Geçen Cumartesi günü, sabahın ilk saatlerinde, semtimizden geçen ilk belediye otobüsüne bindim. Yolcuların pek azı kadın, çoğu erkekti. Hemen hepsi işlerine gitmek üzere yola çıkmışlardı ve yine hemen hepsinin yüzlerinde yeterince uyumamış olmanın izleri vardı. Elektriğin ve televizyonun gecelerimizi gece olmaktan çıkaran ve çoğumuzu tabiatın ritmine uymaktan alıkoyan olumsuz etkilerini bir kez daha düşündüm.
Yanımda fotoğraf makinesi vardı. İlgimi çeken yapıların, bazı yazıların fotoğraflarını çekerek ilerliyordum. Tercüman Mahallesinin neredeyse yarım asır önce oluşmuş daracık sokakları arasında yürürken gördüğüm bir manzara beni dehşete düşürdü. Binalar arasında nasılsa boş kalmış bir yere, mahallenin çocukları oynasın diye, herhâlde belediye tarafından bir oyun parkı yapılmıştı: İki kaydırak, barfiks demirleri
Zemini çakıl döşeli oyun parkının çevresi de, madeni bir parmaklıkla çevrilmişti. Küçük ve yoksul görünüşlü de olsa, bir oyun alanıydı işte. Fakat daha oraya yaklaşırken burnuma bir koku da gelmeye başlamıştı. Kokunun kaynağı, belediyenin oraya koyduğu çöp şeyleriydi. Çöp neleri demeli? Konteynerleri!
(Not: Benim bilgisayar konteyneri yanlış sayıp altını kırmızıyla çizdi. Konteynır yazınca kızarmaktan vazgeçti. Oysa, D. Mehmet Doğanın Büyük Türkçe Sözlükünde de, Axis 2000 Ansiklopedik Sözlükte de konteyner yazıyor. Bu arada kelimenin aslının İngilizce container olduğunu; yük taşımakta kullanılan özel sandık ve Çöplerin toplanmasına yarayan, özel donanımları sayesinde içindeki çöpler kamyonlara kolayca aktarılabilen metal kutu anlamına geldiğini nakledeyim.)
Evet, Karatay Belediyesi, oraya, çocukların oynayıp eğlenecekleri oyun parkının hemen yanına dört tane çöp konteyneri yerleştirmekte bir sakınca görmemişti. Üstelik bu konteynerlerin her birinin üzerinde, yakınına park edilmemesini bildiren işaretler kırmızı boyayla işlenmişti. Gerçi bu park yasağı, çöp kamyonlarının rahat çalışmasını sağlamak için konmuştur; ama aynı zamanda çöpten uzak durmayı sağlayan bir yönü de vardır.
O parkta oynayan çocukların çöpten yayılan kokudan rahatsız olmaması, oradan çıkacak mikroplardan zarar görmemesi düşünülebilir mi? Çocuklarımızın sağlığı bu kadar önemsiz mi?
Belki de belediye o konteynerleri yerleştirecek daha uygun bir yer bulamamıştır. Öyleyse, ya o oyun parkı oradan kaldırılmalı, ya da konteynerlerin sık sık boşaltılması, olabildiğince temiz, bakımlı ve kapaklarının kapalı tutulması sağlanmalı.
Biliyorum, bütün bunlar hiç de kolay işler değil; ama, çocuklarımızın sağlığı için dikkatli olmak zorundayız.
Diyeceksiniz ki, vatandaşımız daha çöpünü, çöp poşetini, konteynerin içine bırakmayı bile beceremiyor; kendi sağlığını düşünmüyor, bir de çocuklarını mı düşünecek?
Ben de diyeceğim ki: Böyle gelmiş, böyle gider! diyerek bir yere varamayız. Temizlik imandan gelir , Temizlik imanın yarısıdır, Her şeyin başı sağlık diyen bir geleneğin vârisleri; böylesi çirkinliklere, sorumsuzluklara, vurdumduymazlıklara göz yummamalı, meydan vermemeli, engel olmanın bir yolunu bulmalı.