ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "PYD/YPG politikasını zorla dayatarak, ABD, Suriye'nin içinde sosyal bütünlük ve Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından çok sayıda problem yaratıyor. Biz hepimiz Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyacağımızı taahhüt ettiğimizi söylüyoruz ama aslında PYD/YPG ile çalışmak Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atmak demek." dedi.
Kalın, TRT World'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İbrahim Kalın, Türkiye'nin Cerablus ve El-Bab arasındaki alanı özgürleştirdiğinde, Türkiye'de yaşayan 150 binden fazla Suriyeli mültecinin evlerine geri döndüğünü hatırlatarak, Cerablus, El-Bab ve Azez gibi bölgelerin, burada yaşayan Türkmen, Arap ve Kürtler gibi yerel halk tarafından yöneltildiğini kaydetti.
Terör örgütü PYD/YPG'nin kontrolündeki bölgelerden Türkiye'ye gelen Suriyeli Kürtlerin ise evlerine geri dönmek istemediklerine dikkati çeken Kalın, bu kişilerin, zulme maruz kalacaklarını, çocuklarının terör örgütü tarafından kaçırılacağını ve zorla bu terör örgütü kademelerinde askere alınacağını bildiği için geri dönmek istemediklerini dile getirdi. Kalın, bu kişilerin her türlü baskıyla karşı karşıya kalacağını ifade etti.
Türkiye'nin Afrin'e düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı ile Suriyeli Kürtlere de yardım ettiğini söyleyen Kalın, kendilerini özgürce ifade edebilecek olan bu kişilerin herhangi bir şekilde terör örgütü PKK ile bağlantılı olmadığını vurguladı.
Kalın, birlikte çalışılabilir birçok meşru, güvenilir ve etkili partner olduğuna işaret ederek, "PYD/YPG politikasını zorla dayatarak, ABD, Suriye'nin içinde sosyal bütünlük ve Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından çok sayıda problem yaratıyor. Biz hepimiz Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyacağımızı taahhüt ettiğimizi söylüyoruz ama aslında PYD/YPG ile çalışmak Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atmak demek." diye konuştu.
İbrahim Kalın, "PKK, Suriye'de DEAŞ ya da rejimle savaşmakla ilgilenmiyor. PKK, orada kendi küçük devletini oluşturmak istiyor. Herkes bunu biliyor. Bu onların nihai amacı." dedi.
- "Türkiye'nin Esed rejimiyle doğrudan bir teması yok"
Türkiye'nin terör örgütü YPG'yi durdurmak için Beşşar Esed rejimiyle temasa geçme konusunda istekli olup olmadığının sorulması üzerine Kalın, Türkiye'nin Esed rejimiyle doğrudan temaslarının olmadığının altını çizdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Esed rejimiyle temasa geçilmesi" önerisinin sorulması üzerine, Kalın, Türkiye'nin rejimle herhangi bir resmi temas kuracak pozisyonda olmadığını kaydetti. Kalın, rejimin meşru partner olmadığına inandıklarını dile getirerek, "O (Beşşar Esed), Suriye'yi birleştirecek, Suriye'yi ileri taşıyacak kişi değil." ifadesini kullandı.
Kalın, Türkiye'deki Amerikan karşıtlığına ilişkin anket verilerinin sorulması üzerine, "Amerikan karşıtlığının yükselmesinden şikayetçi olduklarında kendi politikalarına bakmalılar. Burada halkta çok fazla öfke yarattılar." dedi. Kalın, bu öfkenin sebebinin ABD'nin PYD/YPG'ye verdiği destek ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) meselesi olduğunun gizli bir durum olmadığını ifade etti.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral H.R. McMaster ile geçen hafta yaptığı görüşmede de öncelikli olarak terör örgütleri PYD/YPG ve FETÖ konularının ele alındığını anımsatan Kalın, Türkiye'nin bu konulara ilişkin tutumunun oldukça net olduğunu ilettiklerini söyledi.
Kalın, bu konularda gerekli adımlar atılmadığı müddetçe ilişkilerin gelişmeyeceğini aktardıklarını ve bu yönde somut adımlar beklediklerini vurguladı.
- "Suriye vekalet savaşı için platforma dönüştü"
Son dönemde Suriye'nin güneyinde İsrail ile İran arasında yaşanan gerginliğe ilişkin de Kalın, son gelişmelerin Suriye'deki savaşın etkisinin sonuçları olduğu değerlendirmesinde bulundu. Kalın, çatışma uzadıkça bu durumun herkes için daha komplike olacağını dile getirdi.
Kalın, "Bu yüzden başından beri bu savaşı bitirmenin bir yolunun bulunması, şiddetin bitirilmesi ve siyasi çözüm bulunması gerektiğini söyledik." diye konuştu.
Suriye'deki durumun artık DEAŞ ile mücadele etme ya da ülkedeki diğer terör örgütlerini bertaraf etmeyle alakalı olmadığına dikkati çeken Kalın, Suriye'nin vekalet savaşına dönüşen bir platforma dönüşüyor olduğuna işaret etti.
Kalın, açıkçası bundan sonra İsrail'in operasyonlarını nasıl yürüteceklerini bilmediğini belirterek, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bu konuda bir telefon görüşmesi yaptığını, görünüşe göre saldırıların durdurulduğunu söyleyerek, "Bugün, beş gün sonra ve iki hafta içinde ne olacağını asla bilemezsiniz." dedi.
Türkiye'nin çatışmanın yayılmasından ve Türkiye'nin sınırlarını doğrudan etkilemeyecek biçimde, güneyde bile olsa diğer ülkelerin Suriye'deki çatışmaya dahil olmasından duyduğu endişeyi dile getiren Kalın, bu durumun Suriye'yi etkilediğini söyledi.
İbrahim Kalın, Türkiye'nin, canlılığını yitirmiş olan ve sonuç üretmez hale gelen Cenevre sürecine destek olacağı kanısıyla Astana sürecini desteklediğini ifade ederek, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın da Cenevre'nin bir yere varamadığını kabul ettiğini, Esed rejiminin o dönemde Cenevre bağlamında temel siyasi meselelere değinmeyi reddettiğini, rejimin bu tutumunun değişmediği kanısında olduğunu vurguladı.
- "Cenevre, Astana'nın alternatifi değil, tamamlayıcısı"
Türkiye'nin en başından bu yana Astana'nın, Cenevre'nin alternatifi değil, tamamlayıcısı olduğunu dile getirdiğine işaret eden Kalın, ocak ayı sonundaki Soçi toplantısının, eksikliklerine rağmen aslında Cenevre ve Astana süreçlerini birbirlerine daha da yakınlaştırdığını kaydetti. Kalın, Soçi toplantısının sonuç bildirgesine bakıldığında BM'nin 2254 sayılı kararına ve Cenevre sürecine açık referansta bulunulduğunu hatırlattı.
Kalın, Soçi toplantısının bir diğer önemli sonucunun, anayasayı yazacak 150 kişilik bir komitenin oluşturulması olduğuna dikkati çekti. Mistura'nın, komite üyelerinin belirlenmesi üzerinde çalışacak kişi olduğunu anımsatan Kalın, Türkiye'nin komiteye seçilmek üzere Suriyeli muhaliflerden isimler önerdiğini ve bunun, bazı sonuçlar doğurmasını ümit ettiklerini söyledi.
Astana süreci çerçevesinde Halep'te ateşkesin sağlandığını, gerilimi azaltma bölgelerinin oluşturulduğunu belirten Kalın, bu bölgelerin oluşturulmasında Türkiye'nin yavaş hareket ettiği yönündeki eleştirilere ilişkin, bunun sebebinin, Türk askerlerinin Esed rejimi, DEAŞ ve diğer güçlerin saldırılarına uğraması olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin, İdlib'de 12 adet olması planlanan gözlem noktalarını oluşturmak için elinden gelenin en iyisini yaptığını vurgulayan Kalın, arazinin, 2 milyondan fazla nüfusa sahip, sivillerin yaşadığı ve farklı grupların bulunduğu çetrefilli bir bölge olduğuna işaret etti.
Kalın, Türkiye'nin başından beri bunun kolay bir iş olmayacağını bildiğini, bu nedenle İdlib'de Ruslar ve İranlılarla, Suriye'nin diğer bölgelerinde de başka ortaklarla koordinasyon yapmak zorunda kaldığını, öte yandan rejimin sürekli olarak ateşkesi ihlal ettiğini ve Doğu Guta'nın buna örnek gösterilebileceğini anlattı.
Rusya ve İran'a, sivilleri öldürmeye son vermesi için Esed rejimine baskı yapması konusunda çağrıda bulunduklarını hatırlatan Kalın, Türkiye'nin Esed rejimiyle hiçbir şekilde doğrudan teması olmadığını, buna ihtiyaç da duyulmadığını söyledi.
- "Afrin'i yöre halkına teslim edeceğiz"
İbrahim Kalın, Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'na odaklandığını, İdlib'de askeri gözlem noktaları oluşturduğunu ve Cerablus bölgesinin an itibariyle güvence altına alındığını ifade ederek, "Tüm bu bölgelerde güvenliği sağlama açısından kanımca en iyisini yapıyoruz ve sahada bazı sonuçlar elde ediyoruz. Ama yine de şu anda sihirli bir formül mevcut değil. Söylediğim gibi farklı dinamiklere sahip karmaşık bir durum." diye konuştu.
Türkiye'nin operasyon sırasında sivil kayıplar olmaması konusunda azami özen gösterdiğini, bu konuda temiz bir geçmişinin bulunduğunu, Fırat Kalkanı'nda bölgeyi, sivillere zarar vermeden temizledikten sonra yöre halkına teslim ettiğini vurgulayan Kalın, "Aynısını Afrin'de de yapacağız." dedi.
Fırat Kalkanı'nın, sivillerin zarar görmemesi için planlanandan uzun sürdüğünü hatırlatan Kalın, yabancı basında sivil kayıplarına ilişkin haberlerin büyük bölümünün, PKK propagandasıyla beslendiğini, operasyonda öldürülen teröristlerin sivilmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını söyledi.
AA