Dün Akşam Gazetesi'ne konuşan Cengiz Çandar, yine çok konuşulacak açıklamalara imza attı.
Daha önce "PKK'nın yerinde olsam silah bırakmazdım" diyen Çandar sefer de son dönemde yapılan operasyonlarda büyük darbe alan terör örgütünün yenilmemesi gerektiğini ima eden açıklamalarda bulundu.
Çandar, PKK'nın yenilgiye uğraması durumunda, Kürt Siyasi hareketinin zeminin daralacağını, Türk-Kürt karşıtlığının tırmanacağını ifade etti.
Peki Çandar böyle bir cevap veriyor ama röportaj yapan Akşam'ın muhabiri nasıl bir soru soruyor?
İşte Akşam Gazetesi muhabirinin sorusu:
"PKK yenilgiye uğrarsa bu durum Kürt halkına nasıl bir zarar verir?"
Soru o kadar yönlendirmeli ve peşin hükümlü ki... Soruda zaten PKK'nın yenilmesi durumunda Kürt halkının zarar göreceği konusunda bir yargıya varılmış. Sadece nasıl zarar göreceği sorulmuş.
"PKK silah teslim etsin olmaz, PKK'nın yerinde olsam silah bırakmazdım" diye açıklamalar yapan, daha önce TESEV için hazırladığı Kürt raporunda PKK'nın daha önce ortaya koyduğu tezleri dile getiren Cengiz Çandar ise bu asisti kaçırmıyor ve 30 yılda 30 binden fazla insanın ölümüne neden olan PKK'nın Türkiye'nin güvenlik güçleri karşısında yenilgiye uğraması durumunda "Kürt siyasi hareketinin zemininin daralacağını ifade ediyor. Türk-Kürt düşmanlığı tırmanmaya başlar diyor. Yani kısaca PKK'nın yenilgiye uğramaması gerektiğini ima ediyor.
İşte Akşam muhabirinin o sorusu ve Çengiz Çandar'ın yanıtı;
"PKK yenilgiye uğrarsa bu durum Kürt halkına nasıl bir zarar verir?
Kürt siyasi hareketinin zemini daralır. Türk-Kürt karşıtlığı tırmanmaya başlar. Türkiye'de PKK'lı olsun olmasın Kürtlerin teneffüs ettiği havadaki oksijen azalır ki belirtileri de yok değil! En çarpıcı görüntülerden bir tanesi de Van. Bu deprem Van'da değil, Denizli'de olsaydı manzara böyle olmazdı herhalde. Van depremi insani amaçlı bir vatandaşı kurtarma çalışmasından uzaklaşıp, siyasi polemik yeri haline geldi."
Hem sorulan soru hem de verilen cevap üzerinden bir değerlendirme yaparsak;
Öncelikle şunu vurgulamakta, hatırlatmakta fayda var. Akşam muhabirinin öyle sandığı gibi PKK, Kürt halkının bir temsilcisi değil. Bütün Kürtleri temsil ettiği falan da yok. Eğer son seçim sonuçlarına bakılırsa bu daha net bir şekilde anlaşılır. Bu soruda sanki bütün Güneydoğu ve Kürt halkı PKK ve BDP çizgisindeymiş gibi bir anlam çıkarılmaya çalışılmış...
PKK KÜRTLERİ KATLEDEREK Mİ ONLARIN HAKLARINI SAVUNUYOR?
Ayrıca PKK'nın Kürtlerin haklarını savunmak gibi bir derdi yok ki yenilgisi Kürt halkına zarar versin. Siirt'te 4 genç Kürt kızını vahşice katlederken, Batman'da 8 aylık hamile kadına 200 kurşun sıkarken, Bingöl'de 3 masum Kürt vatandaşımızı canlı bomba ile katlederken mi PKK Kürtlerin hakkını savunuyor?
Ve gelelim Çandar'ın bu soruya verdiği yanıta...
"Kürt siyasi hareketinin zemini daralır. Türk-Kürt karşıtlığı tırmanmaya başlar. Türkiye'de PKK'lı olsun olmasın Kürtlerin teneffüs ettiği havadaki oksijen azalır ki belirtileri de yok değil!"
Evet bu böyle diyor Cengiz Çandar. BDP'nin silahtan ve kandan beslendiğini, PKK olmazsa BDP'nin biteceğini itiraf ediyor.
KCK-PKK'ya yapılan operasyonları kıyasıya eleştiren Çandar da soruyu soran muhabir gibi PKK'yı Kürtlerin tek temsilcisi olarak görüyor ve şöyle diyor: PKK yenilirse Kürtlerin teneffüs ettiği havadaki oksijen azalırki belirtileri de yok değil"
Heralde "belirtileri de yok değil" derken son KCK operasyonlarını eleştiriyor.
Çandar'a birkaç hatırlatma yapmakta fayda var. PKK yenilirse Kürt siyasi harekti zemin kaybetmez, aksine zemin kazanır.
Önceki gün gerçekleştirilen KCK operasyonlarında gözaltına alınan Öcalan'ın avukatlarından ele geçirilen belgelerde Öcalan'ın BDP'li vekillere nasıl küfürler ve hakaretler ettiği ortaya çıktı.
Teröristbaşı Öcalan BDP'li vekillere Şarlatan Sebahat (Tuncel), Zırtapoz Osman (Baydemir), Satılık Ahmet (Türk) diyerek hakaretler ediyor.
Kürt siyasi hareketinin zemini Öcalan'ın bu küfürleri ile mi genişleyecek?
Yoksa bir belediye başkanı emri altında çalışan KCK'lı temizlikçiler tarafından sözde mahkemelerde yargılanarak mı?
Ya da milletvekiliğine aday olmak için Kandil ve İmralı'dan icazet alarak mı?
İmralı'nın verdiği emirleri hemen uygulamaya koyan ve çocuğunu artık okula göndermeyeceğini ilan eden Demirtaş'la mı?