Başkanlık sistemi ciddi bir seçenek olacaksa, bunun elbet ve mutlaka işin başında tartışılması gerekir.
Çünkü devletin altyapısı ona göre kurulacaktır. Aksi halde yerleşik bir Anadolu deyimi ile “Dam üstünde saksağan” olur.
Hastane binasında otelcilik yapamazsınız.
O nedenle güncelleşen başkanlık sistemi tartışmalarına “yeni anayasa sürecine sabotaj mı?” diye bakmamak lâzım.
Yeter ki ilk aşamada söz düşmeyecek kişiler konuşmasınlar, ortamı bulandırmasınlar.
Dün dikkate değer bir okur mesajı aldım:
“Size aydınlık günler dileyerek başlamak isterken yüzde yüz tarafsız olması şart olan Danıştay Başkanı’nın beyanatını okuyunca Türk halkının daha yıllarca aydınlık günlerin hasretini çekeceğini anladım.”
Gerçekten de Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu’nun önceki gün başkanlık sistemini siyasetçi harareti içinde savunması rahatsız edici ve güven sarsıcı olmuştur.
Başkan akşamki davette şaşırtmaya devam etmiş. “Yasama, yürütme ve yargının yeknesak bir halde olmasından sevinç” duyduğunu bildirerek adeta “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin mezarını kazmış!
Danıştay, yürütmenin hukuka uygunluğunu denetleyen bir yüksek yargı organıdır.
Tarafsız olması, bağımsız olması gerekir.
Bundan sonra yürütmeyi durdurma kararları verilmeyeceğini söyleyen Danıştay Başkanı “Yok.. Durdurma yok artık” diyerek yargıçlık yaptığını söyleyemez.
Çünkü buna siyaset yapmak denir!
Yüksek yargıyı dizayn etmeden önce karşıt fikirleri benzer vesileler bularak seslendiren yüksek yargı mensuplarını Başbakan Erdoğan “Cübbelerinizi çıkarın, bir partinin şemsiyesi altına girin, siyaseti orada yapın” diye paylardı.
Bakalım o günleri hatırlayacak mı?
Ama fazla umutlanmamak lâzım.
“Kullukçu” rahatlığı ilkeleri unutturacaktır!
Tahmin ve fren...
Başbakan birkaç gün önce toplumun dalgalardan boğulmak üzere olduğunu söyleyip bir anlamda “imdat çağrısı” yaptı.
Başbakan’a göre dalga dalga tutuklamalar toplumun huzurunu kaçırıyor, iktidar olarak kendileri de “ciddi manada rahatsız” oluyorlar.
O nedenle “bu iş uzatılmamalı”...
28 Şubat soruşturmasının dördüncü dalgası olarak gözaltına alınanlarda ve yakınlarında Başbakan’ın sözleri umut yarattı.
Mahkemenin tutuklama kriterlerinde daha Avrupalı davranacağı beklentisi uyandı.
Ama 15 şüpheliden 6’sı muvazzaf, 5’i emekli 11 general hakkında tutuklama kararı çıkması şaşkınlık uyandırdı.
Tutuklamaların gözaltılara oranı Başbakan’ın sözlerinin mahkeme üstünde hiçbir olumlu etki yapmadığını düşündürüyor.
Durum yabancı basının bile dikkatini çekmiş.
Alman Die Tageszeitung gazetesi bir tespit bir tahmin yapmış. Tespit şu:
“Erdoğan hükümetinin eski Kemalist yapılarla hesaplaşmak üzere oluşturduğu özel yargı organları (özel yetkili mahkemeler) kontrolden çıkmak üzere...”
Tahmin de şu:
“Gözaltına almaların sonunun bir türlü gelmemesi nedeniyle Erdoğan artık imdat frenini çekmeye hazırlanıyor.”
Tahmin de fren de tutar inşallah!