Sizler bu satırları okurken, nasipse ben AB’nin kalbi; Brüksel’de olacağım. Yoğun bir programım olduğu için de milletvekili aday listelerini sizlere göre oldukça geç öğreneceğim…
Bugün olan olacak; hayaller, cemreler gibi suya düşecek…
Çok az aday adayı sevinecek, diğerleri evvela birkaç gün ‘sonucun böyle olacağı belliydi, niye aday oldun?’ diye kendine sorup saçını başını yolacak. Borca girenler, nasıl ödeyeceğinin, istifa edenler eski işlerine dönebilmenin hesaplarını yapacaklar…
Listeye giremeyen aday adayları akıllı olup, kimseyi suçlu ilan etmesinler. Hele dostlarına ima yollu bile hissettirmesinler. Bilsinler ki bu iş nasip işi. Kısmette yoksa gözler görmez, kulaklar duymaz…
Bir süredir aramızda, aday adaylığını aşıp vekil gibi dolaşanlara gelince…
Biliyorum, sonucu kabul etmek çok zor, ama hayat devam ediyor. Hemen sokağa çıkıp yapmacık gülücük dağıtmanızı bekleyemeyiz sizden, ama birkaç gün içinde kendinizi toparlayıp hayatın akışına intibak etmeniz sizin ve ailenizin sağlığı ve mutluluğu için gerekli…
Turuncu koltuklar…
İki-üç dönemdir o koltukları dolduranlar bile…
‘Nasıl olsa yeni dönemde Başbakan bizi tekrar yazmaz, aday olup yazılmamaktansa, benden bu kadar’ deyip plaketli bir teşekkür almayı yeğlemediklerine göre…
Alemin akıllısı biz miyiz, demediklerine göre…
Allah bize bu kadar nasip etti, daha ne isteyelim diyemediklerine göre…
Geçen dönem, bir daha aday olmayacağım dediği halde yeniden ismini listelere yazdırdıklarına göre…
Bu turuncu koltuklarda bir şey var…
Netice…
Allah hepimize esas imtihanı kazanmayı, cennetlikler listesine girmeyi nasip etsin…
Âmin.
…
Başarılı gazeteciler
Konya Gazeteciler Cemiyeti geçen yıl olduğu gibi yine eleştirilecek bir ‘başarı ödülleri’ töreni düzenledi. 2010 yılı ödülleri için yaz aylarındaki ilk duyuruda, “Televizyon ve yazılı basın dalında yapılacak yarışmaya Konya'da çalışan gazeteciler arasında sarı basın kartı olan, ya da bir işyerinde 3 yıldır çalıştığına dair belge getiren herkes katılabilecek” denmişti…
Gazetelerde asıl işi gazetecilik olmadığı halde sürekli köşe yazanlar bundan dolayı yarışmaya katılamamıştı. Sadece gazetelerde fiilen çalışanlardan bazıları katıldı yani…
Oysa televizyonlar için durum söylendiği gibi olmadı. Yarışmaya katılıp ödül alanların pek çoğu gazeteci değildi. Bir öğretmen TV programcısı olarak yarışmaya katılabildiyse, emekli bir memur ne diye köşe yazarı olarak katılamadı, sorusunun cevabı verilebilmeli…
Yani Cemiyetimiz bir kere ‘adam gibi’ bir yarışma tüzüğü hazırlamalı ve uygulamalı!
Gelelim ikinci meseleye…
Jüri, adaletin uygulanmasına katılan yurttaş topluluğu, hakem heyeti, seçiciler kurulu gibi manalara geliyor, ama…
Maalesef cemiyetimizin oluşturduğu jüri, pozitif haberlere değil, negatif haberlere ödül vermeye eğilimli kişilerden oluşmuş. Söz gelimi, belediye başkanını veya hükümeti eleştirirsen ödülü kaptın gitti…
Gazetecilerin görevi sadece eleştiri mi yani? İyiyi, güzeli ortaya çıkarmak, olumluyu örnek göstermek ödüle layık değil mi?
Hülasa; bu yarışma gelecek senelerde de devam etmeli, ama kendi jürimizi kendimiz oluşturup kim yazar kim çizer adam gibi değerlendirme yapmalıyız…
Maksadımın bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu bir kere daha vurgulamak isterim ve hem Cemiyetimiz yönetim kurulunu hem de yarışmaya katılıp ödül alan arkadaşlarımızı tebrik ederim.