MUĞLA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklardan Özel Kuvvetler mensubu eski Yüzbaşı Mehmet Öztürk, bilirkişi ve balistik inceleme raporlarına rağmen polisleri kendilerinin şehit etmediğini savundu.
Muğla Adliye binasındaki salonların fiziki yetersizliği nedeniyle Muğla Ticaret ve Sanayi Odası salonunda görülen davanın dördüncü duruşmasının dördüncü oturumunda, mahkeme heyeti sanıklardan Öztürk'ün esas hakkındaki savunmasını dinledi.
Öztürk, tanık ifadelerine göre Marmaris'teki oteller bölgesinde kendilerinden önce başka bir grubun gelerek çatışmaya girdiğini iddia etti.
Mahkemede açıklanan bilirkişi ve balistik inceleme raporlarına rağmen polis memurları Nedip Cengiz Eker ve Mehmet Çetin'i kendilerinin şehit etmediğini öne süren Öztürk, "Nedip Cengiz Eker, polislerin otel üzerinden açtıkları ateş sonucu şehit olmuş olabilir. Bizim daha aşağı seviyeden ateş ederek Eker'i şehit etmemiz mümkün değil. Eker'in bıçakla şehit edildiğini düşünüyorum." diyerek çelişkili beyanlarda bulundu.
Okunan otopsi raporları ile mahkemede dinlenen bilirkişinin beyanlarında, Eker'in ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak şehit edildiği ve mermi çekirdeğinin vücudunda kaldığı net bir şekilde ortaya konulmuştu.
Öztürk, koruma polislerinden Çetin'in ise kendilerinden önce gelen tim tarafından sırtından vurularak şehit edildiğini ileri sürdü. Sanık, çatışma sırasında Marmaris'teki iş yerleri, evler ve araçlarda meydana gelen hasarları da polislerin yaptığını iddia etti.
- "Maç 90 dakika" notu
Mehmet Öztürk, soruşturma kapsamında tutuklu bulunduğu Sincan 2 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda, aynı suçlardan tutuklu bulunan ve kendisi gibi suç tarihine kadar asker olarak görev yaptığı anlaşılan bir başka sanığa göndermeye çalışırken yakalandığı, "Komutanlarım, tekrar günaydın. Bir önceki mesajımız kısa düştü. Sizin attığınız gayet iyiydi. Biz malum 15 Temmuz'da Marmaris'e giden gruptaydık. Başımızda Şükrü Binbaşı vardı, 23 kişiydik (ÖK+MAK). Kısacası Allah bizi o kadar kalabalık bir polis grubunun içinden sağ salim çıkardı. Ayrıca 15 gün süren arazide aç ve susuz bırakmadı. Hiç olmadık yerlerde su kuyuları çıktı karşımıza. Şimdi gitsek bulamayacağımızı düşünüyoruz. Sonuçta buradayız. 19 Ağustos'tan bu yana. Toplam 18 gün nezaret, sorgu filan... 15 Temmuz'un bir son değil bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Sürecin bu şekilde devam etmeyeceği ortada. Maç 90 dakika. Henüz bitmedi. Şaka bir yana sizin sesinizi duyduk, çok sevindik. Bir önceki odamıza (c-13) göre burası çok iyi. Kıymetini bilmeye ve hakkını vermeye çalışacağız. Mesajlaşmaya devam." ifadelerini içeren not kağıdının kendisine ait olmadığını iddia etti.
Nottaki el yazısının kendisine ait olmadığını öne süren Öztürk, şunları söyledi:
"Benim olduğu iddia edilen yazıyla benim yazım yan yana konulduğunda bilimsel bir incelemeye gerek olmadan benim yazım olmadığı anlaşılacaktır. Cezaevinde tutulan tutanakta 'Mehmet Öztürk'ün kaleme aldığı değerlendirilmektedir.' deniliyor. Cezaevi kurumu tarafından bana kurulan bir kumpas. Kontrol sırasında ele geçirildiği söyleniyor, nerede, ne zaman ele geçirildiği belirtilmemiş. Uzman bilirkişinin inceleme yapmasının talep ediyorum. Eğer bu yazıyı yazdıysam bile bu mahkemeyi ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Ben orada dava açılırsa hesap veririm."
"Kaçınılmaz bir hatayla böyle bir olaya düşürüldüm." diyen Öztürk, FETÖ'cü kriterlerine uymadığını ve FETÖ ile bir bağlantısının olmadığını savundu.
AA