Değişim, bir halden başka bir hale geçiş olarak tanımlanabilir.
Değişme, fert, toplum ve tabiat alanında yaşanan bir olgudur. İnsan ana rahmine düştüğü andan itibaren bir değişim ve gelişim dönemleri yaşamaya başlar, ceninlik döneminden itibaren hem biyolojik ve hem de ruhsal anlamda bir gelişme evresi içerisine girer. Bu durum doğumla birlikte; çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık şeklinde sürer.
Değişen sadece insan ve canlı varlıkların yaşamı değil, tabiatta da birçok değişimler görülmektedir. Mevsimler, gece ve gündüz, soğuk ve sıcaklığın her biri bir değişim ve gelişim örneğidir. İslam metafiziğinde “tecellide tekrar yoktur” anlayışı bunu ifade eder. Ünlü Yunan filozofu Heraklitos’un “bir ırmakta iki defa yıkanılmaz” sözü de, varlıkta değişimin zorunlu ve kaçınılmaz oluşunu pekiştirir.
Değişim varlığın doğasında vardır. Değişme bütün zamanlar için mutlak bir doğrusallık ifade etmez, yerine göre bozulma ve yozlaşma gibi süreçler de izleyebilir. Değişme, sadece bireysel hayatta değil, aynı şekilde toplumsal hayatta da meydana gelir. Toplumsal değişme, toplumun sosyal yapısı içerisinde yer alan kurumlar ve insanlar arasındaki ilişki biçimlerinin değişmesi şeklinde tezahür eder.
İslam düşünce geleneğinde birçok şair ve mütefekkir değişim olgusunun kaçınılmazlığına işaret etmişlerdir. Örneğin Mevlânâ; “düne ait ne kadar söz varsa dünle birlikte gitti cancağızım/Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” derken; Yunus Emre ise, “her dem yeniden doğarız/Bizden kim usanası” sözleriyle bu değişime vurgu yapmışlardır.
Değişimin özünde, bir canlılık ve dinamiklik vardır. Değişimin olmadığı yerde kokuşmuşluk meydana gelebilir. Nitekim Bediüzzeman Said-i Nursî; “eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” şeklindeki uyarısıyla değişimin canlılık, durağanlılığın da atalet ve yıkım getireceğini belirtmiştir.
Değişim sadece inanç ve düşünce hayatında değil, maddi ve sosyal hayatla ilişkili konularda da meydana gelir. Değişim, şeklî bile olsa, insana bir ferahlık verir. Sözgelimi, evin eşyası aynıdır, ama yerleri değiştirildiği zaman insan bir ferahlık ve yenilenme hisseder. Yerine göre, ticaret, akademik ya da tatil amaçlı seyahatlerde insanın yenilenmesine vesile olur. Bu da bir değişim arzusudur. Nitekim Hz. Peygamber’den rivayet edilen: “Seyahat ediniz, sıhhat bulunuz” sözü, seyahat ile sağlık arasındaki ilişkinin varlığını ortaya koyar. Çünkü insan, tekdüze ve monotonlaşmış bir hayattan ancak seyahat etmekle yenilenebilir. Seyahatin insan hayatına kazandırdığı birçok yararlar vardır. Geziler sayesinde insanın yeni arkadaş çevresi oluşturması, bilgi ve tecrübesini artması, farklı mekân ve yaşam biçimlerine tanık olması vb. gibi durumlar, psikolojik açıdan rahatlamaya ve biyolojik açıdan da sağlıklı ve zinde olmaya bir vesile teşkil eder. Türkçemizde hicret olgusunu da içeren bir anlamlar dünyasına sahip olan“tebdil-i mekânda rahmet vardır” sözü bu gerçeği doğrular.
O halde yozlaşmadan değişim iyidir.