Sosyal medyada bir resimle başladı her şey! Menzil şeyhinin torunu acayip süslü bir tahtta oturuyor, müritler el etek öperken torunlar zenginliğin nirvanasını yaşıyor vesaire...
Sanal alemde doğruluğu araştırılmadan saydırmaya teşne yığınla zavallı var. Bu resim nerede çekilmiş, oturan gerçekten bahsedilen kişi mi gibi hiç bir sorunun cevabı yokken başlıyorlar saydırmaya. Tabi topa ilk girenler; FETÖ çetesi, DHKP-C gâvurları, SOL ve Cumhuriyet gazetesinin müntesipleri, PKK'nın yayın organı Roj Tv ve her moka maydanoz olan Oda Tv gibi RTE'nin şahsında bağımsız, güçlü ve Müslüman Türkiye düşmanları...
Türkiye'de sayısını bilemediğimiz kadar irili ufaklı cemaat var. Televizyon kanallarında açıkça cennet satanlar, cehennemden koruyan kefen verenler, akla hayale gelmeyen rezillikleri para ile satanlar, canlı yayında sarışın pazarlayan müptezeller...
Fetulla cemaatinin İslam düşmanları tarafından yönetildiği, safiyane veya salakça hizmet edenlerin bir kısmı hariç kalanlarının tamamının belki hipnozla, belki haşhaşla bilemiyoruz belki de kanları bozuk olduğu için hain olduklarının anlaşılmasından sonra bir 'cemaat' antipatisi oluşturarak ülke nüfusunun yarıdan çoğunun şöyle ya da böyle bağlı veya sıcak baktığı cemaatleri hedefe oturtup sosyal barışı bozarak kargaşa çıkarmak ve iktidarı buradan sıkıştırmaktır maksat. Evet, Türkiye'de itikadi açıdan çok sakat cemaatler var, dindarlaşacağım diye gelenleri dinden çıkaran çeşitli organizasyonlar var, ama bunlar ne batının, ne de batıya hizmet eden hainlerin eline bırakılacak konular değil!
Bir süre önce Diyanet İşleri Başkanı'nın görevi bırakmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eleştirdiği ve "Çok geç kaldınız, Diyanet müdahale etmeliydi" şeklindeki sözlerini hatırlayın...
Bu ülkede din işleri Diyanet teşkilatı tarafından yürütülmeli(ydi). Hangi şehirde, hangi mahallede kim din istismarı yapıyorsa enseleyip düzeltmeye çalışmak da bu kurumun işi olmalıydı, ama olamadı...
Süleymancılar, Menzilciler, Nakşîler, Nurcular, bilmem ne efendiciler, falan hocacılar, filan alimciler ve burada adını anamadığımız onlarca büyük cemaat ve yüzlerce alt fraksiyonu toptan 'cemaatler' diye aynı kefeye koymak büyük haksızlıktır...
Şahsımdan örnek vereyim, hiç bir şeyhe, tarikata veya hocaefendiye bağlı veya bağımlı değilim. Bazı cemaatlerin samimi faaliyetlerini ilgiyle takip ediyor, bazılarınınkine ise en azından buğzediyorum. Takdir ettiğimiz faaliyetleri yapanları seviyoruz, samimiyetlerinden şüphe etmediğimiz hizmetleri teşvik ediyoruz, ama işin ucu paraya ve/veya menfaate çıkan çalışmaları her daim eleştiriyoruz. Eğitim alanında en üst levellerde dolaşan fetocuların soru çalarak bu seviyelere geldikleri ortaya ayan beyan çıktıktan sonra bu boşluğu doldurmaya niyetlenen cemaatleri de samimiyetle uyarıyorum. Kontrol edemeyeceğiniz kadar büyüyorsunuz, sonra ipin ucu puşta geçiyor. Büyüme hırsı, en büyük ve sözü geçen olma isteği, dediğini yaptıran güç pozisyonu size de ülkeye de pahalıya patlıyor. Çünkü araya ajanlar giriyor! Küçük kal, samimiyetle hizmetini et be kardeşim yahu...
Seçim vakitleri yaklaşınca partilerin çok özel adamları cemaatleri, vakıfları, dernekleri gezerek "sizden kimi yazalım" diye oralara yamulur ve gebe kalırlardı eskiden. Şimdi de Reis'e yakın olduğunu iddia eden kimi yapılar aynı alışkanlıklarını sürdürmek istiyorlar. İşte yanlış olan bu! Sen insanlara din anlatmak için çıkmışsın yola, şimdi siyaset pazarında tezgah tezgah dolaşarak ne amaçlıyorsun!
Tasavvuf ya da bilindik tabirle tarikat, tarih boyunca ne vazife icra etmiş, oralara intisap edenler hangi merhalelerden geçip ne vaziyet almışlar, devlet ricali karşısında nasıl tavır takınmışlar, ne istemişler, ne almışlar veya neye karşı çıkmışlar, bunlar bilinmeden günümüzün bazı uyduruk tarikatçılarına bakarak koskoca bir ilim dalını karalamak akla ziyandır. Bu konu artık halının altına süpürülmemeli ve sözüne itibar edilen alimler eliyle ve en önemlisi Diyanet organizesiyle sınırları ve faaliyet alanları çizilerek belirlenmeli. İhsan Eliaçık gibi İslam düşmanları, Zekeriya Beyaz gibi tv şaklabanları hiç bir yerde konuşturulmamalı. Yıllarca kitaplarıyla gönüller fetheden Mustafa İslamoğlu gibi adamların gerçek yüzü ortaya konmalı, ehliyetsizlere kontrol mekanizmalarıyla dur denmeli. Ama toptancı mantıkla üç buçuk gâvur tohumuna cemaatler kurban edilmemeli...
Cübbeli diye ekranlara çıkıp milleti güldüren adamcağızı hoca diye kakalamaya çalışan yapıyı sorgulamalıyız. Kuytularda karanlık işler çeviren odakları ayırt etmeliyiz. Unutulmamalıdır ki samimi olarak milletine hizmet yolunda dini çalışmalar yapanları kanı bozuk güruh sevmez. Onlar kimi sevmiyorsa sen onu sev, kimi parlatıyorlarsa ondan uzak dur.
Cemaatlere dokunma heştegine gelince, cemaatlerin bozuklarına biz dokunuruz, siz işinize bakın denmeli. Ve herkes kendi menzilini savunmaktan vazgeçip tüm ülkeyi mevzi olarak görmelidir...
Camiye gitmeyenlerin ezan Türkçe okunsun demeleri, kurban kesmeyenlerin kurbana gerek yok, yardım etmek yeter demeleri, Hacca gidip Araba para kaptırmayın Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter demeleri, oruç tutmak da neymiş, namaz üç vakit de olur, başörtmeye gerek yok demeleri gibi şimdi de dinsiz, donsuz, ateistler 'cemaatler kapatılsın' demiyorlar mı! Camileri ahıra çevirip, şapka giymeyenleri iplerle sallandırdığınız günler geride kaldı bayım! Gavsların okunmuş sütünden içen sofilerin sabahları dinç uyandıklarına inanmıyorsan inanma, biz de inanmıyoruz zaten, ama kendi mahallenizde hem de evli öz yeğenine ilişen alçağa hiç laf etmediniz!..
Hülasa; cemaatlerin içinde Almanlardan, İngilizlerden, Yahudilerden, ABD'den destek gören, para alıp milletin inancıyla oynayanlar ile samimiyetle çalışan, kurban derileriyle, zekat ve infaklarla öğrencilere burs vermeye çalışanları ayırt etmek hayati bir zarurettir. Kendi söküğümüzü kendimiz dikeriz, kendi bozuğumuzu kendimiz düzeltiriz, kanı bozuklara hacet yok denmelidir vesselam...
Cenabet gezenler iyice çoğalmış!
Yüzyıllar boyunca İslamın bayraktarlığını yapmış, İslam medeniyetini zirveye taşımış, insan hakları, hak, hukuk, vicdan gibi günümüzün en büyük sorunlarını kökten çözüp insana değer veren; yaşayarak ve yaşatarak ortaya büyük bir Türk İslam Medeniyeti koymuşuz. Birinci Cihan Harbi'nden sonra kurduğumuz devletle Batı'nın çizdiği rotada ilerleyerek elde edilen hal şudur: Yaklaşık 85 bin cami, 4 bin Kuran kursu ve buralarda hizmet veren 100 binden fazla din görevlisi var, ama bir araştırmaya göre;
%78 Namaz kılmıyor.
%75 Kur'an okumuyor.
%65 Hiç Kur'an kursuna gitmemiş.
%65 Peygamberimizin hayatını okumamış.
%59 Selamlaşırken 'Selamün aleyküm' demiyor.
%55 Ramazanda oruç tutmuyor.
%54 Kur'an okuyamıyor.
%49 Evlenirken dindarlık çok önemli değil diyor.
%46 Halifelik istemiyor.
%45 Kadere inanmıyor.
%35 Gusül abdesti almıyor.
%30 Hiç camiye gitmemiş.
(MAK araştırma şirketi 5400 kişiye sormuş. Bu araştırmaya güvenmesen bile rakamlar ürkütücü!)
Algılarınızı sık sık resetleyin!
Türkiye, aynı anda hem ABD hem Almanya hem de ciddi bir gâvur sürüsüyle tarihindeki en ciddi kriz ve restleşme içerisinde. Krizi atlatmak ve restleşebilmek de güç gerektirir. Evet ciddi bir caydırıcılığımız ve yaptırım gücümüz yok, ama onlar da eski Türkiye'de olduğu gibi isteklerini kolayca yaptıramıyorlar. Onlara rağmen ayakta durabilen bir Türkiye var. Bu önemli!..
Hal böyle iken Dünya gündemi; Yeni sınırlar, yeni devlet kurmalar, enerji kaynaklarının el değiştirmesi, yep yeni jeopolitik koridorlar, savaşa hazırlıklar, yeni lazer silahları denemek...
Türkiye gündemi ise; şort, heykel, Atatürk, müftü nikahı, cemaatler vb uyduruk işler...
Lütfen algı ayarlarınızı sürekli kontrol edin ve düşüncelerinizde bir değişim görürseniz resetlemeyi unutmayın! Bayram arasında o kadar çok AK Parti'ye laf sayan gördüm ki önümüzdeki seçimlerde barajı geçemez sanırsın! Reis'i ayıranlar oldukça çok, ama ona da bi sallayanlar azımsanmayacak derecede artıyor. Bu namussuz fetocular algı işini çok iyi biliyorlar yaaa... Osuruktan meselelere dahi girip meseleyi asıl mecrasından çıkarmayı başarıyorlar!
Twitter'ı, Facebook'u veya İnstagram gibi programları kullanmayı bilmek oralarda gezinmek ve cart curt yiyen içeni like'lemek olmamalı. Savunduğunuz görüşleri işte orada savunmalısınız. Susarak sıra sana da geliyor ve bak senin de algıların karışmaya başlamış...