CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı yürüyüşüne ilişkin, "Hiç kimsenin parti kimliğiyle katılmasını istemiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Yani efendim biz geldik X partisinin bayraklarıyla bunu asla kabul etmiyoruz. Bireysel olarak herkes gelebilir." dedi.
Kılıçdaroğlu, Habertürk TV ve Bloomberg HT ortak yayınında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayarak, yürüyüşün İstanbul Maltepe'de sona ereceğini ve burada güzel bir miting gerçekleştireceklerini belirtti.
"Kontrollü darbe" iddiasının arkasında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, darbe girişiminin önceden bilinmesine rağmen önlenmediğini ve iktidarın sonuçlarından yararlandığını savundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, 20 Temmuz'da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile hayata geçirilen sivil darbenin hala devam ettiğini ve FETÖ ile bağlantılı olmayan kişilerin mağdur edildiğini ileri sürdü.
"Deniliyor ki 'MİT bize bilgi vermiyor. Yani ordu içinde istihbarat yapamıyoruz. MİT bize bilgi vermiyor.' MİT'in gönderdiği özel bir yazıda, bu yazı bizde var, mahkeme dosyalarında da var. Kimlerin FETÖ'cü olup olmadığını MİT zaten askere bildiriyor. Şu anda bile MİT'in FETÖ'cüdür diye tanımladığı kişiler görev başında. Açın bakın biz bunları biliyoruz. Elde belgeler var." diyen Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün siyasi ayağının da ortaya çıkarılması gerektiğini ve darbe girişimine ilişkin çok fazla karanlık nokta bulunduğunu belirtti.
- "Biz de bu tuzağa düşmedik, bu kadar basit"
Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına CHP'nin destek verdiği hatırlatılarak, o dönemde CHP'li bir milletvekilinin de tutuklanacağı riskini düşünüp düşünmediği sorusunu Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı:
"Şöyle Anayasa Mahkemesinin kararı vardı, 'Milletvekilleri tutuklanamaz, yargılanır diye. Bizim parti programımız, kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıklara karşı. Parti programını kim kabul ediyor, kurultay kabul ediyor. Benim üstümdeki bir organ kabul ediyor. Bugün de aynı düşüncedeyiz, düşüncemiz değişmedi ama yargının bağımsız olması, yargının tarafsız olması, Anayasa Mahkemesi kararlarına yargının uyması, yani bir üst mahkeme kararına bir alt mahkemenin uyması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi otursa masanın başına karar verse herhalde eski kararından vazgeçmezse 'Milletvekili tutuklanamaz' diyecek ama Anayasa Mahkemesi aylardır karar veremiyor. Niçin? Saraya bakıyor. Şu anda iktidar partisi, herhangi bir milletvekilinin dokunulmazlığını 160 oyla kaldırabilir. Anayasa değişikliğine gerek var mı? Yok. O zaman soru şu? Niye anayasa değişikliği yapıldı? Niçin yapıldı? Referanduma hazırlık için yapıldı. Biz de bu tuzağa düşmedik, bu kadar basit. Yani bir iktidar partisi herhangi bir milletvekilinin dokunulmazlığını bugün parlamento açık olsa kaldırabilir. Sayısal çoğunlukları var. Kaldı ki milletvekili dokunulmazlığıyla bakan dokunulmazlığını karıştırmamak lazım. Milletvekili seçilmedikten sonra o kişi yine gidiyor savcıya. Milletvekilliği düştükten sonra giden mahkum olan bir sürü milletvekili var ama bakanlar öyle değil. Ömür boyu dokunulmaz. Parlamento karar almadığı sürece. Bizim görüşümüz bu. Efendim 'Mahkeme yanlış karar verir, biz yargıya güvenmiyoruz. O zaman dokunulmazlığımızı koruyalım.' Bu çifte standart olur. Bu demokrasi için bedel ödemekten kaçmak olur. Biz demokrasi için bedel ödemeye hazırız."
- "Demokrasiyi anlamaları mümkün değildir"
Açlık grevi yapan akademisyenler konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Bugün yaşadığımız tablo parlamento devre dışı bırakılmıştır. Pek çok masum insan şu anda hapistedir. 'İşimi geri istiyorum' diyen en masum hareketi yapan 2 kişi şu anda açlık grevini hapishanede sürdürmektedir. Şimdi bunlar ölürse ne olacak? Ne yaptı bunlar. KHK ile görevlerine son verildi bu insanların. Sonra işimi istiyorum diye A4 kağıdına yazdı o kadar." dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin "Biz yolları millet yürüsün diye yapıyoruz, teröristler yürüsün diye değil." sözlerinin hatırlatılması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Şu anda o bakan bizi terörist ilan edebilir, dördümüzü de... Sakıncası yok ki... Demokrasi kültürünü özümsememiş, demokrasi kültüründen gelmemiş birilerinin, demokrasiyi anlamaları mümkün değildir. Benim haklarımı bile, yani yürüme hakkımı bile anayasanın bana verdiği hakkı bile, bana lütuf olarak takdim ediyorlar. 'Biz lütfediyoruz da sen yürüyorsun' diye. Pes ya vallahi pes. Ya arkadaş sen kim oluyorsun, sen kendini nasıl böyle yetkili görüyorsun. Sen devlet misin? Ben yürürüm. Yürürken suç işlediysem ha tamam eyvallah. Cam indirdim, çerçeve indirdim, elime silah aldım, adam öldürdüm, o zaman tamam. Ya benim yürümemi, sen nasıl bana lütuf olarak anlatırsın. Demokrasi geleneğinden gelmeyen, demokrasi açısından kafası işlemeyen birinin böyle bir suçlamayı doğrudan doğruya yapması yürüyenlere karşı gerçekten büyük bir talihsizlik." karşılığını verdi.
- "Emin olun miting yapsaydık, bu yürüyüş kadar etkisi olmazdı"
HDP'nin yürüyüşe katılması konusunda yarın bir karar almasının beklendiği ve bu konuda düşünceleri sorulan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bu adalet yürüyüşünde bir tane bile CHP bayrağı göremezsiniz. Yoktur. Bu bir adalet yürüyüşü. 80 milyonu ilgilendiren bir yürüyüş. Adalet kim tarafından arzu ediliyorsa ve kim haksızlığa uğradığını düşünüyorsa, gelip bu yürüyüşe katılabilir. Ben bir partinin genel başkanı olmaktan çok bir kişi olarak katılıyorum ve Güvenpark'ta da 'Kemal Kılıçdaroğlu olarak İstanbul'a tek başıma yürüyeceğim' dedim. Bir parti olarak yürüyeceğimizi asla söylemedik. Dolayısıyla bizim bugün bu yürüyüş kolunda her partiden insan var. Bir şekliyle şikayet ediyor. Adaletsizlik varsa ben de burada olayım diyenler de var. Mesela Muhsin Yazıcıoğlu'nun dosyası kapatıldı. Gerçekler ortaya çıkmadı. Adalet mi istiyorlar? O zaman yürüyeceksin kardeşim. Hem dosya kapanacak hem de adaleti sadece seslendireceksin. 'Ya biz adalet istiyoruz' Ee vermiyorlar sana. Vermiyorlarsa yürüyeceksin. Tabii yürüyeceksin derken, kıracaksın dökeceksin anlamında değil. Yürüyeceksin, sesini duyuracaksın. Emin olun miting yapsaydık, bu yürüyüş kadar etkisi olmazdı. Bu yürüyüş Adalet ve Kalkınma Partisi'nin en çok oy aldığı bölgelerdir bunlar ve beni şaşırtan bu bölgelerde bize gösterilen ilgidir. Protestodan çok daha fazla bize gösterilen ilgidir. Hiç kimsenin parti kimliğiyle katılmasını istemiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Yani efendim biz geldik X partisinin bayraklarıyla bunu asla kabul etmiyoruz. Bireysel olarak herkes gelebilir."
- "Belki de bu yürüyüşün içinde Gülen'e sempati duyan da vardır, belki de yoktur"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Yürüyüşe FETÖ mensupları katılabilir mi?" sorusu üzerine, "Efendim alnında yazmıyor ki Fetullahçı diye. Ben nereden bileceğim. Belki de bu yürüyüşün içinde Fetullah Gülen'e sempati duyan da vardır, belki de yoktur. Bilmiyoruz." dedi.
"Örneğin Akın Öztürk'ün eşi ya da TBMM'yi bombalayan Kubilay'ın, Selçuk'un eşi de gelse yürüyüşe katılabilir mi? Çünkü onlar da haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Ben tanımıyorum ki Akın Öztürk'ün eşini. Şu anda bu yürüyüş yolunda provakatörler de çıktı. Biz bunları gördük ve onları ayırdık. Biz onların yaptığı hareketlerden ve eylemlerden hemen rahatsızlık duyduk ve bir şekliyle ayırdık. Bilmiyoruz. Ya ben size şunu desem 'İşte şu geldi ve biz bunu kabul etmedik.' Ama tanırsam, tanımıyorsam ne yapabilirim. Demokrasiye inanıyorsa ve adalet arıyorsa, bizim açımızdan sakınca yok. Parti kimliği kullanmayacak, bir parti tüzel kişiliği olarak gelmeyecek, sade vatandaş. Meclis'i bombalayanlardan birinin eşi de geldi genel merkeze ve fakat biz kabul etmedik." karşılığını verdi.
Her alanda büyük adaletsizlikler yaşandığını belirten Kılıçdaroğlu, adaletsizliğe uğradığını düşünen herkesin yürüyüşe katılabileceğini vurguladı.
Adaletli bir düzen için başlattıkları yürüyüşe toplumun her kesiminden destek verildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, yürüyüşe katılanlar arasında referandumda "evet" oyu kullananların da yer aldığını belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, yürüyüşe verilen desteğin yanında eleştirenler ve protesto edenlerin de bulunduğunu kaydederek, herkesin fikrine saygı duyduklarını bildirdi.