Çanakkale
Dünyada birçok devletin tarihinde önemli tarihler ve önemli mekanlar vardır. 1040 Dandanakan savaşı, 1071 Malazgirt savaşı ya da 1453 İstanbul”un fethi gibi. Çanakkale savaşı da, tamamen yok edilmek istenen Türk milletinin tarihinden gelen özelliklerini harekete geçirerek düşmanlarına karşı dik durduğu Osmanlı devletinin 1600’lü yıllarda başlayan geri çekilmesine son verdiği, ben hasta değilim, ölmedim, ölmeyeceğim dediği en önemli mekandır.
Bugün millet olarak dik duruşumuzu koruyabiliyorsak o günlerin eseridir. Geleceğe güvenle bakabilen bir nesil yetiştirmek için Çanakkale Savaşları”nı sadece askeri açıdan değil; sosyal ve siyasi bütün yönleri ile bilmeli ve geleceğin teminatı evlatlarımıza öğretmeliyiz.
Şu bir gerçek ki, Çanakkale sadece cephede askerlerin değil, geride kalanlarında savaşı olmuştur. Nerede ise her evden bir kişi cepheye gitmiş, millet cephedeki evladı için seferber olmuştur. Köyler boşalmış, tarlaları sürecek, tohum atacak genç kalmamıştır. Birçok evde analar öksüz evlatları ile yalnız kalmıştır. Okulların tamamında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitim yapılamamış, boşalan okul binaları yaralılar için hastane hizmeti vermiştir.
18 Mart Zaferi”nden sonra karada başlayan çatışmalara eli kalem tutması gereken lise öğrencilerine kadar binlerce vatan evladı ile birlikte, askerlikle mükellef olmayan birçok kişide gönüllü olarak cepheye akın etmiştir. Hepsinin tek amacı vardı. Vatanın aziz toprağını talan etmeye, ezanları susturmaya gelenleri durdurmak.
Çanakkale ye pervasızca gelen Haçlı zihniyetinin temsilcileri gerçek amaçlarını gizlemeyerek gemilerin boartlarına “Yolculuk Harem’e” ifadelerini yazmaktan çekinmemişlerdi. İngilizlerin genç şairi Rubert Brooke İstanbul”a yapılacak bir sefere katılmayı çocukluğundan beri hayal ettiğini belirtmekte,
Galata Kulesi bizim toplarımıza dayanacak mı diye sorarken Denizi Şarap rengine döndürmek için, Ayasofya”nın mozaiklerini, İstanbul”un lokum ve halılarını yağmalamak için İstanbul”da olmalıyım diyordu.
Çanakkale önüne gelen ordunun komutanı Hamilton”un büyük bir heyecan ile İskenderiye limanı”nda resmi geçit yapan askerleri seyrederken söylediği
“Ümitlerimiz çok çok artmıştı kurtarılacak Kudüs mü yoksa Constantinople mi idi? Ne fark vardı” sözleri gelenlerin bu sefere yüklediği anlamı göstermesi bakımından çok önemliydi. Çünkü bu ordu tam bir haçlı ordusu durumuna getirilmiş sömürgelerinden gelen askerlerin yanında tüm Hıristiyan devletlerden sembolik askeri kuvvetler de cepheye getirilmişti.
Buna mukabil, Türk anası evladının şahadet haberini alırken metanetini bozmadan ”Kalbim diyor ki, oğlum Osman”ım şehit olmuştur. ister gazi ister şehit olsun, değil mi vazifesini yapmıştır Gam yemem. Allah devlete, milleti zeval vermesin” diyecek kadar vatan ve millet sevgisine sahiptir. Bu anaların evlatları da onlardan geri kalmayacak, kendilerine düşen vazifeyi seve seve yapacaklardır. Cumhuriyet tarihinde Çanakkale savaşları ile ilgili yapılan çalışmalarda daha çok savaşın askeri yönü ve Mustafa Kemal ön plana çıkarılmıştır. Halbuki cephe kadar cephe gerisinde de birçok faaliyet olmuştur.
Askeri cephe gerisindeki, yaralıların tedavisine, gecesini gündüzüne katarak, çamaşırından kışlık malzemesine kadar cephedeki evlatlarının ihtiyacını temin için gözünün nurunu akıtan anaların gayretlerine ve bir anne şefkati ile hastanedeki yaralı gazilere bakan hastabakıcı hanımlara dair yeterince fotoğraf ve bilgiyi ihtiva eden çalışmanın olmayışı da düşündürücü bir konu olsa gerek.
Bugünden itibaren eli kalem tutan, bir satır çizgi çizecek gücü olan herkes, Tüm tarihi belgeleri taramalı ve bu milletin gizlenen gerçeklerini ortaya çıkarmalıyız, ve cesaretle yeni eserler ortaya koymalıyız.
Çünkü Çanakkale; Kurtuluş mücadelesinin kıvılcımının yakıldığı ve Mustafa Kemalin doğduğu yerdir.
Çünkü Çanakkale; ders kitaplarında ve birçok aydın ve köşe yazarının yazdığı gibi, sadece 250 bin kişinin yattığı yer değil. “400 bin Müslüman’ın karşılıklı birbirini öldürdüğü yerdir”.
400 binde nerden çıktı diyenleri duyar gibiyim.
Bugünden sonra daha ciddi ve tarafsız araştırmalar yapılırsa, daha neler çıkacak neler, (Şehit sayısına Sömürgelerden gelen ve burada ölen Müslümanlarda eklenmiştir)
400 bin şehidimizin önünde saygı ile eğiliyor dualarımızla daha nice 18 Martlara diyorum.