Camdan düştü, dünyaya ait beklentilerim. Haylaz bir çocuğun iteklemesi ile tuz buz olacak kadar sıradan. Yıllar boyu iklimlerin yoğurduğu kumdan hâsıl olan şeffaflık tenimin rengi.
Camdan düştü, içinde beslediği ne varsa göstermeye korkmadığı kadar net ve her şeyiyle ortada. Usta ellerin maharetinde olgunlaştı, kristallerin yüzünde titredi ayın ışığı.
Camdan düştü, yağan her yağmurdan nasibime konanı, alnımdan sızan soğuk terlerle birlikte hayallerine sızdıran. Ağlamak böylesine kolaydı, damlalar cesaretlerini vurdukça yüzüme.
Camdan düştü, kaygandı zaman, oynaktı zemin. Kalplere korku ve umudu taşıyan ellerinden tutmak büsbütün zordu. Kalpleri elinde tutan camdan bakıyordu.
Camdan düştü, sayısız kırıklar etrafıma dağıldı. Tutmak istediğim cam parçalarından biri girdi parmaklarımdan ilahi olanın aynası yansıdı gözlerime. Birkaç damla kan diyeti olmalıydı dağınıklığın, oda oldu.
Camdan düştü, sırlı aynaların derinlerinde sakladığı yüzlerin bütün gizi. Aynanın çatlamasıyla kendine suret buldu çizgilerin şekil verdiği karanlık. Çatlayan aynadan kırışıklar kondu yüzüme.
Camdan düştü, sözlerin ağırlığını ötelere taşımak. Bilinmezi açıklamak, koyu mavi bir gecede gaz lambalarının gölgesini bıraktığı duvarlara düştü.
Camdan düştü, hayat, ihtiyarlığın titrek iç çekmeleri arasından. Sonsuzluğa açılan bahçenin verimli toprağına camdan düştü, cama düştü.
Kan damladı üzerine, cam lekelendi, hüsran düştü.