Davutoğlu: Konya merkez şehir olacak!

AK Parti Konya 1. sıra Milletvekili Adayı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Konya’yı, kutlu bir geleneği temsil etmek büyük onur

SÖYLEŞİ: M.ALİ KÖSEOĞLU

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya’dan milletvekili adayı gösterilmesini ‘büyük bir onur’ olarak değerlendiriyor ve “KONYA’YI 2023’E KADAR TÜRKİYE’NİN MERKEZ ŞEHİRLERİNDEN BİRİ YAPMAK İSTİYORUZ” diyor

Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu milletvekili adayı olmadan önce de oldukça yoğundu. Dış politikadaki etkisi kuşkusuz onun tüm meseleleri büyük bir ciddiyetle ele almasıyla arttı. Dünyanın gözü üzerinde ve ‘sorunları çözen adam’ olarak tanınan Sayın Bakan’ın seçim çalışmalarını cumartesi günü yakından izleme fırsatı buldum. Bu söyleşiyi yapmak yoğun tempoda hiç kolay olmadı. Saat 12’de Gülbahçe’de başlayan birlikteliğimiz 17’de Seydişehir’deki mitinge ve daha sonrasında da Ufuk Turu Toplantıları’na katılmak üzere makam aracıyla yola koyulduğunda Konya-Antalya Yolu’nda Toros manzarası eşliğinde sürdü. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’yla makam aracında hem Konya, hem Türkiye, hem de dünya ölçeğinde önemli konuları konuştuk. Konya’nın sorunlarını da yakından bildiğini gözlemlediğim ve bu sorunların çözümü noktasında kararlı bulduğum Sayın Davutoğlu, gücünün yettiğince bu yükü de çekmeye kararlı…

-Dışişleri Bakanlığı gibi çok kritik bir makamdasınız. Üstelik bu görevi milletvekili olmadan yaptınız. Şimdiyse Konya’dan 1. sıra milletvekili adayı oldunuz? Daha önce Başbakan Erdoğan’ın milletvekili olmanız yönünde teklifleri olmuştu. Bu sürece nasıl geldiniz?

-Gerek AK Parti’nin kuruluşu aşamasında, gerek 2002 seçimlerinde ve 2007’de Sayın Başbakanımız teveccüh gösterdiler; kuruluş aşamasında da bulunmamız için davet ettiler. Ancak ben hep akademik hayatta faaliyetlerimi sürdürmek istiyordum. Mazur görülmemi rica ettim ve akademik çalışmalarıma devam ettim. Ancak bir taahhütte de bulundum; bu dava hepimizin davası, benim akademisyen olarak yapabileceğim bir katkı olursa her zaman desteği veririm, hiçbir fedakârlıktan da kaçınmam, dedim. Hükümet kurulduktan sonra ‘başdanışman’ olarak katkıda bulunmam istendi ben de elimden geldiğince katkıda bulundum. 2007 seçimlerinden sonra yine teveccüh gösterdiler, ancak o zaman da akademik hayata dönüp yarım kalan kitaplarımı bitirmek düşüncesiyle mazur görülmek istedim. Akademik hayata dönme hazırlıkları içindeyken bu kararımı değiştiren olay daha sonra AK Parti hakkında açılan kapatılma davası oldu. Çünkü bu kapatma davası, milletin iradesine karşı açılmış bir davaydı. Millet iradesine karşı böylesine bir komplonun kurulduğu dönemde akademik hayata dönmeyi ahlaki sorumluluk açısından doğru bulmadım. Bir daha millet iradesine bu şekilde bir müdahale olmayıncaya kadar da bu mücadeleyi sürdürme kararına vardım. Bunu da Sayın Başbakanımızla paylaştım.  Daha sonra da makam sorumluluğu verildi, bu dönemde de milletvekili adaylığı… Ve tabi doğal olarak kabul ettim.

-Konya’dan milletvekili adayı olmak nasıl bir duygu? Konya’dan adaylığınıza kesin gözüyle bakmakla beraber İstanbul’dan da aday olabileceğiniz konuşulmuştu…

-Şehirlerle ilgili çeşitli görüşler, kanaatler çıktı ancak benim için Konya’dan aday olmak büyük bir onur. Diğer illerimiz açısından da aynı şey geçerli, nerede görev verilseydi orada da elimizden geleni yapardık. Ancak Konya benim doğduğum, ilk bu toprakların kültürünü teneffüs ettiğim, bilincimin oluştuğu gerçekten kutlubir mekân. Böyle kutlu bir mekânı temsil etmek, kutlu bir geleneği temsil etmek,  bütün tarih boyunca bu milletin omurgasını teşkil etmiş Konyalıları temsil etmek büyük bir onur. Dolayısıyla Konya’dan görevin teklif edilmesi bende büyük bir şevk uyandırdı.

-Siyaset algınızı merak ediyorum. Siyasete sizin katma değeriniz ne olursa mutlu olacaksınız?

-Bizim hareket olarak da şahsen de yapabileceğimiz en temel katkı Türkiye’nin geleceğiyle ilgili vizyonun çerçevesini oluşturmak. Ve siyasetin seviyesini bu anlamda polemiklerden vizyoner bir düzeye çekmek, siyasetin düzeyini ve üslubunu bu vizyoner yaklaşım çerçevesinde yeniden inşa etmeye katkıda bulunmaktır. Bu zaten AK Parti’de olan bir değer.  Ben buna teorik ve pratik bazı katkılar yapabileceğimi düşünüyorum.

-Konya milletvekilliği hiç kuşkusuz size yeni sorumluluklar getirecek. Tabir yerindeyse ‘dünyanın üstesinden gelen bir kıymet’ olarak bu durumun sizi geri çekeceğini düşünüyor musunuz?

-Yok. Tabi zaten çok yoğun bir tempoyla çalışıyoruz dış politikada. Ama bu da yeni ve onurlu bir sorumluluk alanı… Konya’dan sıla-i rahim anlamında da, aile bağlarım anlamında da hiç kopmamıştım. Benim annem Hacı Fettah’ta metfun, birçok akrabam Konya’da… Babam Taşkent’te…  Bu bağlar hiç kopmadı, bundan sonra da daha sistematik bir şekilde bu bağ sürecek. Bu bağı daha da güçlendirmek için de bildiğiniz gibi Konya’da bir ev aldım. Bu benim idealimdi zaten. Akademik hayattayken de bir müddet Mevlana’nın huzuruna çekilmek,  bir müddet akademik çalışmaları Konya’nın huzurlu ortamında yapmak isteğim vardı. Ama tabi şartlar farklı gelişti, Konya’da bu kez akademik çalışmaların dışında yine onurlu bir hizmet çalışmasının içinde olacağım. Diğer milletvekili adaylarımızla birlikte, diğer milletvekillerimizle birlikte iş bölümü içinde inşallah güzel çalışmaları hayata geçireceğiz.

- Halk sizi çok seviyor. Konya’da gittiğiniz her yerde çok ciddi bir beklenti var. Konya’ya yeterince vakit ayırabilecek misiniz? Konya’nın sorunlarını takip edebilecek misiniz?

-Tabi bu halkın, hemşerilerimizin beklentilerini karşılamak için gece-gündüz çalışacağız. Elimden geldiğince, Allah’ın verdiği vakti bereketlendirerek çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu anlamda hayırlı bir iş üzere olunduğu zaman bereket indiğine inanan bir anlayışa sahibim. Dua edelim, Rabbimiz vaktimizi bereketlendirsin Konya’ya daha çok vakit ayırabilelim. Tabi sadece ben değilim, Konya’dan çok değerli milletvekili adayı arkadaşlarımız var. Onlar da seçildiklerinde  Konya’nın işlerini birlikte yürüteceğiz. Şu anda milletvekili olan arkadaşlarımız var, onlardan da yardım alacağız, destek alcağız. Bu bir ekip çalışması ve bu işleri ekip mantığı içerisinde yürüteceğiz inşallah.

-Konya’nın bugüne kadar AK Parti’ye olan desteği dikkate değer. Siz de ayrıca bir motivasyon sağladınız. Önümüzdeki süreçte Türkiye 2023 vizyonuna doğru yol alırken Konya’yı ne tür gelişmeler bekliyor?

-Her zaman söylediğimiz gibi bir ülke gelişirken, dünyadaki değeri ve konumu yükselirken şehirlerin de paralel olarak konumu ve değeri yükselir. Konya bu anlamda büyük bir potansiyele sahip. Bu potansiyeli harekete geçirmeye çalışacağız. Konya’yı 2023’e doğru benim kullandığım tabirle Türkiye’nin bir merkez şehri, yolların kesiştiği, bütün hatların kavşak noktasını oluşturan bir şehir hüviyetine büründürmek. Zaten hızlı tren ve Mavi Tünel gibi önemli iki tarihi projeyi hayata geçiriyoruz. Benzer projelerle Konya’yı entegre bir şekilde büyüyen şehir haline getirmek idealine sahibiz. Yani, bir kültür şehri, turizm şehri,  tarım şehri, sanayi şehri, enerji şehri… Bütün bunların ortak olarak geliştiği fakat Konya’nın da ruhunun muhafaza edildiği bir gelişme dönemi gerçekleştirmeyi umut ediyoruz.  İnşallah Konya önümüzdeki dönemde sadece Türkiye ölçeğinde değil dünya ölçeğinde bilinen önemli bir şehir olacak. Bu çerçevede geleceğe büyük bir ümitle bakıyoruz.

ELEŞTİRMEDEN TARTIŞABİLMELİYİZ

-CHP Konya 6. sıra milletvekili adayı Durmuş Ali Karamut’un sizinle ilgili olumlu açıklamaları oldu, size sahip çıkılmasını istedi. Tabi bir takım gelişmelerle geri adım attı.

-Daha önce de söylediğim gibi Durmuş Ali Karamut’un ifadeleri siyasetin insani boyutunu gösteren ifadelerdir. Siyasete erdem kattığını düşünüyorum. Keşke biz hep takdir hislerimizle eleştirel yaklaşımlarımızı gerektiği zaman yan yana bulundurabilsek. Durmuş Ali Bey’in ne bir gaf yaptığı kanaatindeyim, ne bir şaşkınlık ya da hata yaptığı kanaatindeyim. Takdir edilecek bir yaklaşım sergilemiştir. Üzerinde psikolojik bir etki oluşturulmaya çalışıldı, ben yine de kadirşinaslığı için her zaman kendisine müteşekkirim.

-Peki sonra CHP’li vekil Atilla Kart, “Dünyayı yönetiyoruz havasında, Türkiye ve Konya meselelerinden habersiz. KOP umurunda değildir, çiftçi borçları umurunda değildir” dedi sizden için. Bu yaklaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Ben bu anlamda kimseye cevap vermek istemem. Benimle birlikte son 15 gündür Konya’nın bütün ilçelerine gelen basın mensupları olarak siz bunu daha iyi takdir edersiniz. Bir tek kardeşimizin derdi dahi -Konya’dakilerin ya da Konya dışındakilerin- bir tek vatandaşımızın derdi dahi bırak umurunda olmamayı her zaman kalbimizde ve zihnimizdedir. Bu anlamda nasıl bir aşkla çalıştığımızı herkes bilir. Çiftçilerin derdi ve sıkıntılarını da dinledik, talepleri tek tek aldık. Elimizden gelen her şeyi yapacağız, bu kararlılıkla yola çıktık. Biz hem bu dertleri sıkıntıları biliriz hem de Konya’nın vizyonunun Türkiye’nin vizyonuyla nasıl örtüşeceğinin planlamasını da yaparız. Bir de kişileri eleştirmeden tartışabilmeyi öğrenmemiz lazım. Herkesin Konya’yla ilgili vizyonunu anlatmasını tercih ederim.  

MOTİVASYONU YÜKSEK BİR TEŞKİLAT VAR

-İl teşkilatını nasıl görüyorsunuz. Milletvekili aday listesi açıklandıktan sonra bir motivasyonsuzluk var mı?

-Son derece motivasyonu yüksek bir teşkilatımız var. Zaten şu anda alanda her yere ulaşmaya çalışan bir tek AK Parti teşkilatı var. O bakımdan hiçbir görüş farklılığı yok. Tabi, bizim siyaset anlayışımızda hayırda yarış vardır. Herkes bu yarışı hayır için yapıyor, buna katkıda bulunmaya çalışıyor. Tabi rekor düzeyde aday adayları listelerinden biri Konya’daydı. Şimdi her gittiğim yerde aday adaylarımızı da görüyorum, beraber çalışılıyor. Yani kimsede en ufak bir kırgınlık yok. Herkes büyük bir motivasyonla 12 Haziran’a hazırlanıyor. İnşallah Cenab-ı Hak bu gayreti gösterenlerin emeğini zayi eylemez.

-Peki Sayın Bakanım, Kerim Özkul’la olan akrabalığınız var. Onun adaylığıyla,  2. sırada aday olmasıyla ilgili bir çalışmanız, ya da liste üzerinde bir çalışmanız oldu mu?

-Söz konusu bile değil. Anlayışıma da aykırıdır, böyle bir çabamın ya da talebimin olması. Zaten Kerim Bey, ben siyasete girmeden de iki dönem Konya’da milletvekilliği yapmış, Ankara’da da bu anlamda Genel Merkez’de ve Sayın Başbakanımız tarafından çalışmaları bilinen bir arkadaşımız.  Bu anlamda benim listeye bir müdahalem olmuş değil. Bizim için akrabalık bağlarından daha önemli olan dava bağlılığı, ortak ideallerdir. Kerim Bey de diğer milletvekili adaylarımız gibi bu idealleri paylaşan bir kardeşimiz, bir dostumuzdur. Arkadaşlarımın arasında hiçbir fark gözetmedim, gözetmem. Söylediğim gibi Kerim Bey’in siyasi faaliyetleri benden daha öncedir.

İNSANLARA ÖZGÜVEN AŞILAMALIYIZ

-Görüyorum ki, gittiğiniz yerde insanlara çalışmalarınızı anlatırken hem yaptıklarınızı aktarıyorsunuz hem de karşınızdakileri daha bir kimlikleştirme, ne olduğunu fark ettirme gibi bir mesaj veriyorsunuz. Türkiye, gerçekten sizin dış dünyaya dönük çabalarınızı boş yere vermiyor, değil mi?

-Hayır. Tarihte bir kez tarih sahnesinde ağırlığını hissettiren milletlerin hiçbir zaman ikincil bir konuma getirilemeyecekleri kanaati taşıyorum. Bizim de tarih tecrübemiz çok derindir. Doğru, ben hitap ettiğim zaman bir özgüven aşılamaya çalışıyorum, muhataplarıma. Öğrencilerimle konuştuğumda da böyleydim. Öğrencilerime bir özgüven vermeye, normalde onların yapamayacaklarını düşündükleri hususlarda bile yapabilecekleri özgüvenini vermeye çalıştım. Bir anlamda şimdi takip ettiğimiz politikayla da gerçekleştirdiğimiz toplantılarda bunu tertip etmeye çalışıyoruz. Özgüveni olmayan bir milletin ayağa kalkması mümkün olmaz.

-Bir mülakatınızda “Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?” sorusuna “Savaşmaya hazır tarafları durdurabilecek bir ikna yeteneği” diye cevap vermiştiniz? Dışişleri Bakanı olarak dünyadaki son karıklıkları da göz önünde bulundurduğumuzda ikna yeteneğinizin geliştiğini söyleyebilir miyiz?

-Sözü insan söyler ama sözün tesirini halk eden Cenab-ı Hak’tır. Bu tür ihtilaflarda biz elimizden geleni yaparız. İkna gücünü vermesi için, bu yeteneğe sahip olmamız açısından bir duamı, temennimi orada niyazımı ifade etmiştim. Uluslararası alanda birçok konuda devreye girdiğimiz konularda önemli neticeler aldık. Ama ikna edebilme kabiliyetinin bir sınırı yok. Daha ileri aşamalar her zaman vardır. Bundan sonra da tüm ihtilafları çözebilmek için elimizden gelen her gayreti göstermeye devam edeceğiz. Bizim meselemiz gönül kazanma meselesi, dostlukları artırma meselesidir.

TÜRKİYE NEMELAZIMCI OLAMAZ

-Dünyada olup biten bütün bu gelişmelere kayıtsız bir Türkiye’den söz etmek mümkün mü? Yani Türkiye ‘bana ne bu işlerden’ diyebilir mi?

-Diyemez. Bu coğrafyada yaşayan bir ülkenin bunu demesi mevzi kaybetmesi anlamına gelir, etki kaybetmesi anlamına gelir. Biz çevre coğrafyalar itibariyle en geniş hinterlanda sahip ülkelerden biriyiz. Hiçbir meseleyi sahipsiz bırakamayız. “Önce Türkiye kendi meselelerini çözsün sonra dışarıyla ilgilensin” gibi son derece yanlış bir kanaati yaymaya çalışanlar var. Bunlar Türkiye’nin etkisini kırmaya çalışan bir psikoloji. Dünyada hiçbir ülke ‘ben iç meselelerimi önce halledeyim sonra da dışarıda etkili olmaya çalışayım’ demez. Aksine dış ve iç meselelerin birbirini etkileyerek geliştiği bir uluslar arası konjonktürde yaşıyoruz. Bu bakımdan bizim bu etkiyi her zaman hissettirmemiz lazım. Nemelazımcılık tarzında bir anlayış Türkiye gibi köklü tarihi tecrübeye sahip bir ülkeye yakışmaz. Zaten buna da tarih fırsat vermez.

-Libya’da, Suriye’de, Mısır’da ya da diğer ülkelerde yaşanan gelişmelere karşı Türkiye hem yönetimdekilerle hem de muhaliflerle görüşmeler yapıyor. Sonuç itibariyle bu ülkelerin liderleri değiştiği ya da kaldığı takdirde karşılarında nasıl bir Türkiye bulacaklar? Türkiye bu ülkelere yönlendirmelerde bulunabilecek mi?

-Her halükârda bu değişim sürecinde ve değişim sonrasında ortaya çıkabilecek tabloda Türkiye bölgedeki etkin konumunu sürdürür. Çünkü bizim halklarla da yönetimlerle de ilişkilerimiz oldu ve bunun gereğini yapmaya çalıştık. Doğru olanı muhataplarımıza hep açık bir şekilde söyledik. Değişimin şart olduğunu ancak bu değişimin barışçıl bir yöntemle olması gerektiğini muhataplarımıza anlattık. O bakımdan hiç kimse tereddüt etmemeli; Türkiye’nin Ortadoğu bölgesindeki etkisi önümüzdeki dönemde aratarak devam edecek. Çünkü Türkiye Ortadoğu halkları nezdinde bir başarı hikâyesi oluşturmuştur. Bu başarı hikâyesini güçlendirerek sürdüreceğiz.

-Sayın Bakanım, biz sizi öncelikle yazar kimliğinizle tanıdık. Gittiğiniz ülkelerden aynı zamanda bir yazar olarak topladığınız hikâyeler oluyor mu? Bu arada yazmaya devam edebiliyor musunuz?

-Maalesef düzenli bir okuma ve yazma tempom vardı, onu şimdi sürdürebilmem mümkün değil. Okumayı kısmen sürdürmeye çalışıyorum ama yazmak yoğunlaşmayı gerektirir. Ben çalakalem yazabilen bir özelliğe sahip değilim. Bu yoğunlaşmayı sağlayacak kadar maalesef kendime vakit ayıramıyorum. İnşallah bir gün bu eksiklikleri giderecek bir vakti bize Cenab-ı Hak lütfeder ve akademik çalışmaları kaldığımız yerden sürdürürüz. Onu ümit ediyorum.