ANKARA (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "OHAL uzadıkça, Türkiye demokrasiden uzaklaştırıldıkça hep beraber fakirleştiriliyoruz. Hep beraber her gün hayat daha zor oluyor. OHAL'in Türkiye'ye hiçbir faydası yok." dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Parti Sözcüsü Böke, toplantı sonrasında 2017'nin ilk MYK'sını gerçekleştirdiklerini söyledi. Yeni yıla büyük bir acıyla başladıklarını hatırlatan Böke, "Ortaköy'de bir katliam yaşadık. İnsanlarımız, gerici, barbar bir anlayış tarafından yılbaşını kutladıkları için, bir yeniye 'merhaba' dedikleri için yaşam biçimlerinden ve tercihlerinden hedef alındılar." dedi.
Türkiye'nin çok uzun bir süredir artan ve çeşitlilik gösteren terör tehdidi altında olduğunu belirten Böke, iktidarın yanlış dış politikasının Ortadoğu'nun terör iklimini Türkiye'nin içerisine taşıdığını, günlük hayatın bir parçası yaptığını ileri sürdü.
Böke, bu terör dalgası karşısında en temel görevi vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak olan hükümetin, kınama dışında hiçbir şey yapmadığını savunarak "Türkiye'de herkes bir korku iklimi içinde yaşıyor. Hükümetin IŞİD, El Nusra gibi örgütlerin Türkiye içindeki hücrelerine ve faaliyetlerine karşı vatandaşlarımızı koruyacak ciddi bir yaklaşımı, tedbiri, planı hala yok." diye konuştu.
Ortaköy'deki katliamın Türkiye'de yaşanan terör iklimi bakımından bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Böke, şöyle devam etti:
"Şunun açıkça bilinmesi gerekiyor; bu yaşanan sıradan bir terör olayı değil. Laik yaşam biçimi hedef alınmış bir terör olayı. Bu tür terörle sadece güvenlik tedbirleri alınarak başa çıkılamaz. Mutlaka tedbirler alınmalı ancak biliyoruz ki bu terörle mücadelenin tek bir yolu var, o da laikliğe sahip çıkmak. Oysa bugün Türkiye'de laikliğe sahip çıkanlar doğrudan hedef alınıyorlar. İşte asıl tehlike, Türkiye'nin çimentosu olan laikliğe yapılan bu saldırıdır. Halkevleri üyesi iki genç, AKP rejimi tarafından anayasanın değiştirilemez hükmü olan laikliği savunduğu için tutuklandılar. Yılbaşı gecesi insanlarımızı katledenler, bu katliamı ulu orta övenler, havaalanında polis kontrolündeki apronda linç girişiminde bulunanlar, ellerini kollarını sallayarak toplumun içinde gezerken laiklik isteyenler 'Biz ülkemizi gericiliğe teslim etmeyeceğiz' diyen gençler tutuklandılar."
- "Hükümet bir rejim değişikliği telaşında"
Hükümetin bir rejim değişikliği telaşında olduğunu savunan Selin Sayek Böke, "Ama unutulmasın ki bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasında yazan bir hüküm vardır. 'Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik bir sosyal hukuk devletidir.' Şunu herkes çok iyi bilmeli; anayasamızda yazan laikliği savunmak asla suç değildir. Ama laikliği savunanları hapsetmek açıkça bir suçtur." diye konuştu.
CHP'nin tutuklanan Halkevleri mensuplarının okuduğu bildirinin arkasında olduğunu vurgulayan Böke, söz konusu metni kendisi de okudu.
Böke, laikliğe ve demokratik cumhuriyete milyonların sahip çıkmaya devam edeceğini belirterek "Son dönemlerde yaşananlar şunu açıkça gösteriyor; AKP'li olmayan, başkanlık adı altında getirilen rejim değişikliğini desteklemeyen, yani demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıkan herkes, hepimiz AKP rejiminin hedefindeyiz. AKP rejimi bugün Türkiye'ye fiili bir darbe yaşatıyor." değerlendirmesini yaptı.
Bunun en son örneğini gazeteci Ahmet Şık'ın tutuklanmasında gördüklerini ifade eden Böke, Şık'ın bundan birkaç yıl önce FETÖ tarafından tutuklandığını söyledi.
Böke sözlerini şöyle sürdürdü:
"O zaman, o zamanın darbecilerine yani FETÖ'ye dokunan yanıyordu. Bugün ise bugünün darbecilerine yani AKP'ye dokunan yanıyor. Ama gerçek demokratlar o zamanın darbecilerine nasıl karşı durdularsa bugünün darbecilerine karşı da dimdik ayakta duruyorlar. İster FETÖ, ister AKP, Ahmet Şık gibiler her zaman demokrasiye darbe yapanların hedefinde oluyor. Darbeciler değişiyor ama demokratlar için sonuç değişmiyor."
Böke, 61 gündür tutuklu olan Cumhuriyet gazetesi yazarlarının da demokrasiyi savundukları için bedel ödediğini savundu.
- OHAL'in uzatılması
CHP Sözcü Selin Sayek Böke, OHAL'in 3 ay daha uzatılması kararına da tepki gösterdi. OHAL'in Türkiye'ye hayır getirmediği gibi ülkeyi de yaşanmaz hale sürüklediğini ileri süren Böke, "OHAL'in uzatılmasından bu yana, 3 Ekim tarihinden bugüne kadar 3 ay içerisinde Türk lirası yüzde 20 değer kaybetti, bugün itibarıyla döviz 3,60'a dayandı. OHAL rejimi sürekli kılındıkça, OHAL'de ısrar edildikçe 3,80'leri görmemiz maalesef bir gerçeğe dönüşecek." dedi.
Bu "sorumsuzluğun bedelini" herkesin ödediğini savunan Böke, bu bedelin zamlarla karşılarına çıktığını söyledi.
Benzinden sağlıktaki katkı payına kadar her şeye zam yapıldığını vurgulayan Böke, "OHAL uzadıkça, Türkiye demokrasiden uzaklaştırıldıkça hep beraber fakirleştiriliyoruz. Hep beraber her gün hayat daha zor oluyor. OHAL'in Türkiye'ye hiçbir faydası yok. Ama AKP'nin kendisinin OHAL'e ihtiyacı var. OHAL olacak ki meclisi fiilen yok sayabilsinler. OHAL olacak ki kendilerinden olmayan herkesi bir demir yumrukla susturabilsin. OHAL olacak ki dış politikadaki faciayı saklayabilsinler." diye konuştu.
Bakanlar kurulu üyelerinin OHAL kararından haberinin olmadığını savunan Böke, hükümet sözcüsünün, bakanlar kurulu toplantısında, "OHAL'in uzatılmasına dair bir görüşme yapılmadığını" söylediğini ifade etti.
Bir gün geçmeden başbakanın, "önümüzdeki bir hafta içerisinde OHAL'in uzatılması teklifinin Meclis'e getirileceğini" söylediğini anımsatan Böke, "24 saat geçmedi Meclis'e teklif geldi. Ya kararda imzası olan bakanların, sözcülerinin ifade ettiği gibi bundan haberi yok. Eğer öyleyse o bakanlar kurulundaki bütün bakanların hemen hepsinin istifa etmesi gerekir. Ya da bakanların haberi var ama sözcülerinin haberi yok. O zaman da sözcülerinin istifa etmesi gerekir. Bir ülkeyi yönetmek ciddiyet ister." değerlendirmesinde bulundu.
Hükümetin, "adına başkanlık dedikleri rejim değişikliğine tam da bu yüzden ihtiyaç duyduğu"nu savunan Böke, iktidarın, Meclis'i ve demokrasiyi ortadan kaldırma telaşında olduğunu yineledi.
Söz konusu teklifin komisyondan "her türlü hukuksuzluk yapılarak, zorbalıkla" geçirildiğini ileri süren Böke, CHP olarak tüm baskılara rağmen karşı duruşlarının nedenlerini anlattıklarını söyledi.
Genel Kurul aşamasında da bu tavırlarını sürdüreceklerini vurgulayan Böke, "Bu teklif, bir hükümet sistemi değişikliği teklifi değildir. Bu teklif bir rejim değişikliği teklifidir. Bu teklif, anayasanın ilk 4 maddesinde güvence altına alınan demokratik cumhuriyeti ve hukuk devletini yok etme teklifidir. Demokratik düzen tamamen terk edilmekte, otoriter bir tek adam rejimi, bu teklifle inşa edilmektedir. Bu teklif bir diktatörlük anayasasıdır." görüşünü savundu.
- Kılıçdaroğlu'na tahsis edilen zırhlı araç
Parti Sözcüsü Böke, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Suikast iddiaları ve Başbakanlık tarafından Kılıçdaroğlu'na tahsis edilen zırhlı araç hatırlatılarak "Sayın Genel Başkan ne zaman zırhlı aracı kullanmaya başlayacak ve aynı zamanda CHP'de başka güvenlik önlemleri de alınacak mı?" sorusu üzerine Böke, bu sorunun içeriğinin esasında Türkiye'nin geldiği duruma dair önemli şeyleri söylediğini belirtti.
Böke, şu yanıtı verdi:
"Bir rejim değişikliği tartışması var, herkesin can güvenliği ile ilgili kendini tehlike hissettiği bir Türkiye var. Biz bunları değil, zırhlı aracın ne zaman kullanılacağını konuşuyoruz. Zırhlı bir araca ana muhalefet partisinin liderinin ihtiyacının doğmasına sebep olan koşulları konuşmalıyız. Neden bu tehditlerin bu derece belirginleştiğini mutlaka tartışmak zorundayız ve bunun sorumluluğunun kimde olduğunun da altını çizmek zorundayız. CHP'ye yapılan her tehdit, bu cumhuriyete yapılan bir tehdittir. Bizler mutlaka bu cumhuriyeti daha güvenli kılacak adımları atacağız. Mesele bu zırhlı araçların ne zaman kullanılacağı meselesi değil, mesele zırhlı araçlara ihtiyaç duyulmayacak bir siyasetin Türkiye'de yeniden inşa edilmesi meselesidir."
Selin Sayek Böke, CHP'nin Ortaköy saldırısını "yaşam tarzına saldırı" olarak nitelediğinin hatırlatılarak "Bugün Cumhurbaşkanı 'kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir. Aksini iddia eden bunu somut örnekleriyle ortaya koymak mecburiyetindedir.' dedi. Bir değerlendirmeniz olacak mı?" sorusunu da son 14 yılın bu sorunun cevabını kendi içinde barındırıyor şeklinde yanıtladı. Milyonlarca kişinin yaşam biçiminden dolayı kendini tehdit altında hissettiğini ileri süren Böke, Cumhurbaşkanının bu soruyu, bu milyonlara sorması gerektiğini vurguladı.
Bu hissin çok somut gerekçeleri olduğunu savunan Böke, Türkiye'de 14 yıldır iktidarlar tarafından belirli yaşam biçime sahip insanların sürekli ve sistematik biçimde ötekileştirildiğini iddia etti. Böke, "Böyle yapılmaya da devam ediyor. Bir ülkenin cumhurbaşkanı vatandaşlarının bir bölümünün yaşam biçimini eleştiremez. Bu bireysel bir özgürlük değildir. Bir ülkenin cumhurbaşkanı o ülkenin her vatandaşını bu ülkenin vatandaşı hissettirecek, özgürlüğe kavuşturacak kadar herkesi kucaklamakla mükelleftir." dedi.
Cumhurbaşkanının yaptığı bazı eleştirileri, "Bireysel özgürlüğümü kullanarak yaptığım eleştiridir" şeklinde tanımladığını hatırlatan Böke, cumhurbaşkanının yaptığı eleştirilerin daha sonra bürokrasi tarafından uygulanır hale geldiğini savundu.
Başbakan Binali Yıldırım'ın, Kılıçdaroğlu'nun rejim değişikliği iddialarına karşın, "Evet rejim değişiyor, vesayet rejimi değişiyor" dediğinin hatırlatılması üzerine de Böke, "Bu değişikliğin bir rejim değişikliği olduğu kabul edilmesi önemli. Ama şunun altını çizmemiz gerekiyor; kendisi saray vesayeti altında bulunan başbakanın vesayet rejiminden bahsetmesi doğrusu biraz tuhaf. Bu getirilmiş olan öneri bir rejim değişikliği önerisidir ve Türkiye'de bir saray vesayeti inşa etme önerisidir. Vesayeti kaldıran değil, eğer bir referandum olursa bu referandum Türkiye'ye yepyeni bir saray vesayeti getirecek olan bir referandum olacaktır." değerlendirmesini yaptı.
AA