Çoğunuz başlığı görünce dedi ki: “Bu nasıl bir şey, dünyanın belini büken hastalığın bir işe yaramasını düşünmek ne saçma düşünce, Hastalık işe mi yararmış!”
Bizleri yaratıp dünyaya gönderen Rabbimiz, özellikle Müslüman kullarına hastalıklar, belalar, musibetler gönderir. Bundaki esas amaç, hem günahları dökmektir (ki zaten bela ve musibetin sebebi bu günahlardır) hem de uyarıdır. Uyarıdır ki, kul tekrar o günaha dönmesin, tekrar azmasın, tövbe etsin, pişman olsun ve böylece hem dünya ve ahiretini kurtarsın hem de dünyanın düzeni sağlansın.
Konuya delil ayet ve hadisler: “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” (Şura Suresi, 30. Ayet Meali)
"Hastanın günahları, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi dökülür." (İbni Hibban)
"Allah yolundaki mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü, keder, hatta ayağına batan diken, günahlarına kefaret olur." (Buhari)
Hal böyle olunca Corona’yı da bunun dışında değerlendirmek yanlış olur. Muhakkak ki corona da dünya insanlığının işlediği suçlar, kayıtsız kaldığı katliamlar, zulümler sebebiyle gönderilmiş bir musibet, hastalıktır.
Şimdi dönüp bakıyorum insanlara, insanımıza: “Acaba corona ile gönderilen uyarıyı aldık mı, anladık mı, tövbe ettik mi?”
Ne yazık ki pek olumlu cevap veremiyorum kendime. Kimsenin ne günahından döndüğü var, tövbe ettiği var ne de günahını kabullenen var.
Bunu anlamak kolay aslında. Bakın etrafınıza, faizli kredilerden vazgeçen var mı, faizdeki parasını çeken var mı, açık ve dar giyinmeyi terk eden var mı, fahiş fiyattan satış yapmayı terk eden var mı…. Cevaplar hep yok değil mi?
Bu yazımı uzun tutmayacağım, çünkü biliyorum ki kar etmiyor. Corona’nın fayda etmediği insanlara benim yazım ne ola ki?
Firavun bile Musa a.s.’a, başlarına bir musibet geldiğinde “Haydi git, Rabbine yalvar da bu belayı başımızdan kaldırsın, biz de iman edelim” diyordu. Firavun’un dişlileri bile bunu düşünmeye yarıyordu.
Kur’an’da da Rabbimiz “Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: "Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız." derler.” (Yunus Suresi, 22. Ayet Meali) buyuruyor.
Yani başlarına sıkıntı gelince kullar Allah’a dönüp samimiyetle yalvarıyorlar, tövbelerini ediyorlar. Ne yazık ki toplumumuzda bu da yok. Herkes burnunun dikine gitmeye devam ediyor.
Ramazan Ayı’nın son iki haftası içinde etrafımdan birinin daha önce uyarılmasına rağmen faizli kredi ve borsa kazancıyla zaten sorunsuz ve lüks olan arabasını daha lüksüyle yenilediğine-değiştirdiğine, Mimar Muzaffer Caddesi’ndeki bir işyeri sahibinin 2 metrelik mayolu kadın fotoğrafını uyarılmasına rağmen kaldırmadığına, sarımsak-antep fıstığı gibi ürünlerin fiyatlarının normale dönmediğine, ısınan havaların etkisiyle bayanların açık ve dar giyinerek sokaklara yine çıktıklarına şahitim. Bunlar öylesine, sıradan gözlemler, araştırma falan değil.
Hal böyle olunca görünen o ki corona, genel üzerinde pek işe yaramamış.
Rabbim beterinden korusun, bize merhametiyle muamele etsin.
Bizlere de iman, samimiyet, yakin, tövbe nasip etsin.