Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Eylül Pazar günü Konya’ya geliyor.
Son yerel seçimlerde Konya’da elde edilen yüksek oy oranı sebebiyle Konyalılara bir teşekkür konuşması yapacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bazı programlara katılacak ve Konya STK temsilcileri ile de bir görüşme yapacak.
STK temsilcileri harıl harıl bu görüşmeye hazırlanıyorlar. STK temsilcilerinin Cumhurbaşkanına sunacakları sözlü ve yazılı raporlar oldukça önemli.
STK temsilcilerinin gerek Konya’mız gerekse ülkemiz ile ilgili istek, beklenti, şikâyet ve talepleri doğrudan Cumhurbaşkanına iletme fırsatı bulmaları çok çok önemli.
Bu fırsatı veren Cumhurbaşkanımıza ne kadar teşekkür edilse azdır. STK’ların da çok nadir ele geçen bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeleri gerekir.
STK’lar elbette Konya’nın en büyük sorunu olan metro konusu başta olmak üzere, çevre yolu, millet bahçeleri, istihdama yönelik yatırımlar, Konya’nın trafik problemi, kış aylarında hâlâ var olmaya devam eden hava kirliliği gibi sorun ve talepleri mutlaka ileteceklerdir.
Ayrıca Konya’nın havacılık, uzay ve askeri üs merkezi haline getirilmesi, üretilmesi düşünülen yerli savaş uçağının üretim yeri olarak Konya’nın belirlenmesi, Konya sanayisinin geliştirilmesi, Konya’nın enerji üretim merkezi haline getirilmesi, Konya’nın gerek hızlı trenle gerekse bölünmüş yollarla Akdeniz’e bağlanması, Konya’nın tarım alanında en ileri seviyeye getirilmesi, Konya’nın ileriye dönük meydana gelmesi muhtemel su sıkıntısını tamamen ortadan kaldıracak tedbirlerin alınması gibi konular da raporlarda yer almalıdır.
Diğer yandan Konya’nın bir kültür merkezi haline getirilmesi, acilen bir şehir müzesinin kurulması, yıllardır hayali kurulan ve konuşulan yeşil Konya’nın gerçekleştirilmesi gibi önemli konulara da mutlaka yer verilmelidir.
Konya ile ilgili aklımıza gelen konular bunlardır. STK temsilcileri derslerine iyi çalışarak bunları ve diğer önemli gördükleri bazı konuları Cumhurbaşkanına ileteceklerdir.
Konya’nın sorunlarından ayrı olarak bir de ülkemizin genel sorunları vardır. Hep beraber bu ülkede yaşıyoruz. Ülke sorunlarına bana ne diyemeyiz.
Ülke bizim ülkemiz. Vatanımızın her köşesindeki problem hepimizi ilgilendirir. Meydana gelen bir olumsuzluk hepimizi etkiler ve kuşatır.
Bunun için mutlaka ülke sorunlarına da yer verilmeli, görülen genel problemler de Cumhurbaşkanına iletilmelidir.
Başta Eğitim konusu, müfredat değişikliği, inancımıza ve kültürümüze uymayan konuların okul kitaplarımızdan çıkartılması konuları mühim konulardır.
İkinci olarak TV’lerdeki dizilerin şiddeti, taciz ve tecavüzü, ahlaksızlığı körüklediği malumdur. Bu tür dizi ve filmlerin önüne geçilmesi ve bunlar yerine kültürümüze, inancımıza uygun, düzgün ve ahlaklı nesiller yetiştirmede öncü olabilecek dizi ve filmlerin yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Son yıllarda TV lerde ağırlıklı olarak bilgi yarışmaları düzenlenmeye başlanmıştır. Bu güzel bir gelişmedir ancak sorulan sorular genellikle batılı sanatçılar, batı müziği, batılı yazarlar ve batı kültürü ile ilgilidir. Bunlar yerine dünyaya hükmeden medeniyetimiz ve kültürümüzle ilgili, tarihi, dini sorulara ağırlık verilmesi gerekmektedir. TV yayınları konusu da çok önemlidir ve mutlaka Cumhurbaşkanına iletilecek raporlarda yer almalıdır.
Üçüncü konu cezaların yetersizliği ve çelişki içeren cezaların varlığı konusudur. Türkiye’de ne yazık ki Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde idam kaldırıldığı için katiller, caniler, toplu katliam yapan insan görünümlü canavarlar, tecavüzcüler ve vatana ihanette bulunanlar için hapishanelerde beslemekten başka bir ceza türü kalmamıştır. Bu ceza da caydırıcı olmaktan çok uzaktır.
Hapis cezasının en büyüğü verilse bile zaman zaman çıkarılan aflar bir zaman sonra bu katil ve canilerin serbest kalmasına yol açmaktadır. Bu şekilde toplumda serbest dolaşan bir sürü katil ve caninin varlığı bir gerçektir. Bunlar her an patlamaya hazır bir bomba gibidir. Onun için cezaların caydırıcı olması esastır.
Diğer yandan bütün suçlarda delil, belge, şahit istenirken kadına yönelik suçlarda hiçbir delil, belge, şahit aranmaksızın sadece beyana göre ceza verilmesi büyük bir çelişkidir. Bu durum kadını koruyan değil kadına yönelik şiddeti arttıran bir durumdur. Yine beyana göre verilen evden uzaklaştırma cezası da kadın cinayetlerinin artmasında birinci faktör olmuştur.
18 yaş altı rızaya bağlı evliliklerde erkeğin apar topar hapse atılması, boşanmalarda ömür boyu nafaka gibi konular aileleri parçalayan, aile bütünlüğünü ortadan kaldıran ve yeni kurulması planlanan aile yapısını baştan yok eden çok yanlış uygulamalardır.
Bunlara yönelik tek çare, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, içinde facialar barındıran Avrupa Konseyi Sözleşmesinin iptali ve buna bağlı olarak çıkarılan 6284 sayılı yasanın gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi ve idamın getirilmesidir.
Herkesin gözü önünde eski karısının boğazını keserek öldüren vahşinin söylediği “yatar çıkarım” sözü cezalarımızın caydırıcı olmadığını gözler önüne sermektedir.
İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bilgisi olmayanlar geçtiğimiz haftalarda yazdığım 3 gün süren yazılarımı okusunlar. Linklerini veriyorum. Okumanızda büyük yarar var.
https://www.memleket.com.tr/istanbul-sozlesmesi-dedikleri-1-27062yy.htm
https://www.memleket.com.tr/istanbul-sozlesmesi-dedikleri-2-27064yy.htm
https://www.memleket.com.tr/istanbul-sozlesmesi-dedikleri-3-27074yy.htm
İşte bütün bu konuların ve daha başka önemli görülen konuların mutlaka Cumhurbaşkanına aktartılma gereği vardır. STK temsilcilerinden bunu bekliyor ve milletimiz adına talep ediyoruz. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.