1.İşte Geldim
Bilmiyorum. Niye yazmıyor bu adam diyen var mıydı? Ya da iyi ki yazmıyor bu adam diyen. Ara verdikten sonra yeniden ısınmak zor. Bu her neye ara verirseniz verin böyle oluyor. Düşünün ki insan zayıflamak için dahi sürekli bir şeyler yemek zorunda kalıyor. Zayıflama sürecini hiçbir şey yemeden başarabileceğini düşünen, sanan insana karşı kendi vücut metabolizması kendini koruma, yaşamı sürdürme refleksi ile birlikte işleyiş ritmini yavaşlatıp daha az enerji kullanıyor.
Yazıya ara vermiş olmak da böyle bir ısınma, ısındırma deneyimlerini gerektiriyor. Bu, en azından benim için böyle. Başkalarını bilmiyorum. Günler bize bir şeyler eklediği, geliştirdiği gibi bizden de epey bir şey götürüyor. Duyarsızlaşıyoruz sanki. Hassasiyetlerimiz azalıyor. Her şeyi olağan karşılıyoruz. Şaşırtmıyor bizi hiçbir şey. “Olur böyle şeyler” diyoruz. “Olması normal. Kaçınılmaz bir şeydi, yaşandı. Önümüze bakalım. Yarın bize ne getirecek bir bakalım. Görelim, düşünelim, bakarız icabına. Takmaaa, boşver.” Buna olgunluk deniyor galiba! Biz ara verirken Murat Güzel “Uzak Koku” adlı şiir kitabını çıkarmış bu arada. Hayırlı olsun bakalım. Daha sonra değerlendiririz onu da.
2.Gitti Ramazan
Ekranlardan sessizce kayboldu ramazan. Sahur vaktinde TV’lerde gözüm. Dünden bugüne ne değişti. Sabahı ve bayramı bekliyorum. Ezan okunacak, sabah namazı kılınacak daha sonra bayram namazı. Dün bu vakitlerde birçok TV ekranında gördüğümüz, sohbetlerden sohbet, ibretlerden ibret, musikilerden musiki seçtiğimiz, beğendiğimiz, bizi de bir ramazan iklimine sokan, aslında modern zamanların ramazan figürleri arasında, bilinçaltımızda bir yer edinmiş olan ramazan programları, iklimi, uçmuş. Ekranların kiminde konser, kiminde sabahtan kalma dedikodu programlarının tekrarı, müzik, tekrar filmleri, eski diziler ya da dizilerin tekrar bölümleri, beğenilmiş ancak devam etmeyen programların tekrarı, bant yayınlar, yeni başlayacak dizi tanıtımları, sigara ve trafik programları, kıyamet sahneleri, ölüm ve sonrasını anlatan cd tanıtım-reklamları ve soğuktan ölmemek için başımın üstünde uçuşup duran bir sinek. Gitti ramazan geldi bayram. Gündüz vakti görmediğim elemanlar var karşımda. Sabahın magazin, dedikodu programlarında dizilerde rol almış, alan, eski yeni oyuncular, şarkıcılar, mankenler var. Dizilerde, filmlerde oynarken ya ellerine tutuşturulmuş, ezberledikleri ya da tekrar ettikleri metinler üzerinden konuşan, rolünü iyi ya da kötü bir şekilde yapan, yaldızlı, çarpıcı, hikmetli ya da düşündürücü, (çok olmasa da) ifadeler üzerinden bir entelektüel bilgi birikimine ve zengin, ışıltılı bir yaşam standardına sahip olduğu zannı uyandıran bu tipleri normal cümleleri ve kendi sesleri ile korumasız, kontrolsüz ve kurgusuz bir biçimde görmek büyübozumuna yol açıyor. Diyorsunuz kadın ne aptal, adam ne dıngıl. Muhtemelen bir aile tartışma programında tartışan bir taraftır. Üzerindeki yaldızlı sırlar dökülür hiç farkında olmadan. Oysa onlar hayal dünyasının erişilmezlerini oynamaktadırlar. Galaktikusturlar kendileri farkında olmasa da ekranın bu yanında, kameraların dönmediği tarafta bulunanların gözünde. Tartışarak ve konuşarak hiçbir problemini çözmemiş, çözememiş bir ülkenin ahvali olarak hergün her sabah ve gece tartışarak ve çatışarak, çatıştırarak bir şeyleri çözüme kavuşturma harareti içinde beyhude tırmanışlar yapılmaktadır ekranın mavi duvarına. Bağırtılar, kızgınlıklar, aşağılamalar, gözlerin değirmen taşı gibi açılıp boğazdaki damarların belirginleşmesi ile buna eşlik eden beden dili, el kol hareketleri… İşte bunlar ramazandan bayrama geçiş sürecinde görünenler. Tekrarlar. Hayata kısa bir ara vermiştik. Kaldığımız yerden dalaşmaya devam. Evet, konu ne idi? Torunuyla kuşak çatışması yaşayan büyükannenin problemleri… Kapışın.Kapışın.
3. Namaz, Niyaz, Mizah: Caf Caf
Caf Caf dergisini daha önce duymuş muydunuz? Çarşaf değil Caf Caf! Genç Dergisi ile birlikte yayınlanmaya başlayan ve ekim ayından itibaren bağımsızlığını ilan edip kendi ayakları üzerinde durmaya karar veren bir mizah dergisi. Sevgili Asım Gültekin uzun bir süredir Caf Caf dergisine abone olma kampanyası yürütüyor. “Namaz, niyaz, mizah” üçlemesi ile ilginç bir kampanya yürütüyorlar şu günlerde. İnternet sitesi üzerinden ya da cep telefonundan üç aylık abone sözü vererek bu oluşumu ve dergiyi desteklediğinizi beyan ediyorsunuz. Üç aylık abone bedeli olan 20 YTL’yi de dergi çıktıktan sonra ödüyorsunuz. Yani bu dergi sözünüze itibar ediyor. Destek olunması gereken bir dergi. 24 Ekim’de piyasaya çıkıyor. Merakla bekliyorum. Abonelik için www.cafcafdergisi.net adresindeki bilgi formunu doldurmak yeterli. Veya 0505 264 52 80 No’lu telefona isim ve adresinizi SMS yoluyla göndererek abone olabilirsiniz.
4.Cenaze Sevgili Mustafa Durdu arefe günü annesini kaybetmiş. Merhumeye Allah’tan rahmet başta Mustafa Durdu olmak üzere geride kalan yakınlarına başsağlığı diliyorum.