BAYKAL YOL AYRIMINDA
SABAH erken saatlerde evinden aradım...
Sesinin tonundan anladım her şeyi...
Kırılmıştı. İsyan da vardı. Öfke de... Üzüntü derin. Yıkım ağır... Çaresizlik koyu.
Kalbi cam kırıklarıyla doluydu.
Belki de siyasi hayatının en önemli seçimine az bir süre kala...
Bir “özel hayat hırsızı” onu da almıştı listesine...
Bu durumlarda kolay aranmaz insan...
Üstelik bir de siyasi parti lideriyse. Dahası Deniz Baykal’sa...
“Üzülmeyin Deniz Bey” dedim... “bu aşağılık özel hayat hırsızları, telekulaklar, kapı arası soytarıları yapıyor bunları... Üzülmeyin..”
Derin bir nefes aldı:
“Büyük bir hukuki mücadele başlatacağım” dedi.
Kapattık telefonu...
Ne diyebilirdik ki başka...
Onca mücadele, meydanlar, mitingler, kurultaylar, Ecevit’ler, İnönü’ler, Gürkan’lar, Karayalçın’lar, Öymen’ler... Hayaller, ilkeler...
O rekabet...
Terle, tozla mücadeleyle geçmiş bir siyasi hayat.
Bir “özel hayat hırsızı”nın saldırısıyla kırılıp dökülüyor...
Kızarsınız, kızmazsınız. Böyle bir görüntüden nefret edebilirsiniz. Ahlaki bulmayabilirsiniz...
Deniz Bey’in seveni de vardır sevmeyeni de... Belki “Yeter artık bıraksın” diyeni de çoktur...
Bana her gün gönderdiğiniz onca yorumdan biliyorum. “Bıraksın” diye başlayan yorumlardan...
Ama bu olmadı. Sevmeseniz de. Deniz Bey hep dürüst kalan bir siyasetçi olmuştur.
Görüntülerin içeriğinde savunulacak bir şey yok...
Tam bir iflas...
Bu yüzden ben görüntülerin içeriğinden çok bu aşağılık hırsızlığa bakıyorum şimdi...
Kimdir bu alçak bilmiyorum ama...
Demek ki hepimizin özel hayatı delik deşik artık.
NE YAPACAK?
Daha olay çok sıcak. Belki acımasız da gelebilir. Ama şair dostum Akif Kurtuluş’un dediği gibi:
“Kimse kimsenin yarasında mola vermiyor”.
Bu yüzden kulisler azgın bir sürü gibi bu sorunun peşine düşüyor:
“Baykal ne yapacak? Bırakacak mı?”
Benim gördüğüm şu:
- Deniz Bey, şu anda tam bir yol ayrımında...
- Çekilmekle kalmak arasında...
Peki böyle mi olmalıydı? Böylesine aşağılık bir hırsızlıkla mı gelmeliydi bu yol ayrımına..
Elbette hayır.
Ne yapacak şimdi? Ne yapmalı? İnsan nasıl bir ruh durumuyla düşünür bunu?
22-23 Mayıs’ta büyük kurultay var. Bu bir veda kurultayına dönüşebilir mi?
Ya görüntülerdeki kadın milletvekili ne yapacak? O partinin grup toplantısına nasıl katılacak bir daha?
İçinden çıkılamayacak sorular bunlar... Depreme tutulan dağların muazzam bir toprak kaymasıyla sarsılması gibi...
Şu içine düştüğümüz, “telekulak kuşatması”na bakın...
Nasıl bir “suç salgını”dır bu?
Biraz veba. Belki cüzam... İnsanı herkesten uzaklaştıran bir salgın...
“Duygusal tecrit” ya da...
Böyle bir kalp durumu var şimdi...
CHP içinde yaptığım nabız yoklamaları “bırakması” yönünde...
Bununla ilgili detayları pazartesi günü aktaracağım...
Ama şimdi içim almıyor...
Bugün bir tek şey söylemek geçiyor içimden:
- Önce bu özel hayat hırsızlarını, özel hayat cellatlarını lanetleyelim...
Ve sonra bakalım, Deniz Bey, sessizce karşısına geçtiği aynada: Önce kendi suretini mi silecek?
Yoksa ışığı kapatıp aynayı mı kıracak?