MHP, KÜRT AÇILIMIN NERESİNDE?
Kürt açılımıyla ilgili tartışmalar devam ederken gelinen noktada sürecin zora girdiği ve CHP ve MHP’nin içinde olmadığı bir çözümün kolaylıkla hayata geçirilemeyeceği ileri sürülüyor. Açılımın stratejisinin tam olarak tayin edilememesi, meselenin partiler üstü bir konu olarak ele alınmaması, uzlaşma zemininin kaybedilmesi, kamuoyuna açıklanan herhangi bir takvimin ve yol haritasının olmaması süreci zora sokabilir.
Kürt açılımında DTP ile birlikte kilit parti konumunda olan MHP’nin sert muhalefeti ve Devlet Bahçeli’nin en son Antalya il kongresinde yaptığı konuşmanın süreci tıkadığı ve çözümü engellediği gibi genel bir algı oluş(turul)maya başladı. Bu algı meseleyi yakından takip edenler için doğru değil.
Başta Bülent Arınç ve DTP Genel Başkanı Ahmet Türk olmak üzere bu meselede kanaat beyan edenler genel olarak Devlet Bey hakkında övücü sözler sarf ederken bazı aydınların ve bir kısım AK Partililerin Bahçeli’yi kışkırtan açıklamalarını anlamak mümkün görünmüyor. En azından bu tavrın çözüme bir faydası bulunmuyor.
İlginç bir biçimde Devlet Bahçeli’yi Kürt çevrelerinden daha çok hükümet ve milliyetçi çevreler eleştiriyor. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası’nın bölge gerçeklerini iyi bilen ve entelektüel yönü güçlü başkanı Galip Ensarioğlu’nun “Kürt meselesinin çözümünde MHP’nin bile kaygılarını gidermek” lazım derken bazı çevrelerin ‘kraldan daha fazla kralcı’ tavırları dikkatlerden kaçmıyor.
Fikri takipten ve sosyolojik derinlikten yoksun Türkiye siyaseti, meseleleri günübirlik, ayaküstü ele aldığı için problemlerini de doğal olarak çözemiyor. Partiler değişip, hükümetler gelip gitse de gündem ve sorunlar hep aynı kalıyor.
YENİ BİR MHP VAR!
Devlet Bahçeli’nin bu meseleye bakışı DTP’nin meclise girmesinde bir kez daha ortaya çıktı. Daha önce Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik’le makamında görüşen ve iktidar olduğu dönemde Diyarbakır’ın sorunlarıyla yakından ilgilenen Bahçeli bu anlamda reel politiği doğru okuyan bir isim.
22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde “MHP meclise girerse DTP ile kavga çıkarır” kaba propagandası karşısında sessiz kalan ancak yemin töreni ve daha sonrasında yapılan toplantılarda DTP’lilerle yakından görüşen bir MHP var. Erdoğan’ın DTP’yi yok saydığı dönemde Bahçeli’nin Hasip Kaplan’a ‘gel Hasip yanıma otur’ dediğini biliyoruz.
Sadece bu resme bakarak bütün bir süreci analiz etmek mümkün olmasa da gelinen noktada MHP’nin eski MHP olmadığını söylememiz lazım. Cumhuriyet mitingleri, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Ulusalcılık, Ergenekon davası, Başörtüsü gibi meselelerde MHP’nin takip ettiği siyaset irdelendiğinde yeni bir inisiyatifin geliştiği tespit ediliyor.
MHP, Kürt meselesinde Devletin olduğu gibi ‘aklı karışık’ bir parti. Bir problem olduğunu görüyor ama ne yapacağına tam olarak karar veremiyor. MHP atacağı adımın nasıl bir sonuç doğuracağını kestiremiyor ve sürece kaygıyla bakıyor. Dün savunduğu tezleri bugün savunmamakla birlikte parti içinde ciddi sancılar yaşandığı belli. MHP’nin oturduğu sosyolojik tabanın bir Kürt meselesi bulunmuyor. MHP tabanı bu meseleyidevletin bir meselesi olarak görüyor ve taraf olmuyor.
MHP, terörün en yoğun olduğu 1990’lı yıllarda da günümüzde de bu meseleyi yakından ve kaygıyla takip etti ve bilim adamlarına raporlar hazırlattı. Kamuoyunun çok az bilmesine rağmen MÇP döneminde “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Meseleleri ve MÇP” isimli kitapçık hazırlatıldı. MHP Kürtleri hiçbir zaman doğrudan karşısına almadı ve temel tezini ‘bölücülük-terör ve PKK’ üzerine inşa etti.
BAHÇELİ’NİN PSİKOLOJİSİNİ ANLAMAK...
MHP’nin bir kongre arifesinde olduğu, parti içi muhalefetin Bahçeli’yi en çok “Apo’yu neden asmadın”, “MHP neden sokakta değil” diye yüklendiği bir atmosferde Bahçeli’den sürece katkı beklemek zor olsa gerek. Bu bağlamda İmralı’nın 15 Ağustos’ta bir yol haritası açıklayacak olması süreci tamamen kilitleyecek bir etki yapabilir.
MHP’nin açılım konusundaki tavrının nedeni Türkiye’de milliyetçilik cereyanın ortaya çıkmasındaki toplumsal psikolojiden ve özellikle soğuk savaş döneminde yaşanan travmalardan bağımsız düşünülemez. MHP anlaşılabilir bir biçimde dünün tesirinden kurtulamıyor. MHP’nin bu meselenin doğrudan tarafı olarak hükümetin somut projelerini gördükten sonra çözüme daha fazla katkı sunması gerekiyor. MHP bilmeli ki susarak bu sorumluluktan kaçamaz.
Bahçeli’nin ‘12 kötü adam’ sözüne katılmamakla birlikte acaba bu toplantıya Mehmet Ali Kışlalı, Fikret Bila, Enis Berberoğlu, Murat Yetkin, Mehmet Faraç gibi konuyu uzun süredir yakından takip eden, takip etmeninde ötesinde ve bu problemle ilgili ilk kitapları yazan isimlerde davet edilseydi acaba aynı demeci verir miydi? Ya da milliyetçi çevrelerden de bazı isimler olsaydı ne yapardı? Doğrusu ben aynı sert demeci vereceğini düşünmüyorum.
Gazetecilerin katıldığı Polis Akademisindeki çalıştaydan bir gün sonra Beşir Atalay Hoca’nın bu defa Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu ve Ali Sirmen’le bir otelde yaptığı toplantı hakkında Devlet Bahçeli’nin neden benzer bir açıklama yapmadığını iyi tahlil etmek lazım.
Bahçeli, partisinin Antalya il kongresinde Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a da seslenerek “...Sayın Başbakan? Biz senin karakterini biliyoruz. Şimdi konuşmuyorsun, aklınca konuşturuyorsun. Sonra da zemini uygun bulursan bunu gerçekleştireceksin, uygun bulmadığın takdirde hemen 'U' dönüşü yaparak belki de hepimizden fazla milliyetçi rolüne dönüşeceksin.” Görüldüğü üzere muhalefet hükümetin siyaset şablonunu çözmüş durumda ve artık daha temkinli davranıyor. Aman dikkat, siyaset kurumu 1990’lı yıllardan sonra yeniden ‘güven’ duygusunu kaybediyor.
Son tahlilde MHP, milliyetçi bir parti ve milliyetçi değerler üzerinden siyaset yapıyor. Siz MHP’yi en baştan sürece dâhil etmez ve yok sayarsanız hata edersiniz. Bu arada MHP devletin işleyişini önemser ve ciddiye alır, eğer resmi bir randevu talebi olursa Devlet Bahçeli bu talebi baştan reddetmeyecektir. Yeniden hatırlatalım bu problem DTP ve MHP olmadan çözülemez
Hüseyin Yayman - Haber 7