Sürdürenleri kalmadığı için maalesef tarihe karışan el sanatlarımızdan biri de “Kündekâri”dir. Dokuz asırlık eserleri hâlâ ayakta olan bu sanatın, son yüz yılda ustası, arayanı, soranı tercih edeni kalmamış gibidir. Ama Türk-İslâm Sanatı dokuz canlıdır, bereketlidir, dualıdır, sahipsiz değildir. Olanca “dar zamanlar”a, ihmallere vefasızlıklara rağmen hayata tutunmayı bilmiştir. Bu can suyu bazı vefakâr ve cefakâr ustaların eliyle sanata sunulmuştur. Ve böylece yaşaması temin edilmiştir.
Bu fazilet ve meziyetli, feragatli, vefakâr, azimli, sabırlı son ustalardan birisi de Mevlüt ÇİLLER’idi. Onu yurt içinde ve yurt dışında tanıtan konu, kündekâri’idi. Bu ince sanat, ahşap işçiliğinde çivi ve tutkal kullanmadan parçaları, birbirine grift ve geçme yolu ile tutturarak eser verme sanatıdır. Yurdumuzdaki örnekleri ile yaklaşık bin yıllık varlığı bilinen bu sanatın son büyük temsilcisi olan Mevlüt usta onaltı yaşından itibaren kendisini bu hassas sanata vakfederek çalışmış, çabalamıştır. Kıymetli ustası Ali Efendi’nin gayretleri ile yetişmiştir. Bu sanat, sıradan bir marangozluk asla değildir. Onun çok üstünde, herkesin başaramayacağı seviyede ince bir el sanatıdır. Ustasının İslamî bilgileri, tasavvufî malumatı belki intisabı, fizik ve metafizik kültürü gayet geniş ve derin olmalıdır. Eserlerindeki hattî, nebatî, hendesî motifleri bu yüce konuları, muhtevayı içerir ve yansıtır.
Aramızda üççeyrek asır yaşadığı pek çok eser verdiği halde çoğu Konyalının tanımadığı, bilmediği, bulamadığı bir usta idi o. Konya’mızda, ülkemizde, yurt dışında, İngiltere’ de, Kudüs’ de, Japonya’da eserleri büyük takdir, saygı ve alâka görmüştür.
Bu değerli ustamız yıllardan beri midesinden rahatsız idi. Hayli zaman hastanelerde yatarak tedavi olmaya çalışmıştı. Ama çabalar olumlu sonuç vermemişti. 27 Ağustos 2017 Pazar günü Hakka yürüdü.
Muhteşem maharete sahip Mevlüt Usta, son derece de mütevazı, sakin bir kişiliğe sahip idi. Uzun emekler ile elde ettiği sanatını, başvuranlara da seve seve öğretmeye çalışmıştır. Yetiştirdiği birkaç kalfanın yanı sıra, annesi Türk babası İngiliz olan bir genç kıza da sanatının sırlarını ve inceliklerini tanıtmıştır. Bu gayretli bayan Londra’dan kalkıp sırf bu sanat aşkı ile dolu olarak Konya’ya gelmiş ve Mevlüt Usta’nın atölyesinde aylarca çalışmıştır.
Ustamız, Ankara Kocatepe Camii’nin kapı kanatlarını, Konya’mız ve civarında birçok camiinin minber, vaaz kürsüsü, enfes rahleler gibi unsurlarını da yaparak bizlere armağan etmiştir. Mecbur, mesul olmadığı halde eserlerinden gelen kazancının vergisini son kuruşuna kadar ödeme hassasiyetine sahip bir şahsiyet idi.
Mevlüt Usta öyle birkaç sayfa ile tanıtılacak anlatılacak bir insan değildi. İnanıyorum ki, genç araştırmacılarımız onu anlama ve tanıma seviyesine gelince ustamızla ilgili tezler hazırlanılacak, kitaplar yazılacaktır. Mevlüt Çiller ustamız ileride çok daha iyi anlaşılacak ve yeni yetişen nesle tanıtılacaktır. Biz şimdilik, bu mütevazı satırlarımızla yetiniyoruz. Aziz ruhu şâd, makamı cennet ola.