İki güzel kelime cami ve kitap.
İkisi bir araya gelince daha güzel oluyorlar ve muhteşem bir ikili oluyorlar "CAMİ VE KİTAP"
Bu ikiliyi kim ayırdı birbirinden?
Bizi kim ayırdı bu ikisinden?
Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" ana Temasını "CAMİ VE KİTAP" olarak belirledi. Çok da iyi oldu. Bu tercihi yapanları tebrik ediyorum. Bu vesileyle tüm din görevlisi arkadaşların haftasını tebrik ediyor onlar için yeni güzelliklere vesile olmasını diliyorum. Zor olan bir güzelliği başaran camiye devam edenleri de tebrik ediyorum. Buradan bir önerimi paylaşmak istiyorum. O da "Camiler Haftası" ile "Din görevlileri Haftası"nın ayrılmasını teklif ediyorum. Aynı Milli Eğitim'de olduğu gibi "İlköğretim Haftası" ile "Öğretmen Günü"nün farklı zamanlarda kutlandığı gibi. Bu vesileyle Din görevlilerin sorunu daha fazla gündeme gelecek ve çözüm yoluna girecek.
Biz ilk hatamızı camilerimizi ma'bede çevirmekle yaptık. Camilerimizi hayat alanı olmaktan çıkardık, hayatın doğallığının dışına çıkardık ve sadece Cuma günleri akla gelen bir mekan haline getirdik. Camileri ikinci adresimiz olmaktan çıkarttık ve artık sadece kandil gecelerinde, bayramlarda ve cumalarda gittiğimiz bir yer haline getirdik.
Oysa camiler ve mescitler bizim hayat alanımızdı. Birbirimizden haberdar olduğumuz, birbirimizin mutluluklarını paylaştığımız ve birbirimizin dertleriyle hemdert olduğumuz mekanlardır camilerimiz.
Camiler, ibadetin yanında ilim merkezleriydi. İlmi orada öğrenirlerdi. Peygamberimiz ashabını cami bilgilendirmiş ve Kur'an'ı özellikle camide öğretmiştir. Kur'an Peygamberimiz döneminde yazıya geçirilmiştir. Peygamberimiz, mescidin arka bölümünü ashab-ı suffe dediğimiz öğrencilere tahsis edilmiştir. Sayıları bazen 300'e ulaşan bu talebeler ilim öğreniyor, öğretiyor ve orada kalıyorlardı. Daha sonraki zamanlarda şehirler büyüyünce camiler çevresinde yeni bölümler meydana geldi medrese, kütüphane vb. Daha sonra bir takım birimlerinde katılmasıyla külliyeler meydana geldi. Külliyenin en önemli birimlerinin başında kütüphaneler gelmektedir.
İslam şehirleri cami, okul ve çarşı etrafında kurulur ve gelişir.
İslam, bir kitap medeniyetidir. Kitap, müslümanların hayatının merkezinde yer almıştır başta Kur'an'ı Kerim olmak üzere.
Camileri, kitap okuduğumuz ve anladığımız bir mekana nasıl dönüştüreceğiz?
Öncelikle insanımızla cami arasındaki engelleri kaldırabilmemiz gerekir. Bu bazen cami fobisi, bazen cemaatten kaynaklanan sebepler, bazen din görevlisinden kaynaklanan etkenler, bazen cami mekanının fiziki olarak yetersizlikleri vb.
Camileri, cazibeli bir mekana dönüştürmemiz gerekir. Yaş kuşaklarının ilgilerine göre tefriş gerçekleştirilebilir.
Cami ve kitabı bir arada düşünebilmek için öncelikle kitabı okuyacak olanları camiye çekebilmemiz gerekir. Camileri kitap okunan mekanlar haline getirebilmek için her yaştan insanımızı camiye getirebilmeyi ve camide tutabilmeyi başarabilmeliyiz.
Camilerimizde hitap ettiği her yaş kuşağına hitap eden güzel bir kütüphanemizin olması gerekir. Bu kitapları rahat bir şekilde okuyabileceği nezih bir ortam olması gerekir. Ayrıca öğrencilerin ders yapabileceği, internetten faydalanabileceği, çıktı alabileceği bir ortam oluşturabilmeliyiz.
Bir diğer yapacağımız iş de insanımıza, kitap okumayı sevdirmenin yollarını mutlaka bulmalıyız. Her insanın sevdiği bir kitap türü mutlaka var. O kişiyle sevdiği alanı buluşturabilmeyi başarmalıyız.
Kitap okuma bir alışkanlıktır biraz daha ileri safhası bir bağımlılıktır ama faydalı bir bağımlılıktır. Kitap okumayı temel ihtiyaç haline getirebilmeliyiz çünkü kitap okuma beyin vitaminidir.
Kitap'lı bir dine inananların kitap okumaması akla ziyandır.
İl emri OKU olan bir kitabı olan mü'minlerin kitap okumaması izah edilebilir bir husus değildir.
Matbaanın olmadığı bir dönemde tarihin en büyük kütüphanelerini kuran bizler kitaptan nasıl bu kadar uzak kalabildik ve bu kitapları elimizden kim aldı?
Almanya'da günlük okuma süresi 24 dakika iken bizde bu 13 saniyedir.
Sürekli okuyanlar, dünyanın geleceğini şekillendirecek olanlardır.
Devletleri ve şirketleri yönetenler hepsi okuyan hatta daha fazla okuyanlardır.
İki sevgili gibi olan cami ile kitabı buluşturmalıyız. Bu ikisini de buluşturacak olan da biziz. Biz sayesinde buluşacak bu iki güzel. Yoksa mesele sadece camilere kitap alıp koymak değil.
Bu yazıyı okuyan okurlarımı camide kitap okumaya davet ediyorum.Bir arkadaşımızla camide bir kitap okuma organizesi başlatalım. Bu vesile ile camide geçirdiğimiz zaman dilimini de artırmış olacağız. Camide geçirdiğimiz zamanlar bizim en kazançlı olduğumuz anlardır.
Camilerin huzurlu ortamında kitapların aydınlığında mutlu ve huzurlu bir hayat yaşamamız dileklerimle
Muhabbetlerimle
RASİM ÖZDENÖREN'DEN GÜZEL SÖZLER
- Okuyup anlamak, bilmek gerek. Çünkü insan en çok bilmediğine düşmandır.
- Batı kafa yapısı, dini felsefe haline getirmiştir. Dinin hayata müdahale edecek, hayatı sevk ve idare edecek özünü iptal etmiştir. Marx, din afyondur, derken asıl bunu anlatmak istiyordu.
- Ne zaman "Bin yıllık tarihimiz..." diye başlayan bir söz işitsem irkilirim. Çünkü bu sözün altından mücerret bir din gayreti yerine battal bir kavmiyetçiliğin kokusu çıkar. Bu sözün altında, İslâm'ın izzeti için gayrete gelmemiz değil, fakat nefsimizin ve kavmimizin izzet bulması için İslâm'ın istismar edilmesi fikri yatar.
- Batı kültürünün ortaya çıkardığı insan en genel anlamıyla konformizme tapınmaktadır.
- ...içinizdeki İslâm'ı gösterin. Çünkü İslâm, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslâm açık. İman kalptedir, İslâm zahirde. İslâm şeriatsa, şeriat sizin amellerinizde görünmek ister.
- Hem bu deveyi güdecek, hem bu diyarda kalacağız. Çünkü deve de bizim, diyar da.
- Müslümanın bugünkü hali, onun İslam'dan uzak düşmesiyle açıklanabilir. Ama bu açıklamayı anlayabilmek için bile İslam'ı anlamış olmak gerekmektedir.
- Müslümanın en etken tebliğ aracı bizzat yaşayışıdır.