Dilimizin ses bayrağı.
Tanımış olmaktan onur duyduğum büyük ozan.
94 yıllık bir yaşamın ardından ebediyete göçtü.
İlk hikâyesi daha 13 yaşında iken, Yeni Adana Gazetesinde yayınlanır. Bu hikâyesi ile gazetenin açtığı hikâye yarışmasında birincilik ödülü almıştır.
Yetmiş yılı aşkın bir ömrün edebiyatla, şiirle geçtiği anlamına gelir bu. Normal bir insan ömrü.
1914 yılında İstanbul’da doğar. Babası süvari subayı olması nedeniyle çocukluğu ülkemizin değişik illerinde geçer. Çocukluğunun bir dönemini şehrimizde yaşadığı için Konya’yı çok sever ve katarakt ameliyatı oluncaya kadar sık sık şehrimize gelir.
Güzel aydınımız, rahmetli Mehdi Halıcı’nın tanıklığıyla dinleyelim onun Konya sevgisini:
“Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çocukluğu Konya’da geçti. Onun için kendisini Konyalı sayar.
Konya’ya olan tutkusu nedeniyle sık sık Konya’ya gelir, ağabeyim Feyzi Halıcı’nın konuğu olurdu. Çağrı Dergisinin isim babası da Dağlarca olmuştur.”
İlk şiir kitabı Havaya Çizilen Dünya,Harp Okulunu bitirip subay çıktığı gün yayınlanır.Yıl 1935 tir.Ardından Türk Şiirine armağan edilmiş onlarca kitap,binlerce şiir.
1969 yılında Nasreddin Hoca Derneğinin düzenlediği Nasreddin Hoca Şenliklerini muhabir ve edebiyat heveslisi olarak takip ediyorum. Akşam o güzelim Hıdırlık parkının asırlık çınarlarının altında şiir şöleni var. Şiirimizin koca devide orada. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Feyzi Halıcı ve Osman Atila müthiş bir şiir şöleni yaşatıyorlar Hıdırlık Parkını dolduranlara. Kimler yoktu ki o şenlikte. Zamanın ünlü profesörlerinden Rasim Adasal, ünlü yazar Aziz Nesin, Köy Enstitüleri döneminin abide eğitimcisi Rauf İnan ve dönemin Milli Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşarı Mehmet Önder.
1995 yılında İstanbul Kitap Fuarında “Daha-Çakırın Destanı” kitabını imzalattım. Daha’nın ilk baskısı 1943 de Çakırın Destanı 1945 yılında yayınlanmıştı. Tüm Zamanlar Yayıncılık her iki kitabı toplu olarak yayınlamıştı.
Şiirimizin koca çınarı yaşlanmıştı artık. Eğilip 26 sene önce Feyzi Halıcı ile birlikte Hıdırlıktaki şöleni hatırlattım. Eliyle havada bir daire çizerek “Ah, nerde o günler?” dedi.
Daha’dan dizelerle noktalayalım sözü.
“Beyaz avuçlarıyla alkış tutarken sessizlik.
Sen de gel toprak, binlerce dönüm.
Sen de gel, saltanatımla birlikte,
Beyaz kartallar üzre ölüm.”