Önceki gün TÜSİAR tarafından yapılan bir kamuoyu araştırması düştü gündeme…
AK Parti ve MHP’nin mutabakatıyla üniversitelerde başörtüsüne özgürlük getiren yasanın, CHP’nin girişimi sonrasında iptal edilmesini, siyasi bir karar olarak değerlendiriyor vatandaşlar…
TÜSİAR’ın araştırması şu: ‘Anayasa Mahkemesi Kararının Toplum Üzerindeki Etkisi Nedir?’
Anket sonuçlarına göre, ankete katılan deneklerin yüzde 74’lük kısmı, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü ile ilgili kararını, siyasi bir karar olarak değerlendiriyor… Yüzde 15,2’lik kesim ise kararı hukuki olarak niteliyor…
Tabi soruya cevap vermeyenler de var. Bunun oranı da 10,8.
Firmanın Genel Koordinatörü Hasan Yel, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü ile ilgili vermiş olduğu kararı halkın tasvip etmediğini belirterek, ‘Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü ile ilgili vermiş olduğu kararı tasvip ediyor musunuz?’ sorusuna deneklerin yüzde 77,6’lık kısmının, “Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü kararını kabul etmediğini, tercihini başörtüsüne özgürlükten yana kullandığını görüyoruz” diyor…
Türkiye’de son günlerde olup biten hadiselerin altında ‘rejimin tehlikede’ olduğu söylemleri yatıyor… Halk ise, ‘rejim tehlikededir’ söylemini kabul etmiyor.
Özetle vatandaşlar başörtüsü özgürlüğünü ‘rejim tehlikesi’ olarak görenlerin bu düşüncelerini tasvip etmiyor…
Bu arada CHP’ye hiç de iç açıcı bir yaklaşımı kalmadığını görüyoruz vatandaşların…
Araştırma sonuçları buna işaret ediyor…
Gerilimin kaynağı olarak da CHP gösteriliyor…
Bu araştırmayla Türkiye’de devlet organları arasındaki gerilimi CHP’nin çıkardığı, yüzde 57,1’lik sonuçla teyit ediliyor…
Ankete taraflı diyenlerin olacağını biliyorum…
Bir de, ‘böyle olsa ne çıkar’ diyenlerin de varlığından haberdarım.
Yalnız, gerilimin kaynağının CHP olduğunu sıradan vatandaşlar değil nitelikli solcular da görüyor…
Mesela ÖDP Lideri Ufuk Uras… Baykal’ın tüm siyasi parti liderlerinin olumlu bulduğu ‘liderler zirvesi’ talebine her seferinde karşı çıkmasını eleştiriyor.
Diyor ki Uras: “Baykal’a tavsiyem, toplumsal mutabakatın parçası olması ve kendi tabanına kulak vermesidir. Parti demek ‘örgütlenmiş zekâ’ demektir. Partinin katılım kanalı açık değilse ‘örgütlenmiş zekâ’, hızla ‘örgütlenmiş geri zekâlılığa’ dönüşebiliyor. Örgütlenmiş zekânın uzlaşma kanallarının açık olması gerekir. Halk takoz politikasına sempati duymuyor, istemiyor. Gerginlikten medet ummak yerine, pozitif siyasetin yapılması kolaylaştırılmalıdır. Kamyoncuların ünlü bir lafı vardır; ‘yolun sonunu göremiyorsanız dönemece gelmişsiniz demektir’ diye. İki seçenek var, ya düze çıkacağız ya da uçurumdan aşağı düşeceğiz. O nedenle bu süreci çok iyi yönetmek gerekir.”
Biz ne yazarsak yazalım, vatandaş anketlerde ne söylerse söylesin…
Mevcut iktidar en iyi anket olan seçimlerde yüzde 47 ile gelmiş bile olsa fark etmeyen şeyler var bu ülkede…
Bakın işte, anket sonucuna göre vatandaşlar ülkeyi siyasetçilerin değil de Yüksek Yargı mensuplarının yönettiğini düşünmeye başlamışlar bile…
Bu demokrasiye olan inancın yitmiş olması demektir…
Yani esas rejimin tehlikede olduğu nokta burasıdır…
Ülkeyi müreffeh bir düzeye çekmenin yolu; CHP’nin dediğinin tersini yapmaktan geçiyor…
Düşünsenize; Hollanda’da peygamberimizin karikatürleri yayınlandığı için dünya ayağa kalkıyor ve İslam dünyası özür bekliyor…
Fakat CHP’nin Genel Sekreteri Önder Sav’ın hacca gitmek isteyen bir partilisine “Boş ver Araplara para kaptırma. Bakarsın Muhammed seni bırakmaz” sözleri karşısında partinin disiplin kurulu bile harekete geçmiyor…
Konya Milletvekili Atilla Kart, “Bütün mesele o talihsiz konuşmadan sonra kamuoyunu tatmin edecek, kamuoyunun hassasiyetini giderecek bir açıklamanın yapılmamasıdır. Ben 15 gün bekledim. Böyle bir açıklama olmayınca konunun parti içinde tartışılmasını istedim” diyor ama konu parti içinde bile tartışılmıyor…
İşte ‘rejim tehlikede’ çığlıkları atarak ülkeyi iyi yoldan geri koyan CHP’nin fotoğrafı bu…
İyi bakın!