KULAK burun boğaz kliniklerine başvuran hastaların büyük bir kısmını çocuk yaş grubu oluşturmaktadır. Çocuklarda sıklıkla görülen hastalıklar hakkında uyarılarda bulunan Op. Dr. Halide Güneş Çiftçi, “Üst solunum yolu enfeksiyonları, orta kulak enfeksiyonları, geniz eti veya bademcik büyümesi, işitme kayıpları, konuşma geriliği, boyunda şişlikler ve solunum güçlükleri gibi durumlarla karşılaşmaktayız” dedi.
Çocuklarda sık görülen kulak burun boğaz hastalıkları hakkında konuşan Medicana Çamlıca Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Halide Güneş Çiftçi, bu tür hastalıklara neden olan durumlar ve tedavi süreçleri konusunda ailelere önerilerde bulundu.
“İSTİRAHAT, GEREKLİ MİKTARDA SIVI ALIMI VE ATEŞİ DÜŞÜRMEK YETERLİ OLMAKTADIR”
Üst solunum yolları enfeksiyonlarına çoğunlukla viral enfeksiyonların neden olduğunu ifade eden Çiftçi, “Ağız ve burundan başlayıp bronşlara kadar olan bölümün enfeksiyöz hastalıklarına üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE) diyoruz. Viral enfeksiyonlara bağlı olan ÜSYE'de semptomatik tedavi uygulamaktayız. Antibiyotiğe gerek yok. İstirahat, yeterli sıvı alımı ve ateşi düşürmek tedavide yeterli olmaktadır. Ancak 5 günden uzun süren veya ilaca dirençli ateş, yoğun sarı- yeşil akıntı ve balgamlı öksürük gibi durumlar oluşursa mutlaka yeniden hekime başvurmak gerekir. Bakteriyel bir enfeksiyon oluşmuş olabilir. En sık A grubu Beta hemolitik streptokoklar bakteriyel ÜSYE nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
Pasif sigara içiminin de ÜSYE’yi etkilediğini belirten Çiftçi, “Sosyo-ekonomik düzey, anne sütü almamış olma, stres, çevresel etkenler, kreşe başlama, allerji gibi durumlar ÜSYE sıklığını ve şiddetini etkilemektedir” şeklinde konuştu.
"KULAK AĞRISI, AKINTISI, ATEŞ, İŞİTME AZLIĞI GİBİ DURUMLAR VARSA DİKKAT"
3 yaşını doldurmayan çocukların üçte ikisinin orta kulak enfeksiyonu geçirdiğini ifade eden Çiftçi, “Bu hastalık ’Akut otitis media’ dediğimiz orta kulak boşluğu ile kulak zarı arkasındaki bölümün iltihabıdır. Östaki tüpü çocuklarda daha kısa ve yatay olduğundan ve tam gelişmediğinden östaki tüpünün orta kulak havalanması, basınç dengeleme özelliği, temizleme özelliği erişkinlere göre daha zayıftır. Kulak ağrısı, akıntısı, ateş, işitme azlığı gibi durumlar varsa mutlaka kulak burun boğaz uzmanına başvurulması gerekmektedir” dedi.
Çiftçi, pasif sigara içimi, sosyo-ekonomik düzey, anne sütü almamış olma, stres, çevresel etkenler, kreşe başlama, allerji, bağışıklık sisteminin düşük olması, genetik faktörler ve yarık damak gibi durumların yine orta kulak enfeksiyonlarının da sıklığını ve şiddetini etkilediğini belirtti.
“BÜYÜYEN GENİZ ETİ SORUN YARATIYORSA ALINMALI”
Geniz etinin (adenoid) doğumdan itibaren var olduğunu, zaman içerisinde büyüyebileceğini 5 yaşında maksimum boya ulaştığını ve 5 yaşından sonra küçülmeye başladığını dile getiren Çiftçi, “Ancak bazı durumlarda örneğin sık geçirilen enfeksiyonlar, allerji, genetik faktörler vs. nedenlerle geniz eti hacmi çok büyümüş olabilir. Büyüyen geniz eti uykuda solunumun durması, ağız ve diş gelişimini bozulması ve büyüme gelişme geriliğine neden oluyorsa, östaki tüpünü tıkayarak iyileşmeyen kulak iltihaplarına ve kulak zarında çökmeye neden oluyorsa geniz etini almak uygun bir yaklaşım olacaktır” dedi.
“BADEMCİK KANAMASI OLUYORSA MUTLAKA BADEMCİKLER ALINMALIDIR”
Bademciklerin de geniz eti gibi doğumdan itibaren mevcut olduğunu ifade eden Çiftçi, konuşmasına şöyle devam etti:
“Amerikan Otolarengoloji - Baş ve Boyun Cerrahisi Akademisi'ne göre yılda 3 ve daha fazla sayıda bademcik iltihabı oluyorsa bademciklerin alınması uygundur. Bunun dışında büyümüş olan bademcik, uykuda solunum durmasına (apne) neden oluyorsa, solunumu tıkayacak kadar büyümüşse, kalp ve akciğer hastalığına neden oluyorsa, tümör şüphesi varsa, bademcik kanaması oluyorsa mutlaka bademcikler alınmalıdır. Yine sık bademcik enfeksiyonu, ağız kokusuna neden oluyorsa, bademcikte taş oluşmuşsa, büyüme gelişme geriliği oluşmuşsa, konuşma bozukluğu, ağız, çene yapısında bozulma, streptokok mikrobu taşıyıcılığı gibi durumlar varsa bademciklerin alınması uygundur.”
“İŞİTME KAYBININ ERKEN TEŞHİSİ ÖNEM ARZ EDİYOR”
Yenidoğan döneminde işitme kaybının tespitinin zor olduğunu dile getiren Çiftçi, “Ülkemizde otoakustik emisyon adını verdiğimiz işitme tarama testi her yenidoğana uygulanmaktadır. İşitme kayıpları doğuştan olabildiği gibi sonra da oluşabilir. İşitme kaybı dil ve lisan gelişiminden önce meydana gelirse prelingual sonra geliştiyse postlingual işitme kaybı olarak tanımlanır. Özellikle prelingual dönemde meydana gelen işitme kayıpları farkedilip tedavi edilmezse çocukta konuşma bozukluğuna, psikolojik ve sosyal problemlere ve okul başarısında düşmeye neden olur ve bazen bu sonuçlar maalesef geri dönüşsüzdür. Ailelerin bu konuda çok dikkatli davranıp çocuklarını çok iyi gözlemlemeleri gerekir. İşitme kaybının erken teşhisi ve tedavisi oldukça önem arz etmektedir” dedi.
“PSİKİYATRİK DURUMLAR DA KONUŞMA BOZUKLUKLARINA NEDEN OLABİLİR “
Konuşma bozukluğu nedenlerinden birinin işitme kaybı olabileceğini ifade eden Çiftçi, “Ayrıca ağız dil ve damak yapısındaki bozukluklar, bazı nörolojik hastalıklar, psikiyatrik durumlar da konuşma bozukluklarına neden olabilir. Nedene yönelik tedaviler ve konuşma terapisi tedavi yöntemlerindendir” şeklinde konuştu.
“BOYUNDAKİ KİTLELERİN ÇOĞU İYİ HUYLUDUR “
Çocukluk çağında boyun kitlelerinin iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere iki gruba ayrıldığını dile getiren Çiftçi, “Kitlelerin çoğu iyi huyludur. En sık nedeni enfeksiyonlardır. Bununla birlikte doğumsal boyun kitleleri, kistleri, lend nodu büyümeleri, nadiren de kötü huylu tümörlere rastlamaktayız. Tedavide hastalığa göre medikal tedavi, takip ve gerekirse cerrahi gibi seçenekler yer almaktadır” dedi.