakan kimin cahil olduğunu anlayamayabilir!..”
“ALMA HASTALIĞI”
“Küçük olsun ama benim olsun.” Her ne kadar –Ben asla böyle düşünmem ama etrafımda böyle düşünen çokça insan var…” desek de, bence büyük çoğunluğumuz bilerek yada bilmeyerek aynen bu şekilde davranıyoruz. Paylaşmayı ve uzlaşmayı sanki bir yenilgi ya da teslimiyet gibi görme hastalığı toplumumuzda ilerlemiş boyutta. En küçüğümüzden, en yaşlımıza kadar hemen hepimiz, ileri derecelere ulaşan bir “Alma Hastalığına” yakalanmış durumdayız. Daha çocuk yaştan itibaren toplum içerisindeki varlık nedenimiz ve öncelikli yapmamız gereken iş “Almak; her ne olursa olsun almak ve almak için de istemek” oldu. Çocuklarımız –midelerine yiyecek, bedenlerine giyecek almak üzere planlanmış durumda. Gençlerimiz –Öğretmenlerinden yüksek not, ailesinden yüksek meblağda harçlık, arkadaşlarından itibar ve toplumdan hoşgörü ve tolerans almak ister. –Kadınlarımız, eşlerinden maddi imkânlar, duygusal güzel ifade ve davranışlar ile eşitlik isterler. –Erkeklerimiz, yüksek maaş, bol izin, kıdem, terfi, itibar, kariyer ve zirvedeki adam olmak ister… Kısacası, hemen hepimiz öylesine bir “alma hastalığına” yakalanmış durumdayız ki sormayın gitsin. Eee toplumca hepimiz “Alma” derdince olunca, “Verme” işini ifa edecek insanımız kalmadı. Hal böyle olunca hiç kimse istediğini de alamıyor ve bir kör çelişkidir, kapılmış gidiyoruz. İşte tam bu keşmekeşte kafayı çalıştırıp, bu kadar alma hastasının içinde “verme” tarafına geçebilen kazanıyor. Çünkü her verdikleri, misli misline geri dönüyor ve o kadar çok şeyi kısa yoldan almış oluyorlar. Yani özetle “Almak taraftarı olan değil, Vermek taraftarı olan, kazanıyor.”
“BÜTÜN HEMŞERİLERİMİN, VE İNSANLIK ALEMİNİN
BERAT GECESİNİ TEBRİK EDER,
CÜMLEMİZİN BERATİNE VESİLE OLMASINI NİYAZ EDERİM”
ADAM GİBİ************************
İnsanları daha doğru tanımak için;
Neye çok gülüp, neye ağladıklarına bakın.
***************HİKMETLİ SÖZLER
BANA YASAK
Kendimi hiç akşamı olmayacak
Bir gündoğumu için saklıyorum
Kendime kendim olmamayı yasaklıyorum
Yasak artık bana çaresiz kalmak
Yasak bana bocalamak
Olmayanda eriyip gitmek yasak bana
Yasak bana geceysem gündüzmüşüm gibi
Bir gül pembeliğinde kendimi uyumak
Zor bir şeyi umduğumu biliyorum
Yasak bana tükenmişi korumak
Her çeşit umutsuzluk yasak bana
Durmuşum, umudumu sürdürüyorum
Bir ağaç altında göğü seyrediyorum
İçimde ne ölüm, ne yaşam korkusu var
Korku bütün yasak bana, yasak bana bitmişlik
Bütün yol kavşaklarında, dönemeçlerde
Kendimi bir namlu gibi dosdoğru çiziyorum.