ANKARA (AA) - Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Doç. Dr. Mesut Özcan, "ABD açısından istenen şey, DEAŞ'ın mümkün olduğunca geriletildiği, belki ideolojik olarak tam manada değil ama askeri olarak aşamalı bir biçimde zayıflatılması." dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA), Murat Yeşiltaş'ın moderatörlüğünde düzenlediği "DEAŞ Sonrası Musul, Musul Sonrası DEAŞ" panelinde, Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Doç. Dr. Özcan, SETA Dış Politika Direktörü Ufuk Ulutaş ve Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Othman Ali konuyla ilgili görüşlerini paylaştı.
- "Obama bir başarı hikayesiyle görevi devretmek istedi"
Özcan, Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonunun hem Irak'ın hem de ABD'nin siyasi amaçlarına hizmet etmesi açısından erken başladığını söyledi.
ABD Başkanı Barack Obama'nın görevi yeni yönetime devretmeden önce arkasında bir başarı hikayesi bırakmasının, operasyonun ABD'deki başkanlık seçimlerinin öncesinde başlamasında etkili olduğunu vurgulayan Özcan, "O bakımdan ABD açısından istenen şey, DEAŞ'ın mümkün olduğunca geriletildiği, belki ideolojik olarak tam manada değil ama askeri olarak aşamalı bir biçimde zayıflatılması." ifadelerini kullandı.
"Obama'nın, çok büyük askeri bir yükümlülüğü Irak'a göndermeden vadettiği şeylerin en azından bir kısmını başarmış, Irak ve Afganistan'dan çekilmeyi tamamlamış bir başkan olarak görevi devretmeyi hesapladığını düşünüyorum. O bakımdan ABD açısından istenen şey, DEAŞ'ın mümkün olduğunca geriletildiği, belki ideolojik olarak tam manada değil ama askeri olarak aşamalı bir biçimde zayıflatılması."
Rusya'nın ise Irak'taki DEAŞ varlığının Suriye'ye muhtemel etkileriyle ilgilendiğini belirten Özcan, Avrupa Birliği'nin (AB) de güvenlik ve göç konularını içeren bir perspektifle olaya yaklaştığını söyledi.
İran'ın DEAŞ'ın yenilmesinin ardından ideolojik bir söylem üstünlüğü yakalayabileceğini bildiren Özcan, Türkiye'nin de PKK'nın bölgede etkinlik kazanması ve Haşdi Şabi'nin mezhebi uygulamalarının ardından yeni bir göç dalgasının ortaya çıkması ihtimalleri üzerinde yoğunlaştığını dile getirdi.
"Bu operasyon veya Irak'ın şu an içinde bulunduğu şartlar ne kadar zorsa, bundan sonra da bu zorlukların önemli bir kısmı devam edecek ne yazık ki. Büyük pembe bir tablo çizmek gerçekçi değil." ifadesini kullanan Özcan, Musul operasyonunun sonrasında Türkiye'nin barış ve istikrarı destekleyeceğini ve Musul'u yeniden yaşanabilir bir yer haline getirmek üzerine bir siyaset oluşturacağını kaydetti.
- "Türkiye sahaya girdiği miktarda, DEAŞ zayıflıyor"
Ulutaş ise Türkiye'nin Musul veya Telafer'de bir askeri tasarrufta bulunup bulunmayacağının yani Fırat Kalkanı Harekatı'nın sınırlarının DEAŞ'ın kaderini belirleyeceğini kaydederek, "Türkiye'nin varlığı ne kadar fazlaysa bu coğrafyalarda, DEAŞ o ölçüde zayıflıyor." diye konuştu.
Örgütün sahada kaybettikçe dağılmaya ve yabancı savaşçılarını geldikleri ülkelere geri göndererek terör faaliyetlerinde bulunmaya başlayacağını belirten Ulutaş, DEAŞ'la mevcut mücadele konusundaki iyimser tabloyu ABD'deki seçimlere bağladı.
Musul'da halkın başka bir seçeneği olmadığından DEAŞ'ı Maliki'nin mezhepçi politikalarından kurtarma vaadi sebebiyle kabul ettiğini söyleyen Ulutaş, Suriye ve Rakka'da ise birçok alternatif olduğundan kimsenin DEAŞ'ı Beşşar Esed'den kurtarıcı olarak kabul etmediğini belirtti.
Ulutaş, ABD'nin bölgedeki siyasetinin ise sosyolojisiyle barış içinde olmadığını, ABD'nin Rakkalıların destekleyeceği bir grup yerine PKK'nın başını çektiği SDG'yi desteklediğini dile getirdi. Ulutaş, ABD'nin bu siyasetinin DEAŞ'a fayda sağladığını kaydetti.
Ulutaş, "Türkiye sahaya girdiği miktarda DEAŞ zayıflıyor. Sahaya İran girdiği miktarda ise DEAŞ güçleniyor. Bu sebepten eğer DEAŞ problemini gerçekten çözüp, Musul'dakine benzer bir şekilde Rakka'da veya Suriye ve Irak'ın geneline nispi bir normallik getireceksek, Türkiye'nin bu iki coğrafyaya daha fazla müdahil olması gerekiyor." şeklinde konuştu.
Othman Ali ise Musul'un DEAŞ'tan kurtarılmasının ardından dört senaryo olduğunu söyledi.
Musul'da DEAŞ öncesi Şii yönetiminin tekrar kurulması, Musul'un bölünmesi ve Sünni Irak yönetimine bağlanması ihtimallerindense hem Şii hem Sünni, bütün kesimleri kapsayan ayrı bir Musul bölgesi oluşturulması gerektiğini söyledi.
Musul'da DEAŞ öncesi yönetimin Şiilik propagandaları dolayısıyla halkın yabancılaşmış hissettiğini belirten Ali, DEAŞ'ın bu sebeple iyi karşılandığını ifade etti.
İran'ın "Irak'ı Lübnan'a dönüştürmek" istediğini kaydeden Ali, İran'ın Şii hilali oluşturma politikası izlediğini dile getirdi. Ali, Irak petrolünün de İran'ın Ortadoğu hegemonyasını dizaynında önemli rolü olduğuna dikkati çekti.
Ali, Türkiye'nin de en barışçıl ve mümkün yöntem olan ayrı bir Musul bölgesi oluşturulmasını desteklemesi gerektiğini belirtti.
AA