1.ŞAPKANIN KIYMETİNİ BİLMEYENLER…
Şapkalı ünlüleri söyleyemeyen, yani “kâğıt”a “kâğıt” diyemeyen kişilerin bir tek mazereti var: “Dilim dönmüyor.”
Şapkalı ünlüleri söyleyememe, bir fizikî özür değildir. Sadece ve sadece, insanlarımızın ihmalinden ve bu konuyu ciddîye almayışından kaynaklanmaktadır. Asıl fizikî özür, yani dilin dönmemesi, özellikle “R” sesinde çok görülmektedir.
Günümüzde, kekemeliğin ve “r” özürlülüğün bile tedavisi sadece bir haftada yapılabilmektedir. Zannedersiniz ki, şapkalı ünlüleri söyleyememek bir rahatsızlık ve asla tedavisi yok.
Hayır, kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Şapkalı ünlüleri söylemenin bir tek yolu var: İçinde şapkalı ünlü geçen kelimelerin çokça olduğu edebî metinleri defalarca ve yüksek sesle okumak…
hikaye (hikâye), kağıt (kâğıt), katip (kâtip), şikayet (şikâyet)...
İkâmetgâh (İkametgâh) ilmühaberi de vermeniz gerekiyor.
[ Diğer örneklerde, ünlülerin şapkalı olan şekilleri doğruyken, bu örnekte geçen “ikametgâh” ın ilk “a” sı ise şapkasızdır. ]
[ Uyarı: 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren, TDK tarafından Batı kökenli kelimelerden düzeltme ve inceltme işareti kaldırılmıştır. ]
2. “VİRGÜL VE ARTI” SEVDALILARI…
İşi bitip de odasına çekildiğinde, pencerenin önüne oturur, ve artı dışarıyı seyrederdi.( İşi bitip de odasına çekildiğinde, pencerenin önüne oturur ve dışarıyı seyrederdi.)
3. HECE KATİLLERİ…
Bazı kişilerin yazılarında hiç hece çizgisi kullanmadıkları görülürken, bazılarının da hem satır sonunda hem de satır başında olmak üzere iki kez hece çizgisine yer verdiklerine şahit olmaktayız. Kelime bittiği hâlde, satır sonunda hece çizgisi kullanan kişilere de maalesef rastlanmaktadır.
kur-ulu (kuru-lu), say-esinde (saye-sinde), yurd-umuzun (yur-dumuzun)...
4. “VE” BAĞLACI mı, YOKSA “&” İŞARETİ mi?
Zümrüt Parfümeri & (ve) Kozmetik mağazası yarın açılıyor.
5. ÇOĞULU ÇOĞALTANLAR…
beyanatlar (beyanat), efkârlar (efkâr), maruzatlar (maruzat)...
beş bin evler (beş bin ev), binlerce kaza ve çarpışmalar (binlerce kaza ve çarpışma), yüzlerce insanlar (yüzlerce insan)...
Belgisiz sıfatlardan (birkaç, her, herhangi bir, birçok, pek çok v.b.) sonraki isimlerin de çoğul eki alması doğru değildir.
birçok insanlar (birçok insan), birkaç evler (birkaç ev), her fikirler (her fikir), herhangi bir adamlar (herhangi bir adam), pek çok örnekler (pek çok örnek)...
Yalnız, bu gruba girmesine rağmen, galatımeşhur hâline gelen bazı tamlamalar vardır. Bunları mevcut şekilleriyle kullanmak uygun olacaktır.
Ali Baba ve Kırk Haramiler, beş kardeşler, Beşevler, 500 Evler, Çifte Minareler, 41 Evler, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, üç aylar, Üçkuyular...
Arapçada çoğul olduğu hâlde, tekil anlamı kazanmış bulunan evlat, evrak, enbiya, eşkıya, evliya... gibi kelimeler ise tekrar çoğul yapılabilir.
6. ŞİVELERİNİ BIRAKMAYANLAR, KONUŞTUKLARI GİBİ YAZANLAR…
Elbette, bir dildeki farklı konuşma şekilleri (şiveler, ağızlar) o dilin zenginliğini gösterir. Ancak, herkes konuştuğu gibi yazarsa, yazıdaki dil birliği ortadan kalkar.
Aşağıdaki konuşma ve yazma kusurlarının; en çok tahsil terbiye görmüş kişilerde, özellikle öğretmenlerde, akademisyenlerde, ilim adamlarında, siyasetçilerde, iş adamlarında ve sanatçılarda görülmesi hayli düşündürücüdür.
alıcağız (alacağız), aşağıdāki (aşağıdaki), aşşağı (aşağı), bağzen (bazen), bekliyen (bekleyen), belkim (belki), berağber (beraber), beşşik (beşik), bilene (bile), döşşek (döşek), eñer (eğer), eşki (ekşi), evdēki (evdeki)…
gelek (gelelim), gelerekten (gelerek), gelicek (gelecek), gelmiycānı (gelmeyeceğini), gidek (gidelim), ihtibaren (itibaren), kullanılabilinir (kullanılabilir), muhteber (muteber), niye kine (niye ki)…
pahalılatmak (pahalılaştırmak), pempe (pembe), sovuk (soğuk), tekrardan (tekrar), yapak (yapalım), yaparakdan (yaparak), yapıcağız (yapacağız), yoldāki (yoldaki)…
gelsāne (gelsene), otursāne (otursana), gitsāne…
[ Kim demiş edebiyatta dört işlem olmaz diye… İşte size güzel (!) bir örnek: “otursana”nın “sana”sı + “gelsene”nin “sene”si : 2 = sāne ]
gelirkene (gelirken), giderkene (giderken), yaparkene (yaparken)…
[ “kene”den, hiçbir zaman hayır görmedik, çünkü tuttuğunu götürüyor. “-ken” demek varken, “-kene”ye sevdalanmak niye? ]
N’āber? (Ne haber?)
N’örüyoñ? (Ne görüyorsun?)
Beni bir çay yap, arkadaşımı da gazoz. (Bana bir çay, arkadaşıma da gazoz getir.)
Evi (Eve) gitmeyi düşünüyorum.
7. NOKTALAMA İŞARETLERİNİ NEDENSE SEVEMEDİK BİR TÜRLÜ…
“Düşüncelerini yazıya çok güzel aktaran ve ifade kabiliyeti mükemmel olan bir öğrenci, Türkçe-Kompozisyon dersinden sınava girer. Her zaman olduğu gibi, çok güzel bir yazı kaleme alır.
Fakat yazının güzelliğine gölge düşüren bir durum vardır. Yazının başından sonuna kadar hiçbir yerinde, derde derman deseniz bir noktalama işareti dahi kullanılmamıştır.
Öğrenci, noktalama işlemini en sona bırakmış, sınav süresi bittiği için bunu gerçekleştirme imkânı da bulamamıştır. Tabii ki, bu kusuru telafi etmesi gerekmektedir. Aklına dâhiyane bir fikir gelir.
Sınav kâğıdının son satırına, bütün noktalama işaretlerini sırasıyla yazar ve onlara bir emir verir: Yerlerinize marş marş! (Ne dersiniz, gayet güzel (!) bir yol değil mi?)”
“İnsanoğlu, bir gün virgülü kaybetti, söyledikleri birbirine karıştı. Noktayı kaybetti, düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları. Ünlem işaretini kaybetti başka bir gün; sevincini, öfkesini, bütün duygularını ifade edemez oldu.
Soru işaretini kaybetti; soru sormayı unuttu, her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başladı. İki noktayı kaybetti, hiçbir açıklama yapamaz oldu. Hayatının sonuna geldiğinde, elinde sadece tırnak işareti kalmıştı. İçinde de, başkalarının düşünceleri vardı, yalnızca.”
Elbette, noktalama işaretlerinin her birinin ayrı bir değeri ve önemi var. Nedendir bilinmez; noktalama işaretlerini kullanma meylimiz oldukça düşük. Ayrıca; özellikle noktalı virgül ve virgülün kullanımında kayda değer yanlışların yapıldığını görmekteyiz.