MUĞLA (AA) - ALİ BALLI/OSMAN AKÇA - Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER) Müdürü ve Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Kaska, deniz kaplumbağalarının milyonlarca yıldır dünyada var olduğunu belirterek, "Modern insanın birkaç yüz bin yıldır var olduğunu düşünürsek, 'Onlar hancı biz yolcuyuz.' diyebileceğimiz bir durum var." dedi.
Dünyada sadece 8 türü olduğu tahmin edilen deniz kaplumbağalarından özellikle "caretta caretta" ve "yeşil deniz" türleri, Akdeniz'de yuvalanıyor.
Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan caretta carettalar, sakinliğiyle de biliniyor. Son dönemlerde özellikle Bodrum açıklarındaki Orak Adası'nda yaşanan "saldırı" iddiaları, bu canlılarla ilgilenen araştırmacıları endişelendirdi.
DEKAMER Müdürü ve Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaska, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yıllardır korumaya çalıştıkları caretta carettaların bu şekilde gündeme gelmesinden üzüntü duyduklarını bildirdi.
Kaska, konuyla ilgili defalarca bilgilendirme yapıp halka çağrıda bulunduklarını ancak ne yapılan yanlışlara bir son verebildiklerini ne de daha fazla "tık" alabilmek için yapılan haberlerin diline çekidüzen verebildiklerini dile getirdi.
Deniz kaplumbağalarının milyonlarca yıldır bu dünyada yaşadığını ifade eden Kaska, "Deniz kaplumbağaları 100 milyon yılın üzerinde bu dünyada yaşıyor. Modern insanın birkaç yüz bin yıldır var olduğunu düşünürsek, 'Onlar hancı biz yolcuyuz.' diyebileceğimiz bir durum var." diye konuştu.
Bu canlıların son dönemde ısırma vakalarıyla gündeme geldiğini anımsatan Kaska, "Beraber yaşadığımız dönemler içinde, insanların deniz kaplumbağalarının eti, yumurtası için sömürülmesi, yuvalama alanlarının ve evleri olan denizlerin tahrip edilmesi haricinde gayet barışçıl yaşadığımız düşünülürse, son yıllardaki ısırma vakaları oldukça sıra dışı. Eskilerin böyle sorunları yoktu." değerlendirmesinde bulundu.
-"Kaplumbağalar büyük stres altına giriyor"
Kaplumbağaların insanlara saldırmasında 2 büyük etken bulunduğunu kaydeden Kaska, şöyle konuştu:
"Birincisi, turistlere kaplumbağa gösterip iki kuruş fazla kazanmak isteyen kişilerin hayvanları beslemeye başlamasıyla birlikte ısırma vakalarının arttığını görüyoruz. Dikkati çekmek istediğimiz noktalardan birisi de besleme bilinçli olduğu gibi teknelerden attığımız atıklar vasıtasıyla pasif şekilde de gerçekleşebileceği. Sürekli beslemenin olduğu bölgelerde kaplumbağalar alanı sahiplenmeye, besin beklentisi içine girmeye başlıyorlar. Bu alanlar aynı zamanda binlerce insanın, yüzlerce teknenin olduğu, balıkçılığın yoğun şekilde yapıldığı alanlar. Bu alanlarda yaşayan ve alanı sahiplenmiş kaplumbağalar büyük stres altına giriyor, saldırgan hale geliyorlar. Burada empati yapmanızı istiyoruz. Yaşadığınız yerde her gün binlerce kaplumbağanın ve tanımadığınız araçların üstünüze üstünüze geldiğini düşünün. Nasıl hissedersiniz? İşte kaplumbağalar bu noktada saldırgan davranışlar gösteriyorlar. Bu onlar için de bizim için de istenmedik bir durum, ayrıca bu alanlarda bulunan kaplumbağalar daha fazla yaralanma ve ölüm riskine maruz kalıyorlar."
Halkı paniğe sürükleyen haberlere de tepki gösteren Kaska, "Son iki yıldır 'dehşet', 'saldırı', 'boğmaya çalıştı', 'devasa hayvan panik saçtı' gibi başlıklarla, biraz daha fazla "tık almak" için yapılan haberler de paniğin artmasına yol açıyor. Bunu oldukça sorumsuz olarak nitelendiriyoruz." diye konuştu.
Yapılan haberlerde kullanılan dilin süzgeçten geçirilmediğini savunan Kaska, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Örneğin kaplumbağaların dişleri yoktur ancak haberlerde kaplumbağaların dişlerinden bahsetmek, 'kaplumbağanın boğmaya çalışması, şah damarına saldırması' gibi panikle söylenmiş ve gerçekle alakası olmayan betimlemeler sorunun çözülmesine değil, derinleşmesine, insanların denizde kaplumbağa avına çıkmasına yol açacaktır. Bu 'tık haberciliği' anlayışından vazgeçilip, en kısa sürede sorumlu habercilik anlayışının benimsenmesini tüm medya organlarından talep ediyoruz. Unutmayın, şimdiye kadar tüm canlılarla birlikte yaşadık, bundan sonra da birlikte yaşayabiliriz."
- "Türkiye deniz kaplumbağalarının evi"
Pamukkale Üniversitesi Acıpayam Meslek Yüksekokulu Veterinerlik Bölümü Öğretim Üyesi Doğan Sözbilen de son 2 yıl içinde sıklıkla medyaya yansıyan deniz kaplumbağası ısırma vakalarının gündeme gelmesinin kamuoyunda olumsuz bir hava yarattığına dikkati çekti.
Orak Adası'nda gerçekleşen olay ve bunun medyaya geliş şeklinin oldukça fazla tepki çektiğini kaydeden Sözbilen, "Olayın, yaban hayatının olumsuz etkilenmeden açıklığa kavuşturulması ve deniz kaplumbağaları üzerindeki baskının giderilerek, sorunun çözümüne yönelik adımlar atılması DEKAMER olarak en büyük isteğimiz." diye konuştu.
Türkiye'nin Akdeniz'de yuvalayan iki deniz kaplumbağası türüne ev sahipliği yaptığına işaret eden Sözbilen, "Bunlardan ilki herkesin caretta caretta olarak bildiği iribaş deniz kaplumbağası. Diğeri ise denizlerimizde sık gördüğümüz ama çoğumuzun tanımadığı yeşil deniz kaplumbağası. Türkiye, Akdeniz'de her iki türün yuva yaptığı, kışladığı ve beslendiği belki de en önemli ülke konumunda. Yaz kış tüm Akdeniz ve Ege denizlerinde karşılaştığımız türler. Bu açıdan baktığımızda Türkiye, nesli tehlike altındaki deniz kaplumbağalarının evidir." ifadesini kullandı.
Yeşil deniz kaplumbağalarının otçul olduğunu ve ısırma vakalarında rolünün bulunmadığını, iribaş deniz kaplumbağasının ise etle, yengeçle, balıkla beslenebildiğini kaydeden Sözbilen, iribaş deniz kaplumbağasının bu özelliğini keşfedenlerin bunu kullanmaya başladığını dile getirdi.
Sözbilen, ilk olarak Dalyan'da, daha sonra turizmin yoğun olduğu başka bölgelerde deniz kaplumbağalarını görmek isteyen turistlere yönelik turlar yapılmaya ve bu turlarda hayvanların beslenmeye başladığını vurguladı.
- "Kaplumbağalar sirk hayvanına dönüştürüldü"
Günübirlik tekne turlarında kaplumbağa göstermenin artı etkisinin olması nedeniyle turlarda bu hayvanların beslemeye başlandığını kaydeden Sözbilen, "Normalde insan ve tekne gördüğü zaman uzaklaşması gereken kaplumbağalar elle beslenmeye alışmaya, sürekli olarak o bölgede bulunmaya başladılar. Kısa zaman içinde, korunması gereken bu hayvanlar bir sirk hayvanına dönüştürüldü." değerlendirmesinde bulundu.
İnsanların yapması gereken davranışlar hakkında da bilgi veren Sözbilen, şöyle konuştu:
"Bizim yapmamız gerekenler aslında çok basit. İlki, deniz kaplumbağaları ve tüm yaban hayvanlarını ne şekilde olursa olsun beslemeyeceğiz. Ayrıca doğaya organik de olsa hiçbir atık atmayacağız. İnorganik atıklar canlıların ölümüne ve yaralanmasına yol açarken, organik atıklarımız kirliliğe ve aynı zamanda pasif beslenme noktaları oluşmasına yol açıyor. Bir diğer yapmamamız gereken şey, kaplumbağalara yaklaşmamak ya da bunu kaplumbağaları taciz etmemek olarak da ifade edebiliriz. Herkesin her gün evinize binlerce kaplumbağanın gelip size dokunmak istediği bir ortamı hayal etmesini rica ediyoruz. Bu sizi ne hale sokarsa kaplumbağaları da o noktaya getiriyor. Ayrıca kaplumbağalar akciğer solunumu yaptığı için nefes almak için deniz yüzeyine çıkmak zorundalar. Yukarıya doğru gelen bir kaplumbağa görürseniz panik yapmayın ve üstüne doğru gitmeyin. Kaplumbağa nefes alıp tekrar denize geri dalacaktır. Bu temel şeyleri yaptığımızda bize kalan, bulunduğunuz bölgeyle ilgili koruma tedbirlerine uymak ve bu kurallara saygılı şekilde tatilimizi geçirmek."
Kaplumbağaların son derece barışçıl hayvanlar olduğunu ifade eden Sözbilen, bu canlıların insanların hatası nedeniyle tehdit altında olduğunu sözlerine ekledi.
AA