SAMSUN (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde milletvekili sayısının 550'den 600 çıkarılmak istendiğini belirterek, "Milletvekili sayısı 550 fazla, 600'e çıkarıyoruz. 5 yıllık maliyeti 187 trilyon lira. Kim ödeyecek? Bu milletin fakir fukarası ödeyecek. Niye ödesin bu payı? Diyorsanız ki '550 milletvekili az, 600 çok doğru bir rakamdır' gideceksiniz 'evet' oyu kullanacaksınız. 'Hayır 600 milletvekili fazla bir de boşu boşuna 187 trilyon lira ödemeyelim' diyorsanız gidip 'hayır' oyu kullanacaksınız." dedi.
Kılıçdaroğlu, Samsun'da partisince bir otelde düzenlenen programda şehit ve gazi aileleri, muhtarlar ile sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi.
Mevcut demokratik parlamenter sistemle 16 Nisan'da halk oylamasına sunulacak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini karşılaştıran Kemal Kılıçdaroğlu, bugünkü parlamenter sistemde hükümetin güvenoyu aldıktan sonra kurulduğuna işaret etti.
Önerilen sistemde güvenoyu olmadığını bildiren Kılıçdaroğlu, "Başbakan, bakanlar kurulu listesini alır cumhurbaşkanına onaylatır. Sonra hükümet kendi programını hazırlar. Ne yapar hükümet? Programını TBMM'ye getirir, güvenoyu ister, güven oyu gelir icraatına başlar. Önerilen sistemde güvenoyu diye bir şey yok. 'Meclise gideceğiz, güvenoyu alacağız' diye bir şey yok, sözlü soru önergesi de yok, gensoru da yok. Diyeceksiniz, 'Peki bu milletvekilleri ne yapacak?'. Maaş alacaklar." diye konuştu.
Apartman yönetimini örnek gösteren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Çoğunuz apartmanda oturuyorsunuz. Apartmana bir yönetici seçiyorsunuz, aidat ödüyorsunuz, o aidat paraları nereye ödeniyor, onu da soruyorsunuz. Denetim kurulu seçiyorsunuz, denetliyor. Şimdi yeni modelde bir apartmanda, bir kooperatifte öngördüğümüz titizliği... 80 milyon vatandaşın olduğu bir Türkiye'de denetim hiç yok arkadaşlar. Kimse soru soramıyor. Siz buna 'doğrudur' diyorsanız 'evet', 'yanlıştır' diyorsanız 'hayır' oyu kullanacaksınız. Bunun parti ile kişilerle bir ilgisi yok. Bu tamamen rejim değişikliği. Tek adam mı olsun, demokratik sistem mi olsun? Bir daire alırken en azından eşimize sorarız, hanımla gideriz, bir bakarız, evde bir karar alırken otururuz, konuşuruz, çocukların da görüşünü alırız. Bunlar yok arkadaşlar. Bir ailede olan danışma devletin yönetiminde yoksa orada devlet yoktur."
- "600 milletvekili fazla"
Anayasa değişikliğiyle milletvekili sayısının 600'e çıkarılmak istenmesini eleştiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milletvekili sayısını 600'e çıkarıyorlar. Niye 600? Ben mesela sebebini bilmiyorum. Bir Allah'ın kulu çıkıp bana bunu anlatsa çok memnun olacağım. Geçen bir gazete yazmış, '600 milletvekilini CHP istemiyor' diye. Niye isteyelim. Bizim arzu ettiğimiz milletvekili sayısı 450'dir. 550 bile fazla. Neden biliyor musunuz? Bir milletvekili komisyonlarda görev almıyorsa genel kurulda tek işi var, el kaldırmak, indirmek. Gerçekçi olalım, samimi olalım. 450 milletvekili her alanda bir şekliyle komisyonlarda, yeni kurulacak komisyonlarda görev alabilir. 550 fazla, 600'e çıkarıyoruz. 5 yıllık maliyeti 187 trilyon lira. Kim ödeyecek? Bu milletin fakir fukarası ödeyecek. Niye ödesin bu payı? Diyorsanız ki '550 milletvekili az, 600 çok doğru bir rakamdır' gideceksiniz 'evet' oyu kullanacaksınız. 'Hayır 600 milletvekili fazla, bir de boşu boşuna 187 trilyon lira ödemeyelim' diyorsanız gidip 'hayır' oyu kullanacaksınız. Bunun zor bir tarafı yok. Bütün mesele akıl süzgecinden bunları geçirmek."
- "Gençlere tuzak kuruluyor"
Kılıçdaroğlu, milletvekili seçilme yaşının 18'e indirilmek istenmesini de eleştirerek, "Gençlere tuzak kuruluyor. Gençler referandum sırasında 'evet' oyunu versinler. 18 yaşında milletvekili olacaksın, ömür boyu askerlikten muaf olacaksın. 2 yıl milletvekilliği yaptıktan sonra milletvekili emekli aylığı almaya hak kazanacaksın... Allah aşkına 18 yaşında çocuğu veya torunu olup da 'Milletvekili olacak, ömür boyu askerlikten muaf olacak, ben bundan yararlanırım' diyen var mı? Kim için? Kendi çocuklarının istikbali için. Peki fakir fukaranın garip gurebanın çocukları ne yapacak? El Bab'a gidecek. Suriye'ye gidecek, eksi 35-40 derecede PKK ile mücadele edecek." diye konuştu.
- "Bana sorarsanız bugünkü rejimde hata ve eksiklikler var"
Bugünkü rejimde de hatalar ve eksiklikler olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bana sorarsanız bugünkü rejimde hata ve eksiklikler var. Bir, siyasi ahlak kanununa ihtiyacımız var. İhale takipçisinin Mecliste ne işi var? Yolsuzluk yapanın Mecliste ne işi var. Siyasi ahlak kanunu çıkmak zorundadır. Sayın Davutoğlu çıkaracaktı, görüş birliğine vardık ama ömrü yetmedi. Sen misin siyasi ahlak kanunu çıkaran, kapının önüne kondu. İki, yüzde 10 seçim barajı doğru değil. Bir parti yüzde 9,99 oy alsa dahi bir milletvekili Meclise gelmiyor. Niye gelmiyor? Biz ne diyoruz, yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı da Meclise gelsin, o da çıksın kürsüden konuşsun. Milletin kürsüsü değil mi? Hem milli irade diyeceksin hem de önüne duvar öreceksin. O zaman sorum şu? Bu yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Kenan Evren ve arkadaşları getirdi. Onlar kimdi? Darbeciydi. Darbe kanunlarını savunmak ne demektir? Darbecileri savunmak demek değil midir? Biz karşı çıkıyoruz, çünkü biz darbe istemiyoruz. Bu ülkede bu millet kendi kaderini tayin etmelidir. Bu milletin ferasetine ben inanıyorum. Millet kendi kaderini tayin ederken oturup, düşünecektir. Türkiye öyle çok kolay kurulan bir ülke değildir. Bu ülkenin kuruluşunda şehitler vardır, gaziler vardır. Biz ülkemizi sokakta bulmadık. Hepimizin oturup yeniden düşünmesi lazım."
"Milletvekili seçimlerini millet mi yapıyor? Hayır arkadaşlar o da bir darbe anayasasıyla geldi." diyen Kemal Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Sizin önünüze siyasi parti listeler koyuyor, siz milletvekilini seçmiyorsunuz, listeyi seçiyorsunuz. Biz ne diyoruz? Milletin vekilini de millet seçmelidir. Bu sistemde buna benzer pek çok düzenleme yapılabilir. Parlamenter sistemimizi güçlendirebiliriz, aksaklıkları giderebiliriz. İki yasama dönemi öncesinde dört siyasi parti anayasa değişikliği için masaya oturduk, 60 maddede uzlaştık. Demek ki dört siyasi parti bir araya gelip anayasa değişikliği hakkında uzlaşabiliyor. Hayırın en güçlü mesajı şu olur. 'Biz demokrasiyi istiyoruz, demokratik parlamenter sistemi istiyoruz. Bu sistemin aksaklıkları var. Ey partiler oturun bu sistemin aksaklıklarını giderin'. Bu mesaj Türkiye'ye verilecek en güçlü mesajdır."
Anlattıkları karşısında bazı çevreler tarafından, "Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor." diye eleştirilerde bulunulduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Arzu ettiğiniz televizyon programında bir araya gelelim. Kavga edecek halimiz yok ya. Buyurun, ben mi doğruları anlatıyorum, siz mi? Niye gelmiyorsunuz? Çünkü onlar da biliyorlar ki ben doğruları söylüyorum, adaletten, haktan, hukuktan yanayım. Onlar da biliyorlar ki ben hiçbir vatandaşımı ayırmıyorum." dedi.
Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün darbe girişimi ve paralel devlet yapılanmasına da değinerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"15 Temmuz'da bir darbe girişimi yaşadık. Hep beraber bütün siyasi partiler karşı çıktı. TBMM sabaha kadar bombalar altında görev yaptı. Bu Meclis, milli kurtuluş savaşını yönetti. O nedenle adı Gazi Meclis. Bu Meclis Kıbrıs Barış Harekatı'nı yönetti. Bu Meclisten alıp veremediğiniz nedir? Niye Meclisin yetkilerini elinden alıyorsunuz. Ne olacak biliyor musunuz? FETÖ, FETÖ... 35 yılda devletin içine sızdı, paralel devlet kurdu. Bu değişiklik geçerse hiç 35 yıla gerek yok, bir kişiyi ikna ettiğinizde veya bir kişiyi kandırdığınızda en geç 24 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni elde edersiniz. Bütün yetki bir kişide."
"BOP ne idi, düşünüyor musunuz? Eşbaşkanı kimdi? BOP uygulamaya koyulduktan sonra Suriye ne oldu? Parçalandı. Irak ne oldu? Parçalandı." ifadesini kullanan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Nasıl bir yetki veriyoruz başkana biliyor musunuz? 'Samsun, Giresun, Ordu, Rize, Trabzon hepsini birleştiriyorum, tek vilayet yapıyorum'. Bir kararname ile. Diyorsanız 'Bu çok güzel bir şey boşu boşuna Meclise götürüp oradan kanun çıkarmayalım', gideceksiniz 'evet' oyu kullanacaksınız. 'Ya bu yanlıştır böyle saçma şey olur mu' diyorsanız gideceksiniz 'hayır' oyu kullanacaksınız. Bu memleket sadece benim benim memleketim değil, hepimizin memleketi. Hepimizin ülkenin geleceğine karşı sorumluluğu var. Ben genç bir bürokratken İstanbul'da Fikirtepe'de bir okulda gittim. 12 Eylül darbe anayasasına 'hayır' oyu kullandım. Bunu yaptım ve çocuklarıma övgü ile anlatıyorum. Çocuklarınıza, torunlarınıza, 'Bu ülkede demokrasiyi kaldırmak istediler, tek adam rejimi getirmek istediler, ben de sandığa gittim hayır oyu kullanarak demokrasiyi savundum' diye onurlu bir söylemde bulunmak istiyorsanız 'hayır' oyu kullanacaksınız. Evetin vebali çok ağırdır arkadaşlar. Zaten onlar da neden 'evet' oyu kullanılmalı anlatamıyorlar."
(Bitti)
AA