La Fontaine ya da Ezop’un masallarını okumuşsunuzdur...
Hani, hayvanları konuşturan masallar...
Hani ‘fabl’ denen...
***
Okumuşsunuzdur diyorum ama ‘okumayanlar’ olduğunu da biliyorum...
Mesela geçtiğimiz aylarda Edirne-Keşan’da trajikomik bir vaka yaşanmıştı...
***
Çocuk edebiyatına önemli katkılar sunan Mevlana İdris’in Cankurtaran Yunus, Vejateryen Aslan, Kasap Köpek, Asker Fil, Dişhekimi Timsah, Doktor Tilki, Öğrenci Eşek, Öğretmen Öküz kitapları da bu masallara benziyor...
Öğrenci Eşek, Öğretmen Öküz kitaplarını eline alan Eğitim İş Keşan Temsilcisi basın toplantısı düzenliyor...
Neymiş... Kitap; öğretmenlik mesleğini küçük düşürüyormuş...
Hâlbuki kitapta öküzün öğretmen olma hayali işleniyor...
Okumamış işte...
***
Bu kadar girişten sonra bir Ezop masalı anlatalım da anlayan anlasın...
Masal şöyle:
Uzun zamanlar önce, tarlaların birinde bir eşek varmış.
Ot yer, arada bir anırır, tarladakilerin kulaklarını ağrıtırmış.
Ama değmeyin neşesine, öyle neşeli, öyle kendinden eminmiş ki…
Bir gün hayatından memnun olmadığına karar vermiş.
Anırdığı zaman tarladaki herkes kulaklarını kapatıyor, o sussun diye önüne ot koyuyorlarmış.
Ne yapmalı da bu sesi düzene sokmalı diye düşünüp duruyormuş…
O sırada bir çekirge atlamış önünden, öyle de güzel sesi varmış ki, bayılmış bizim eşek.
O ötmüş, bizimki anırmış.
Bakmış olmuyor, çekirgeye doğru eğilmiş.
“Çekirge kardeş af edersin” demiş. Çekirge “söyle bakalım ?” demiş.
“Ben de sizin gibi ötmek isterim, acaba ne yapmalıyım?
Çekirge şaşırmış, “Ne bileyim, ben doğduğumdan beri hep böyle öterim” demiş.
“Peki, ne yiyip içersiniz, demiş eşek, belki sizin yediklerinizi, içtiklerinizi alırsam, sesim size benzer ha?”
Çekirge bir hoplamış, iki zıplamış “Biz çiçeklerin üstündeki çiğlerden yeriz sadece” demiş.
“Yani çiçeklerin üstündeki sulardan içeriz”...
O günden sonra sadece çiçeklerin üzerindeki sulardan içmiş bizim eşek, kısa bir zaman sonra da açlıktan ölmüş...
***
Ezop masalları çok keyiflidir...
Canı sıkılanlara tavsiye ederim...