Değil miyiz hep bir kardaş?

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Yüzyıllardır memleketimizde insanımız barış içerisinde yaşamıştır. Farklı mezhep, meşrep ve etnik kökenlerine rağmen birbirlerinden kız-alıp vermişler, ortak ticaret ve alış-veriş yapmışlardır. Bizi bir arada tutan çimento, değerlerimiz olmuştur. İslam’ın kök değerlerine sahip olan insanımız et ve tırnak gibi, halı ya da bir kilimin desenleri gibi ortak güzellikleri temsil etmişlerdir.  Elbette bundan sonra da bu kardeşlik ülküsü devam ettirilecektir. Her din ya da dünya görüşü içerisinde ılımanı, aşırısı ve uzlaşısı insanlar vardır. Bir sepet dolusu elma içerisinde birkaç çürük elma çıktı diye nasıl ki geriye kalan elmalar da çürüktür sonucuna ulaşılmazsa, farklı mezheplere bağlı olan topluluklar içerisinden birkaç yaramaz adam çıktı diye toptancı davranılarak diğer masum insanları karalamak da doğru olmaz. Bu sebeple,  ülkemizde barışın, kardeşliğin hâkim olmasını istemeyen güçler, aramıza her biri bir zenginlik kaynağı olan farklı dini yorum ve etnik yapımızı kullanarak bizi birbirimizden ayırmak için şer ve nifak tohumları ekmek isteyebilirler. Bu konuda sorumluluk sahibi herkese, özellikle de kanaat önderlerine büyük görevler düşmektedir. Bu şer tıynetli insanların oyununa gelmemek gerekir.

Ülkemizde İslam’ın Alevî ve Sünni yorumunu benimsemiş milyonlarca vatandaşımız yaşamaktadır. Asırlardır biz bir arada yaşadık, bundan sonra da yaşamaya devam edeceğiz. Biz bir halının ya da bir kilimin desenleri gibiyiz. Nasıl ki desenler, halıya ya da kilime estetik bir güzellik katıyorsa, farklı yorumlara sahip olan insanımız da İslam’ın güzelliğine farklı estetik güzellikler katmaktadır. Biz olaya böyle bir pencereden bakıyoruz. Canciğer olmuş halkımızı birbirine düşürmek ve aramıza hiç istemediğimiz ve adını bile anmayı kerih gördüğümüz kavramları kullanmak suretiyle fitne ateşi salmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.  Bu vatan bizimdir. Başka vatanımız yok. Biz burada doğduk ve barış içerisinde yaşayarak burada öleceğiz. Yapmamız gereken elbirliği ile ülkemizin kalkınmasına ve hayatın her alanında istikrarın sağlanmasına hizmet etmektir. Bundan toplumumuzun bütün kesimleri yarar görecektir. Eğer aksi davranışlar olursa hepimiz zarar göreceğiz.

Büyük mütefekkir Mevlânâ’nın, “lambalar farklıdır, fakat ışık aynıdır” sözlerinde ifade ettiği barış, birlik ve kardeşlik çağrısını Âşık Veysel, “Senlik, Benlik Nedir Bırak” başlıklı şiirinde şöyle dile getirir:

 

Allah birdir Peygamber hak

Rabbül âlemindir mutlak

Senlik benlik nedir bırak.

 

Yezit nedir, ne Kızılbaş?

Değil miyiz hep bir kardaş?

Bizi yakar bizim ataş

Söndürmektir tek çaresi.

 

Şu âlemi yaratan bir

O’dur külli şeye kadir

Alevîlik-Sünnîlik nedir

Menfaattır varvarası.”

 

Görüldüğü gibi ünlü halk ozanımız A. Veysel, İslam’ın yorumunun birçok yüzü olabileceğine dikkatlerimizi çeker. Bu farklılığı bir ayrılık-gayrilik değil, zenginlik şeklinde değerlendiren Veysel, dinî ve kültürel çoğulculuk fikrinin temeline, dinî hoşgörüyü yerleştirir. O halde, âlemi yaratan bir olduğuna göre, O’ndan gelen mesaj da birdir. Alevîlik ve Sünnîlik İslam’ın iki farklı yorumudur. Âşık Veysel’e göre, eğer birileri İslamî anlayışta bu iki yorum mensuplarını birbirine düşürmek istiyorsa, mutlaka bunun arkasında bir menfaat duygusu ve arzusu vardır. Bu oyuna gelmemek gerekir. Hepimiz şu âlemi yaratan ve her şeye güç yetiren biricik/tek Olan’a inananlar olarak, barış ve kardeşlik içerisinde birlik ve dirliği yaşatmalıyız. Kaldı ki, İslam’ın farklı inanç ve düşüncelere açtığı geniş alanı, hele hele aynı dinin çatısı altında toplanan kimseler birbirlerine hiç daraltmamalıdırlar.

Kur’an’a göre, “ben Müslüman’ım” diyen bir kimseye, “hayır, sen Müslüman değilsin” deme hakkımız yoktur. (bkz. en-Nisa 4/49) Her Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Öyleyse, Allah’ı bir, peygamberi bir, dini bir, kitabı bir, kıblesi bir olan insanların dinin yorumunda farklı yöntemleri benimsemeleri bir ayrılık ve gayrılık değildir. Müslümanlar birbirlerini değerlendirirken, mezhep ve meşrep farkını öne çıkarmamalıdırlar. Ünlü İslam kelamcısı Ebu’l-Hasan el-Eş’arî’nin (ö. 324/936) dediği gibi, birbirimizi değerlendirmede “İslam” ismi yeterlidir. Çünkü İslam bütün farklı anlayışları içerisinde toplamış ve hepsine de şâmil olmuştur. Başka isim ve sıfatlar aramaya gerek yoktur. İşte Âşık Veysel de “Alevilik-Sünnilik nedir?/Menfaattır varvarası” derken bu gerçeğe işaret etmektedir.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.