Ana babanın hakkı varsa çocukların da hakkı var!
Her şeyden önce çocuk insandır. İnsan ise kâinatın en şerefli varlığıdır. Kâinatta her şey onun hizmetindedir. Göğü ve yeri ile kâinat ve içindeki tüm her şey, hatta melekler bile onun emrine amadedir. Din de insan için, insanın dünya ve ahrette mutluluğu için gelmiştir.
Çocuk, insan olarak bütün haklara sahiptir, bir de fazlası vardır. Şöyle ki yükümlülük çağına kadar çocuk, yükümlülüğü daha az, buna karşılık hakkı daha fazla olandır. Zira hukuken ve dinen çocukların yaptığı pek çok kötü şeylerden büyükler sorumludur. Yanısıra Kur’ân, güçsüz ve korumasız durumda olan yetim ve kimsesizlerin hakkından ayriyeten bahseder.
Durum bu iken büyükler ana baba haklarından, anne babasına karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen çocuklardan çokça bahsederler, ama çocukların haklarından, büyüklerin onlara karşı yükümlülüklerinde pek bahsetmezler. Oysa haklar karşılıklıdır. Anne baba, çocuklarına karşı görevlerini layığı ile yerine getirerek haklarını hak etmelidirler.
Bu konuda Hz. Ömer döneminde yaşanmış şu olay ibretliktir:
Bir adam, kendisine kötü davrandığı ve hatta dövdüğü için oğlunu Ömer’e şikâyet eder. Koca Ömer, karar vermeden önce şikâyet edilen oğlu dinler. Zanlı çocuk şunları söyler:
_Ey Ömer, anne babanın evladı üzerinde hakkı var da evladın ana baba üzerinde hakkı yok mu?
_Elbette var.
_Peki, sor bakalım bu adama, evladına karşı yükümlülüklerini yerine getirmiş mi? Ona güzel bir isim vermiş mi, helal rızıkla onu beslemiş mi, onu Allah ve peygamber sevgisi ile yetiştirip Kur’ân ve Sünnet bilgisi ile donatmış mı, onu sünnet ettirip vakti gelince onu evlendirmiş mi, ona helalinden miras bırakacak bir birikim yapmış mı?
Adam bunlara olumlu cevap veremeyince, Hz. Ömer, adamı azarlar ve çocuğuna karşı önce baba olmasını, görevlerini yerine getirmesini, sonra da baba hakkından bahsetmesini ister.
Bu olay, hakların karşılıklı olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Günümüzde çeşitli vesilelerle haklar çokça konuşulmaktadır. Öyle ki en fazla istismar edilen, en çok çiğnenen haklar daha çok gündeme getirilmektedir. Önemli olan ise bu gündeme getirilen hakların uygulamaya geçirilmesidir. Bunun için de dinin yaptırım gücünden yararlanılmalıdır. Allah ve Ahiret inancı temeline dayanan din, hiç kimsenin olmadığı, hiçbir yaptırımın olmadığı zamanlarda bile insanı istikamet çizgisinde tutar. Çünkü din, insanların vicdanlarına seslenir, onların duygularını harekete geçirir.
Sonuç olarak diyoruz ki çocuk, insanda fıtrî bir tutkudur, çocuk insanın devamıdır, çocuk gelecektir ve çocuk bir sınav aracıdır. Çocuk masum ve masundur. Dinimiz, ana karnından itibaren çocuğun yaşama hakkını ve insan olarak haklarını hep korumuş, bunun için alınması gereken bütün tedbirleri almıştır. Önemli olan bunların bir bütün olarak uygulamaya konmasıdır.
Çocuk hakları, dinimizin en fazla üzerinde durduğu bir husustur. Çünkü Cenab-ı Hakkın dininde, bütün haklar hakkıyla korunmuş ve hak sahiplerine ulaştırılması için bütün önlemler alınmıştır.
Bu noktada kendi kızları, kendi torunları yanında, ümmetin bütün çocuklarına sevgi, ilgi, değer verme, onura etme, en güzel şekilde geleceğe hazırlama konularında en güzel örnekliği bizlere sunan Peygamberimizi iyi tanımalı, onun bu eşsiz örnekliğinden yararlanmalıyız.
Güçsüz ve sahipsiz pek çok insan gibi, çocukların cinsel, ekonomik, siyasal ve sosyal alalarda istismar edildiği günümüzde hayatında hiçbir çocuğu asla dövmeyen, onları hep seven Peygamberimizin örnekliğini ne kadar muhtacız!