Kullarıma haber ver: İşte ben öyle bağışlayan, öyle esirgeyenim! Fakat benim azâbım da çok acı bir azâbdır! (15/49-50)Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin! Hoş bir ülke, çok bağışlayan Rab!(34/15)Eğer Allâh'ın nimetini saymaya kalksanız, sayamazsınız. Doğrusu Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (16/18)Yüce Rabbimizin sayısız nimetleri içerisinde yüzüyoruz. Var olmamız bir büyük nimet, insan olmamız bir başka büyük nimet, Müslüman olmamız nimetlerin en büyüğü. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediklerimiz içtiklerimiz, tükettiklerimiz, gezip gördüklerimiz Onun nimetlerinden sadece bir kaçı Şu içerisinde bulunduğumuz mübarek aylar, gün ve geceler bir başka nimet.. Önemli olan onların farkında olmak, onları en güzel şekilde değerlendirmek, onları Onun ölçüleri doğrultusunda kullanıp bereketlendirmek ve halimizle olduğu gibi dilimizle de Ona teşekkür etmek.Zaman hızla akıp gidiyor, eriyip tükeniyor. Fahreddin Razî, zamanın kıymetini, şu olayla daha iyi anladığını söylüyor: Bir buz satıcısı, güneşin yakıcı sıcağında başının üzerine koyduğu tahtası üzerinde buz taşıyor ve şöyle bağırıyordu: Şu buzlardan alıp da sermayesi eriyip tükenen adamı kurtaracak yok mu? Buzcu!Evet, bizim için biçilmiş ömrün dilimleri olan zaman da tıpkı bu adamın başında taşıdığı buz gibi, üzerimize üzerimize eriyor, hem bizi ıslatıp biz de izler bırakıyor, hem de tükenip gidiyor. Saçlarımızın ağarması, yüzümüzün kırışması, belimizin eğilmesi, gücümüzün tükenmesi şeklinde bizde kendisini gösteriyor. Belki çoğumuz farkında değiliz, başımız üzerinde taşıdığımız sermayemizi her geçen gün tüketiyoruz, her geride bıraktığımız gün bizi, bir gün daha ölüme yaklaştırıyor. Geçen günlerimizle birlikte bir gün daha büyüdüğümüzü sanıyoruz, oysa ömrümüz küçülüyor.Lutfu, keremi, merhameti bol olan Yüce Allah, kulları için her ân değişik fırsatlar yaratmakta. Bazen hoş bir olay fırsat olarak çıkar kulun karşısına, bazen bir nimet, bazen bir kutlu ân, bazen de bir musibet. Onun bizim için uygun görüp diledikleri ve bizim hakkettiklerimiz.. İşte bu fırsatlardan biri de mübarek Şaban ayındaki Berat fırsatı. Şaban ayı, Peygamberimizin Ramazandan sonra en fazla oruç tuttuğu ay.Şaban ve Berat, Müslümanlığımızı gözden geçirmek için iyi bir fırsat..Kulluktaki eksikliklerimizi tamamlamak için iyi bir fırsat..Müslüman kardeşlerimize karşı yükümlülüklerimizi gözden geçirmek için iyi bir fırsat..Allahın evleri mescidlerle tanışıp onların daimi misafirleri olmak için iyi bir fırsat..Kurân ayı Ramazan gelmeden önce, Kurâna karşı sorumluluklarımızı gözden geçirmek için iyi bir fırsat. Kurânı yüzünden okumasını bilmiyorsak öğrenmek için, onu daha düzgün okuyabilmek için, onu anlayarak okuyabilmek için, onun ölçülerini hayatımıza taşıyabilmek için, Kurân ile olabilmek ve Kurân ile dolabilmek için iyi bir fırsat..Günahlardan vazgeçip yeniden ve kararlı bir biçimde Rabbimize dönmek için iyi bir fırsat..Bu mübarek ay ve geceler bizde herhangi bir değişiklik meydana getirmiyorsa, iman ve İslam rekoltemizi artırmıyorsa, bizim için diğer ay ve gecelerden ne farkı olur ki!? Onları sıradan gün ve geceler olarak tüketirsek, onların bereketi bizim hayatımıza bereketler getirmezse, onların mübarek olması ne ifade eder ki!? Önemli olan onların bereketinden istifade edebilmek, onların bereketini hayatımıza taşıyabilmektir. Bir başka olmalı bizim Şabanımız ve Beratimiz!Kısaca söylemek gerekirse, kullarına karşı engin merhamet sahibi olan Yüce Rabbin rahmet ve mağfiretinden nasiplenmek için, tevbeye sığınıp Ona dönen kul olmalı. Rahmet eden, bağışlayan bir Rab, karşısında ilahî rahmeti hak eden ve tevbe eden bir kul bulmalı.Kendisine tanınan bu fırsatları ganimet bilip değerlendirebilenlere ne mutlu!Berat geceniz mübarek olsun, hayatınız bereketlerle dolsun.