Cumhuriyet manifestosu

Cumhuriyete savaş açanlar taktiği Gramsci'den alıyorlar

Bugün Türkiye'de olup bitenlere bakınca Antonio Gramsci'nin Marksist devrimin başarısı için oluşturduğu teorik modelin ve taktiklerin cumhuriyet sistemini değiştirmek için kullanıldığını görüyorum.

AKP'liler ve cemaatten insanlar bu klasik Marksist teorisyenin çalışmalarını incelemiş olabilirler mi, doğrusu buna ciddi şüphem var.

Ama değiştirmek isteyenler hakim sistemi devirmek için modeli ve taktikleri ondan alıyor gibi davranıyorlar.

Peki ne demişti Gramsci. Ona göre her toplumda iktidarlar sistemin sürekliliğini sağlamak için yönetilenlerin rızasını (Consent) almak zorundadırlar.

Bu rızanın verilmesi kesildiği aman ancak o zaman sistemi değiştirmek mümkün olabilir.

Yani sanıldığı gibi sistem sadece kaba kuvvet ile ayakta tutulamaz, rızanın verilmesini sürekli kılan ideolojik mekanizmaların da güçlü olması gerekir.
Yine Gramsci'ye göre iki tür savaş vardır. Bir tanesi 'manevra savaşı' diğeri de 'pozisyon savaşıdır'. Klasik anlamıyla savaşa daha yakın olanı yani kaba güç içerip tarafların alanda yüz yüze gelmelerini anlatan kavram manevra savaşıdır.

Ancak sisem değiştirmekte çok daha önemli olanı pozisyon savaşıdır. Bu, insanların beyinleri üzerine verilen kültürel bir savaştır. Bu savaşta sistemi değiştirmeye uğraşan taraf zihinler üzerine ve kültür üstünde bir hegemonya kurmaya başladığında sistem çökmeye hazır hale gelir. Belki yine de son darbeyi vurmak için bir manevra savaşı gerekebilecektir (inşallah Türkiye bu aşamaya sürüklenmez) ama ondan önce sistem beyinler ve kültür üstündeki hakimiyetini kaybetmiş ve fiilen çökmüş olacaktır.

Kimse açıkça söylemek istemiyor ama Türkiye'de uzun süredir bir iç savaş yaşanıyor.
Cumhuriyet sistemini değiştirmeye kararlı unsurlar, cumhuriyetin yanlış uygulamalarından haklı olarak şikayet edenleri de yanlarına alarak, bir pozisyon savaşına başladılar. Amaç cumhuriyet sistemine rıza verilmesini sona erdirmek.

Adım adım planlı programlı bir biçimde cumhuriyet sevgisi ve Atatürk'ü sevip saygı duymak, darbeci olmak fikriyle özdeşleştirildi.

Yargı uygulamaları ile desteklenen bir siyasi ve ideolojik saldırı ile yapıldı bu.

Türkiye'de TSK sistemin koruyuculuğunu sadece kaba kuvvete dayanarak yapmaz, yarattığı saygı ve sevgi ortamı ile ideolojik açıdan da koruyucu rolünü üstlenir.

Ordunun kaba gücüne karşı rejimin teminatıdır diye tanımlanan polisin kaba gücü çıkarıldı.
Ama bundan daha da önemlisi beyinler ve kültür üstüne yapılan pozisyon savaşının sonuçlarıdır.

Askerler Türkiye'deki tüm kötülüklerin kaynağı olarak konumlandırılarak, insanlarda cumhuriyet rejimine ve askere saygı duymak entelektüel gücünü ve arzusunu bırakmadılar.

Bu cumhuriyet rejimini değiştirmek isteyenler açısından son derece başarılı bir operasyon ama aynı zamanda Türkiye açısından son derece tehlikeli bir gelişme de.

Çünkü bu sistem çökerse hepimiz, hep birlikte altında kalacağız. Gözü dönmüşcesine saldıranlar bu basit gerçeği maalesef göremiyorlar.
Çocuklarımızın geleceğinin bu ülkede olması gerektiğinden bunun olmaması için herkes elinden geleni yapmak zorunda.

CUMHURİYET MANİFESTOSU

Komünist manifestosu var biliyoruz, ama son olarak Newsweek dergisi 'Fareed Zakaria'ya yazdırdığı bir de kapitalist manifestosu yayınladı. Yani insanlar inandıkları sistemleri savunmak için manifestolar yayınlıyorlar, bu demokrasilerde doğal bir hak, bu yüzden ben de Türkiye'de bir CUMHURİYET MANİFESTOSU yayınlanması gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet ve manifesto kelimelerinden oluştuğu için bunu içeriğini tam okumadan karalayıp damgalayacak olanlar çıkacaktır biliyorum ama buna da yapacak bir şey yok artık. Türkiye'de işler böyle yürüyor maalesef.

Düşünen insanların muhakkak üzerinde çalışması gerektiği bu manifestonun ana noktalarında şu unsurların muhakkak bulunması gerektiğini düşünüyorum:

1- Bu ülkede cumhuriyet rejimine ve Atatürk'e sevgi saygı duyan insan sayısı da hiç azımsanmayacak miktardadır. Bunların içinde darbelere inanan insanlar da muhakkak vardır, her demokrasi de bu tür insanlar ortaya çıkabilir ama insanların çoğunluğu demokrasiden yanadır. Onları da damgamaya çalışmak sadece bir ideolojik psikolojik savaştır.

2- TSK'yı önemsemek onun tarihinde yaptığı her işi onaylamak anlamına gelmez. Nasıl ki askere sevgi duyan her insanı darbeci olarak damgalamak yanlışsa askeri eleştiren her insan da cumhuriyet düşmanı tabii ki değildir.

3- Daha iyiyi, daha makul olanı bulmak amacıyla yapılan eleştiri diye bir kavram da vardır bu dünyada. Buna alışılmasına Türkiye'nin acilen ihtiyacı bulunuyor.

4- Bugün acımasız bir ideolojik saldırı altında bulunan TSK korunmalıdır ama onun da geçmişte yarattığı düşmanlıkları sürdürmesine entelektüel destek verilemez.

5- İşin trajik yanı TSK geçmişin yanlışlarından ideolojik arınma sürecine girmişken başlatılmasıdır onu yıpratma operasyonu.

6- Türkiye'nin ve cumhuriyet rejiminin kurumlarını tarihleriyle birlikte eleştirip kökten değiştirmeye ihtiyacı vardır. Evet cumhuriyet değişecektir ama daha iyi bir cumhuriyet olmak yönünde değişecektir. Arzu eden buna ikinci cumhuriyet desin bana. Fark etmez, ideolojik içeriğinden soyutlanmış ikinci cumhuriyet kavramına tepki göstermek için de fazla bir neden yok.

7- Özetle cumhuriyet manifestosunu hazırlayanlar, ülkenin halen var olan dengelerini hayatın içinde spontane gelişmiş herkesin özgür yaşam stilini yaşama hürriyeti uzlaşmalarını yıkmadan tüm denge ve uzlaşmaları daha güzel noktalara taşımak için çalışmaya hazır olmadırlar.

Kötü niyetli ve militanca savaş veren insanlar bütün bunlara güler geçer diyorsanız, kesinlikle haklısınız ama ortamı onların oluşturduğu savaş ortamına bırakmak yerine biz de bu makul önerilere kültürel hegemonya sağlatmak için bir pozisyon savaşı vermeye hazır olmalıyız. Yoksa ortalık manevra savaşına girebilecek kadar gözünü karartmış olanlara kalabilir.

Makul insanların artık başka çareleri kalmadı, tehlike gerçekten çok büyük.

Serdar Turgut - Akşam
serdarturgut@superonline.com