Bu sene bir gariplik oldu. Yıllardır TVlerde eski filmlerin tekrarıyla geçiştirilen Çanakkale anlatılmaya başlandı. 18 Mart geçeli bir aydan fazla olmasına rağmen de törenler sürüyor. Yeni kitap yayınları, konuşmalar, programlar. Bunlar hoş işler. Keşke bunu istikrarla sürdürebilsek de genç nesiller bir şeylerin farkına varsa. Tarihin kırılma noktalarından birini öğrenebilse. Bu hareketliliğe hükümetin başarısı diyeceğim, ama bu hükümet üç yıldır buralarda. Daha önce neden bu törenler yapılmadı? İzahı yok. Anlaşılan ABDden terslenince ABye, oradan terslenince de ABDye yanaşmaktan çevreyi göremiyorduk. Tarihi bir devlet olmasına rağmen tarihten gelen politikaların olmamasının acı sonucu.Anzaklar her yıl binlerce kilometre uzaktan gelir ve atalarının nasıl yenildiklerini öğrenmek için törenler yaparlar. Ne gariptir ki basınımız ve devletimizde buna önem veren bir manzara içinde geniş haberler ve kutlamalara katılırlar. Bizim şehitlerimizi, analarının kınalı kuzum diye sevdiklerini hatırlamayan tarih utansın.Ne hazin bir manzaradır, saldırgan ve istilacı güçleri, utanmadan neden binlerce kilometre geldiler diye sorgulamaz, hatta onları sorgulayacak laflar da etmeyiz. Ne de olsa misafirler diye. Ondan sonra da Yeni Zelandalıların davetine icabeti sünnet sayarız. Haka dansına katılmadı diye sonra da Başbakanı sorgulamaya kalkarız. İçmekten önlerini görmeyenleri hoş görür, bir kez daha denize atıp kendilerine getirmeyiz. Nasıl bir millet olduk ya Rabbi....Çanakkale Savaşları'nın 90'ıncı Yıldönümü törenlerine katılmak için Çanakkale'ye gelen Avustralya Başbakanı John Howard ve Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark, bu seneki ziyaretçilerimiz. Geleneksel konukseverlik içinde de karşılandılar. Yiyip içip gösterileriyle hükümetimizi mutlu, şehitlerimizin kemiklerini sızlatarak gittiler. Aslında gösterilecek yer kapı idi, ama nedense yapamıyoruz. Başkaları yapıyor ve utanmıyorlar da. Şimdi bir Viyana önlerindeki bozgunumuzun üçyüzüncü yıldönümünü kutlamak ve nasıl yenildiğimizi anlatmak için Viyana önlerine gitsek neler olur? Üstelik Anzakların torunlarının yaptığı gibi Çanakkale limanında mabadımızı göstersek. Neler olur? İyi olur da bunu kim yapacak?Siz bu tepkilerinizi politika kuralları içinde koyamadığınız için kaybediyorsunuz. Çünkü politikada bunlar nezaketsizlik değil. Bir milletin tarihinin ve kültürünün savunulması. Sessiz kaldıkça da şımarıyorlar. Bakın gelen Başbakanlar ne istemişler?Çanakkale'nin uluslararası bir statüye kavuşturulması, Tarih ve Doğa Parkı olarak Çanakkale'de savaşan yedi ülke tarafından ortak bir yönetimle yeniden ele alınması teklifi. Teklif, Gelibolu Yarımadası'nın, savaşta büyük kayıplar veren Türkiye, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Fransa, Kanada ve Hindistan arasında oluşturulacak ortak bir Uluslararası Platform tarafından dönüşümlü olarak yönetilmesini öngörüyor. Projenin ikinci safhasını ise, bu ülkelerin en fazla kayıp verdiği bölgeleri kendi gelenek ve göreneklerine göre dizayn etmesi oluşturuyor.Sadece utanmazlık ve terbiyesizlik olsa neyse. Sizi ve tarihinizi hiçe sayan bir düşünce var. Onlar bunu bilmiyorlar gibi davranıyor. Osmanlı vadedilenleri kabul etse belki de yaşıyor olacaktı. Amma şerefiyle yıkılmayı göze aldı. Asla taviz de vermedi. Farz edin ki Filistinde kurulan devlet 1948 değil de 1910da kurulsaydı, dünya haritası nasıl olurdu?Uluslararası Platform teklifi, gelenlerin acemiliğinden olsa gerek. Ortak Çalışma yerine yabancıların mülk edinmesi kanunundan faydalanarak bu toprakları bize satın deselerdi, üstelik iyi bir de rakam verselerdi, hem terslenmez hem de istediklerine ulaşırlardı.