Danıştay savcısı TSK'da başörtüsüne karşı çıktı!

Şubat 2017'de Milli Savunma Bakanlığının yaptığı düzenlemeyle TSK'da başörtüsü yasağı kaldırılmıştı. Kararda TSK'da görev yapan kadın subay ve astsubayların başörtüsü takabileceği belirtilmişti.

2017'nin şubat ayında çok önemli bir adım atılmıştı toplumsal normalleşme adına. Milli Savunma Bakanlığı TSKbünyesindeki kadın subay ve astsubayların başörtülü olarak görev yapmalarının önünü açan bir karar aldı. 

Ancak bu karar kendisine kırmızı zemin üzerine sarı yıldızı amblem olarak seçen sol tandanslı Halkın Kurtuluş Partisi tarafından Danıştay'a taşındı.

MSB'nin aldığı başörtüsü kararının iptali için idari dava açtı. 

Bu davada bugün yeni bir gelişme yaşandı. Danıştay Savcısı, davaya ilişkin esas hakkındaki mütalaasını verdi.

“DİNSEL AİDİYETLERİNİ HİÇBİR ŞEKİLDE BELLİ ETMEMESİ GEREKİR”

Savcı mütalaasında şu ifadeleri kullandı:

“Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.

Kamu hizmetinde 'laiklik ilkesi' tarafsızlık ilkesinin bir unsuru olup, dinsel alanda tarafsızlık, laiklik olarak da tanımlanabilir.

Tarafsızlık, kamu hizmetine hakim olan temel ilkelerden biridir. İdareye yüklenmiş bir ödev niteliğini taşıyan tarafsızlık ilkesi ile kamu hizmetini yürüten personele siyasi, sosyal ve dinsel eğilimlerini dışa yansıtmama yükümlülüğü getirilmiş, kamu hizmetinin düzenli ve her türlü kuşkudan uzak bir şekilde yürütülmesi amaçlanmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 6. maddesinde yer verilen tarafsızlık ve eşitlik ilkesine bağlı kalmakla yükümlü bulunan kamu personelinin, hizmetin yürütümünde taraflı davrandığı yönünde şüpheye neden olmaması, siyasi görüşlerini, dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemesi gerekir.”

“LAİKLİK İLKESİ VARLIĞINI KORUDUKÇA, HUKUKEN KABUL EDİLEMEZ”

Danıştay Savcısı, mütalaasında hükümetin yanıtına da yer vererek şunları kaydetti:

“Her ne kadar davalı idarece, düzenlemenin dini inanç ve ibadet hürriyetini güvence altına alarak, kadın personele istemesi halinde belirli şekil ve şartlar altında başını kapatma özgürlüğü tanıdığı belirtilmekte ise de; idarenin düzenleme alanının kamu hizmetinin gerekleri ve kamu yararıyla sınırlı bulunması, kamu hizmetinin ana ilkelerinden olan tarafsızlık ilkesinin idarece öncelikle gözetilmesinin gerekmesi nedeniyle, kamu hizmetini yürütmekle yükümlü bulunan ve bu statüye girerken belirli ilkelere uymayı kabul eden kamu görevlilerinin, din ve vicdan hürriyetinden bahisle dinsel mensubiyetlerini öne çıkarmalarına olanak sağlayacak şekilde kural getirilmesi, Anayasanın 2. maddesinde yer alan 'laiklik ilkesi' varlığını korudukça, hukuken kabul edilemez.

Din ve vicdan özgürlüğü bağlamında kamu personelinin dinsel aidiyetini göstermesine imkan tanınmasının; kamu görevini yerine getirirken ne kadar tarafsız davranırsa davransın, hizmetten yararlanan kişilerde şüpheye yol açabileceği ve bundan da kamu hizmetinin zarar göreceği açıktır.

Belirtilen nedenlerle, dava konusu düzenlemenin iptali gerekeceği düşünülmüştür.”

İşte o mütalaa: