Geçen hafta yazdığım “Her olayda İsrail’in tarafında olmak tesadüf mü?” başlıklı yazımda, adına “cemaat” veya “hizmet hareketi” denilen grubun liderinin değişik olaylar karşısında İsrail yanlısı olan konuşmalarından örnekler vererek “bu zatın” İsrail’e olan zaafından mı yoksa bağlılığından mı desem bir ilişki içinde olduğundan bahsetmiştim.
Aynı günlerde, Sabra ve Şatilla kasabı olarak bilinen eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron cehenneme yolcu oldu. Ateşi bol olsun. Filistin mülteci kamplarını basarak çoluk çocuk binlerce kişinin katledilmesi emrini veren adam bile denmeyecek bu mahluk için, cemaatin gazetesi Today’s Zaman tarafından “çığır açan öncü lider” ifadelerinin kullanılması benim yazımı teyit eden ve beni haklı çıkaran bir gelişme oldu.
Ayrıca yine cemaatin kanalı olan Bugün TV’ de alt yazıda “Ariel Şaron vefat etti” ifadelerini kullandı. “Vefat etti” tabirini kimler için kullandığımız malum. İslam ve Müslüman düşmanı olarak hayat süren böyle bir mahluk için bu ifadelerin kullanılmasının amacı ne olabilir? Cemaatin en üstteki hocası olan “zatın”, benim geçen haftaki yazımda geçen kendi ifadelerini okuyunuz ve bu son gelişme ile o ifadeleri birleştiriniz bakalım hangi sonuca varacaksınız?
Müslüman aklını, vicdanını başkasına kiraya veren ve kimlere hizmet ettiğini bilmeden körü körüne hareket eden bir kişi değildir. Müslüman her yaptığını, her davranışını ve arkasında olduğu kişi ve grupları Allah’ın koyduğu ölçüler dairesinde belirleyen ve feraseti ile hareket eden kişidir.
***
Aynı cemaat tarafından gerçekleştirilen “dinler arası diyalog” toplantılarından da söz etmemiz lazım. Bu toplantılarda; İslâm, Hıristiyanlık ve Yahudilik dinlerinin temsilcileri bir araya gelerek, bu üç din arasında diyalog kurma, ortak bir nokta bulma, anlaşma ve uyum sağlama çalışması yapmaktadırlar. Bu çalışma ile üç dinin kural, kaide ve prensipleri birbirine yaklaştırılacakmış.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan bu toplantıların birinde, bu üç dinin temsilcileri beraberce ve kol kola sırat köprüsünden geçerek cennete girmişler tasviri yapılmıştı. Böylece Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceği mesajı verilmişti. Daha sonraki yılda da okunan ezanın, ‘Şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın resulüdür’ anlamına gelen “Eşhedüenne Muhammeden Rasulullah” kısmı okunmamıştı. Burada da verilmek istenen mesaj belli değil mi?
Bu toplantılarda; İslâm’ı yozlaştırma, değiştirme ve bozma adına ne gerekiyorsa yapılmakta ve adeta üç dinin kuralları bir araya getirilerek yeni bir din ortaya atılma faaliyeti inşa edilmektedir. Bazı kesimlere şirin görünme uğruna, İslâm dininin hiçbir kural ve kaidesi değiştirilemez. Zira bu dinin kural ve kaidelerini bizzat Allah koymuş ve “İnneddine İndallahil İslâm” yani “Allah indinde geçerli olan tek din ancak İslâm’dır” buyurmuştur.
Bu değiştirilemez kaide ortada iken, batıl dinlerle İslâm dinini bir araya getirme, Hıristiyanlık ve Yahudilik dinine mensup olanların da cennete gireceği mesajı ile insanların kafasını bulandırma çabaları nedendir? Hz. Musa zamanında Tevrat’a inananlar ile Hz. İsa zamanında İncil’e inananlar ve dönemlerinde bu Peygamberlere iman edenler elbette cennete gireceklerdir. Ancak şu anda o kitaplar bozulmuş, asılları yok olmuş iken o din mensuplarının cennete gireceği fikri bir deli saçmasından ibarettir.
İslâm gelince, ondan önceki diğer bütün dinlerin hükmü ortadan kaldırılmıştır. “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim” buyuran Allah’ın son Kitabı taptaze olarak bütün asliyeti ile ortadadır. Peki bu diyalog ve dinleri bir araya getirme çalışmaları neyin nesidir Allah aşkına?
Ayrıca, İslâm dininde tevhid yani tek Allah inancı, diğer batıl dinlerde ise teslis yani çok Allah inancı mevcuttur. Tevhid dini olan İslâmiyet ile teslis dini olan diğer batıl dinler nasıl bir araya gelecek ve bu dinler arasında nasıl bir diyalog gerçekleşecektir?
Altında İslâm’ın temel değerlerini değiştirme, törpüleme ve sonunda da bozma gayretlerinin yürütüldüğü bu faaliyetlere derhal son verilmelidir. Din olarak İslâm ve Kitap olarak da Kur’an bize yeter. Bunun dışındaki bütün arayışlar, diyalog çabaları ve ortak bir din çırpınışları hâinâne bir gayrettir ve ABD ile İsrail tarafından planlanmıştır. Mutlu yarınlar efendim.