Darbelerin yıldıramadığı adama...(2)

Salih Sedat Ersöz

 

Darbelerin yıldıramadığı adama vurulan son darbe  (2)

Daha önce yapılan askeri darbeler, darbe girişimleri ve muhtıralar hükümete yani yönetime karşı yapılan girişimlerdi. 28 Şubatçı zihniyetin hedefi ise halkın inancı, milletimizin imanı idi ve bu inanç ve imanı ortadan kaldırmaya matuftu. 

28 Şubat  her ne kadar Erbakan’a karşı yapılmış gibi görünse de, gerçekte Erbakan’ın şahsına değil, onun yıllardır savunduğu dini değerlere, onun ahlâk ve mâneviyat anlayışına, ülkenin kaynaklarını sömürmeyi adet edinmiş bir avuç sömürücü zihniyet karşısında iktidar olan Anadoluluk ruhuna karşı yapılmıştı ve gelişen, büyüyen bir Türkiye istemeyen dış güçlerin içerdeki uzantılarının isteğini yerine getiren bir darbeydi.  Oldukça hazırlıklı, planlı ve programlı bir şekilde gerçekleştirilen 28 Şubat darbesi, dine ve mâneviyata vurduğu darbe ile daha önceki darbelerden çok daha tehlikeli sonuçlar doğurmuştur.

Hazırladıkları darbe maddelerini hükümete dayatan, tankları sokaklarda yürüterek “balans ayarı yaptık” diyen, düzmece brifingler düzenleyerek başta Bakanlar Kurulu olmak üzere, yargıya ve medyaya güç gösterisinde bulunan, MGK’da hükümete yaptırım uygulaması kararı alan, yargı ve medya üzerinde baskı uygulayarak hükümete karşı tavır almaya zorlayan, beşli çete oluşumunu gerçekleştiren, Ülkenin Başbakanına küfürler ve hakaretler savuran hatta Genel Kurmay Binasında Başbakana omuz atan, DYP milletvekillerini baskı, tehdit ve şantajla partilerinden istifa ettirerek hükümetin sayısal çoğunluğunu ortadan kaldıran, yeni kurdurdukları uydu hükümete istedikleri yasaları çıkartan, bütün illerde Valiler ve Belediye Başkanlarını baskı ve tahakkümle emirleri altına alan silahlı cuntacı grup, bu yaptıklarının hesabını bir bir vermelidirler, vermektedirler.  

28 Şubat  döneminde; Müslümanca yaşamak ve inançlarının gereğini yapmaktan başka suçları olmayan binlerce vatan evladının fişlenerek işine son verildiği, yine binlercesinin mürteci damgasıyla sürgün edildiği, ayrıca binlerce kızımızın başörtüleri sebebiyle okullarından atıldığı, irtica adı altında İslâmi değerlere el uzatıldığı, inanç, fikir ve düşünce hürriyetinin tamamen ilga edildiği, Kur’an kurslarının ve İmam Hatip Okullarının orta kısımlarının kapatıldığı, dini eğitime en büyük darbenin vurulduğu bir süreç yaşanmıştı.

Böylesine din ve dince kutsal sayılan bütün değerlere düşmanlığı ön planda tutan ve dini toplum hayatından silmek için her türlü faaliyeti gerçekleştiren bir süreç, daha önceki direkt darbelerde bile görülmemiş, yaşanmamıştı.

28 Şubatçı cuntacı ve darbeci zihniyetin, bu süreci bin yıl sürdürme gibi bir hesabı vardı ama Allah’ın da bir hesabı vardı. Allah, 28 Şubat sürecini ortadan kaldırmak, bu sürecin izlerini tamamen silmek, baskı ve tahakküm altında çile çeken Müslüman milletimizi rahatlatmak üzere bugünkü yönetimin işbaşına gelmesini sağladı, bugünkü yöneticilere fırsat verdi. Yavaş yavaş da olsa, 28 Şubat kararları bir bir ortadan kaldırıldı, kaldırılmaya da devam ediliyor.

Bir yandan da 28 Şubatçı cuntacı zihniyetten hesap soruluyor. Şu anda 28 Şubat’ı tezgâhlayanların elebaşıları hapishanelerde yatıyor. Düşmez kalkmaz bir Allah… nereden nereye… 28 Şubat döneminin o kudretli ve dedikleri dedik olan paşaları şu anda zindandalar ve yaptıkları zorbalığın hesabını vermekle meşguller. Yeri gelmişken şu mesajı da verelim; Ne oldum deme, ne olacağım de ve kimseye zulmetme, kimseyi hor görme… 

Kendisine uygulanan en büyük ve en son darbe olan 28 Şubat’ın cuntacı zihniyeti tarafından hazırlanan MGK bildirisini imzaladığı söylenen Başbakan Erbakan bütün zorlamalara, bütün baskılara rağmen o bildiriyi imzalamamıştır. Erbakan’ın imzaladığı yazı, MGK’ da alınan kararların Bakanlar Kurulunda görüşülmek üzere yazılan üst yazıdır. Yani o bildirinin Bakanlar Kuruluna sevk yazısıdır ve Erbakan hükümeti tarafından o kararların hiç biri uygulanmamıştır.

Bundan dolayıdır ki, darbeciler tarafından Hükümetin Meclisteki çoğunluğu yok edilerek düşürülmeye mecbur edilmiş ve daha sonra kurdurulan Mesut Yılmaz hükümetine istediklerini yaptırmışlardır. Mesut Yılmaz’ın o günlerde söylediği; “siyasi hayatıma da mal olsa bu kararları çıkartacağım” sözü hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır. Öyle de olmuştur. Mesut Yılmaz o kararları almış ve uygulamaya koymuş ama siyasi hayatı da bitmiştir.

Bütün ömrünü din, vatan ve milletine adayan, son nefesine kadar “hayat iman ve cihaddır” düsturu üzere yaşayarak Mücahid sıfatını hak ederek alan Erbakan hocamız, ne garip tecellidir ki 28 Şubat’ın yıldönümünden bir gün önce 27 Şubat 2011 tarihinde Hak’kın Rahmetine kavuştu. 85 yıllık hayatında vazifesini hakkıyla yapan ve yüz akıyla Rabbine kavuşan Erbakan hocamızı, uğruna ömrünü verdiği milleti yalnız bırakmadı ve milyonların katıldığı cenaze töreninde tekbir sadaları ile Hakk’a uğurlandı. 

Erbakan hoca gibi zatlar ancak bir asırda bir yetişir. Merhum Erbakan hocamız ahlâkıyla, mânevi değerlere bağlılığı ile, ilmiyle, derin şuuru ve feraseti ile, duruşu, nezaketi, zarafeti ile, üniversitede ve siyasette yaptığı hocalığı ile, ülkemize kazandırdığı büyük eserleri, hizmetleri ve davası için verdiği yılmaz mücadelesi ile hep anılacak, gönüllerimizde yaşamaya devam edecektir.

Yüce Allah, kendisine Rahmetiyle, Mağfiretiyle muamele yapsın. Mekânı cennet olsun. Cenab-ı Hak onu bizlerle cennetinde kavuştursun İnşaallah…  Hakk’a yürüyüşü kutlu, dünya hayatı bizlere örnek olsun. Mutlu yarınlar efendim.