Cumhuriyet cephesi böyle yorumladı!

"Cemaat, Erdoğan’ı derdest edecek ama şimdi ne yeri ne zamanı!" diyen Cumhuriyet yazarına göre; iktidarın AKP kanadı ve cemaat kanadı birbirine aykırı düşünüyor

Cumhuriyet'in en son iki ay önce akıllara ziyan Dersim yorumları ile fikirleri tartışmaya açılan yazarı Orhan Bursalı, bugün yine üzerinde hayli tartışma yapılacak bir yazıya imza att: 

Bursalı, "Erdoğanı Kuklalaştırma!'" başlıklı yazısında, cemaat ile AK Parti arasında çatışma yaşandığını, Başbakan Erdoğan'ın 'kuklalaştırılmak' istendiğini yazdı ve "İktidarın AKP kanadı, ordu ile normalleşmeye gitmek isterken cemaat kanadı, ellerine geçirdikleri devlet güçleriyle, orduyu tamamen yıkmak istiyor" hükmünü verdi.

 "AKP’de derin bir parçalanma / hesaplaşma olacağı kesin" görüşünü savunan  Bursalı, "Baş aşağıya gidiş kaçınılmaz olarak başlamıştır. Cemaat de bu kaderden kurtulamayacaktır, tetikçiler de..." ifadesini kullandı.

Orhan Bursalı'nın bugünkü köşe yazısının tamamı şöyle

Erdoğanı Kuklalaştırma!

 

Teşbihte hata olmaz. Başbakan öyle kolay cemaat gibi birtakım güçlerin kuklası olabilecek insan değil, öncelikle bunu belirteyim ki, hakaret falan sayılmasın. Burada Erdoğan üzerindeki “kuklalaştırma oyunu”ndan bahsedeceğim.

Bugün, epey bir zamandır bu köşede analiz ettiğim Başbakan-cemaat çatışmasını/ayrılığını somut örnekleyeceğim.

***

1) İlker Başbuğ’un tutuklanması üzerine Başbakan, “İki yıl beraber çalıştığımız mesai arkadaşımdı, burada tutuksuz yargılanma bizim her zamanki arzumuzdur. Bunun da süratle neticelenmesi şahsım ve partimin arzusudur” dedi.

Başbakan’ın bu sözlerini, Yeni Şafak, Sabah, Star manşetten verdi. Bunlar daha çok Erdoğan’a yakın gazetelerdir.

Erdoğan’ın sözlerinde 3 mesaj var: Tutuksuz yargılanmalı, çalışma arkadaşım, tutuklu yargılamalara karşı olma, hemen sonuçlanmalı isteğinin arkasında kendisi ve partisinin duruşu... Tutuklamanın, kendisine karşı bir eylem olduğunu da düşünüyor olabilir.

Ayrıca Erdoğan’a yakın duran çok satan diğer gazeteler de Başbakan’ın bu sözlerini ilk sayfadan büyük gördü.

Bir şey daha oldu: Çift isimli yazar Fehmi Koru, ya Başbuğ haklıysa, ya gerçekse söyledikleri, diye sordu... (Star, 10 Ocak). Koru’nun şu sözlerini de not edin: “Büyükanıt’ın da kapısı çalınabilir, geçmişte onun önünü kesmek için yapılanları bildiğim için de ‘kuşkum’ büyüyor..” Koru, kimi “hedef” alıyor? Birazdan söyleyeceğim. İktidar kanadı gazetelerinde, Başbuğ’un tutuklanmasına ikircikli yaklaşan yazarlar var.

Şimdi madalyonun diğer yüzüne bakacağız.

***

2) Başbakan’ın bu sözlerini, Zaman gazetesi ilk sayfasında alt solda küçük gördü... Bugün gazetesi birinci sayfasında (ekranda gördügüm kadar) hiç görmedi! Bu iki gazete de cemaatin borazanı. Bunlar Başbakan’ın sözlerini ve isteğini beğenmediler. Üstüne üstlük, savcılığın iddialarını tamamen doğruymuş gibi büyüttüler...

Hele birisinin Ankara’da çalışan tetikçisi ekranlarda gürleyip duruyordu: “16 klasörü okudum, dosyayı okuyup öyle konuşun, delilleri görün, gazeteci dediğin araştırır, sonra konuşur...”

Ama bu “büyük şahsiyet”, İnternet Andıcı dava dosyalarını bilen Başbuğ’un avukatının basit iki üç sorusuna bile yanıt veremedi. Savcı iddia ediyorsa doğrudur, yargıca ve savunmaya ne gerek var, düşüncesinde, iddiaları tam gerçekmiş gibi sunuyor... Savcılığın tetikçisi, yani!

Çok ilginç bir olay seyrettim yine ekranda, hem de yakından! Bir eski hâkim avukat, Erdoğan’ın “tutuksuz yargılansınlar” sözünün yargıyı etkileme olduğunu söyleyerek “nerede Erdoğan hakkında da fezleke düzenleyecek cesur bir savcı” diye bağırdı!

Anladım ve baktım ki, bu da cemaatten... Cemaat, Erdoğan’ı derdest edecek ama şimdi ne yeri ne zamanı!

***

Şunu söylüyorum. Adalet mekanizması, özellikle Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi siyasi davaları esas yönlendiren, cemaat. Duruma hâkim onlar. Hukukta kilit noktalar, zincirleme tepeye doğru cemaatin elinde gözüküyor. Başbakan’ın borusu burada ötmüyor. Adalet Bakanı, Erdoğan’ın adamı mı, yoksa ne?

Bir hukuk uygulaması çığırından çıktıysa, Başbakan rahatsızsa ama hiçbir şey yapamıyorsa, çaresizse?! Mekanizma ise bildiği ve yönlendirildiği gibi çalışıyor, Türkiye’yi tamamen bir “karar hukuk”, antidemokratik, hukukun ruhuna aykırı uygulamalarının merkezi yapıyor!

İktidarın AKP kanadı, ordu ile normalleşmeye gitmek isterken cemaat kanadı, ellerine geçirdikleri devlet güçleriyle, orduyu tamamen yıkmak istiyor.

Şüphesiz bu yorumlar, Başbakan’ı aklamak amacını taşımıyor. Türkiye’yi saran büyük gerilimin, isterseniz siz buna trajik bir dram deyin, baş sorumlusu Başbakan’dır. Yönetemeyen bir iktidarın başıdır... Cemaatin bütün uygulamalarından da sorumludur ve bunun faturası ona kesilmiştir.

İktidarı bölüştüğü ortağı, o noktaya geldi ki, Başbakan’ı “kuklalaştırabilir.” Verdikleri desteğin, birlikte “başardıklarının” diyetinin bu olduğunu düşünüyorlar.

***

Yukarıda Koru’nun cümlesine gelince: Cemaati ve cemaatin hukuku yönlendirmesini kastediyor şüphesiz. Büyükanıt hakkında, Genelkurmay Başkanlığı seçimi öncesi başlayan yoğun karalama, tamamen cemaatin malıydı! Koru, cemaat-AKP ayrımını net yapıyor (zaten Zaman’da barınamadı, kapağı Star’a attı!). Erdoğan istemez ama cemaat Büyükanıt’ın kapısına dayanmakta kararlı... Tetikçi de bunu söylüyor.

Erdoğan’ın, “partim” dediklerinden, yani üst yönetim kadrosundan, kimlerin ihanet içinde olacağı konusunda bir iddiaya girmeyeceğim.

Ama AKP’de derin bir parçalanma / hesaplaşma olacağı kesin.

Baş aşağıya gidiş kaçınılmaz olarak başlamıştır. Cemaat de bu kaderden kurtulamayacaktır, tetikçiler de...

(Cumhuriyet)

Medya Haberleri

Hataylı Minik Yetenek Ahmet Kazar, Haluk Levent ile Aynı Sahneyi Paylaşmak İstiyor
Okan Yalabık’ın Gençlik Hali Görenleri Şaşırttı!
Ankaralı Turgut’tan kötü haber geldi
Akasya Durağı’nın Dilek'i yıllar sonra ortaya çıktı
Mert Demir Konya'yı Duman Edip Gitti