Çin’den sonra en çok büyüyen ülkemin hali…
Seydişehir Bozkır Yolu benim sık sık kullandığım yollardan bir tanesi. Bahar ayları gelince, yol kenarında iki üç bölgede seyyar yerleşim yerleri oluşur.
Sanki bir deprem sonrası oluşturulan derme çatma çadırları anımsatan yerleşim yerleridir bunlar. Her gördüğümde Afrika’nın yoksul ülkelerindeki insan manzaraları aklıma gelir.
Para kazanmak için yurdun çeşitli yerlerinden kilometrelerce yol kat ederek gelen mevsimlik işçiler, zor şartlar altında yaşam mücadelesi verirler.
Geçen yıl, Seydişehir Kaymakamlığı, iki bölgeye konteynırlardan oluşan nispeten yaşanabilir yaşama alanları oluşturmuştu kendilerine.
Fakat verilen imkânlar kısıtlı, işçi sayısı çok olunca istenilen iyi sonuç oluşamamıştı. Elektrik sıkıntısı giderilememişti. Diğer çadırda kalanlar ise ne elektrik ne su ne alt yapı imkânlarının hepsinden yoksunlardı.
Eğitimini yarıda bıraktırıp getirdikleri çocuklar... Kundaktaki bebeğini alıp gelenler. Yeni evlenmiş gençler, çalışma yaşından olmayan çocuklar, kadınlar yaşlılar…
İlçemizde bu şekilde 120 çadırda 800 kişi yaşıyor. Bu mevsimlik işçilerle konuştuğunuz zaman içler acısı hikâyeler duyuyorsunuz. Tüm mücadele ekmek parası kazanmak… Üç-beş ayda kazandıklarıyla bir yıl geçinecekler, eğer geçinebilirlerse...
Sabahın saat altısında, yakıcı güneşin alnında dökülmeye başlanılan alın terinin bedeli günlük olarak 15 liraya bile gelmiyor. Şartları ağır, kazandıkları para çok az, hepsi rezil, hepsi perişan.
Bunların yanı sıra, büyükşehirlerde kendisinin kat kat fazlası kütleler ile çöpten kâğıt toplayarak ailesini geçindirmeye çalışan çocukların haberlerini her gün hepimiz izlemekteyiz. Bunlar konu anlaşılsın diye verdiğim sadece birkaç örnek, benzer adaletsizliklerin yüzlercesini sizlerde sayabilirsiniz.
Ülkemizde, her geçen gün fakirle zenginin arasının sürekli açıldığı bir sosyal adalet sorunu yaşanıyor.
Bu manzaralar, 2012 yılı Türkiye’sinden... Fert başına düşen milli gelirin 10 bin liranın üstünde olduğu, büyümenin, Çin’den sonra ikinci sırada gerçekleştiği bir ülkenin gerçekleri...
Bir tarafta; lüks ve konforlu yaşam tarzı ile her geçen gün azgınlaşan insanlar, diğer tarafta onuru ile çalışıp da karnını doyuramayan insanlar. Ne kadar garip değimli zengin her gün biraz daha zenginleşirken, fakirler aynı şekilde her geçen gün biraz daha sefilleşiyor.
Bizler, “cimriliğin bizden önce yaşayan insanları, birbirini boğazlamaya ve dokunulmaz haklarını çiğnemeye götürdüğünü bu nedenle helak edildiğini” hatırlatan bir peygamberin ümmetiyiz. Yüce peygamber, “cimrilik yüzünden ileride çıkabilecek muhtemel sosyal bunalımlara” dikkat çekerek bunu bize 1400 yıl önce haber vermiş.
Dünyevi ve uhrevi felaketlerden Allah’a sığınıyoruz. Toplumda varlıklı insanlar servetlerini infak etmez, muhtaçları görüp gözetmezlerse, fakirlerin öfke ve hasetleri bir gün gelir zenginleri boğar.. Bunun en yakın örnekleri “Arap Baharı” adı altında Arap Ülkelerinde yaşanan toplumsal olaylarda görülmüştür.
Bizler, bu görüntülerde toplumda oluşan bu adaletsiz gelir dağılımı ile, koşar adımlarla toplumu yok edecek bir felakete sürükleniyoruz, bizden söylemesi.
Son olarak yüce Rabbimizin bir ayetini hatırlatmakta fayda görüyoruz.
"Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunu kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.
Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Âl-i İmrân, 3/180)