Mevlana Haftası başlıyor. Konya’nın Bayramı geliyor. Bütün hazırlıklar tamamlandı artık tatlı bir telaşla 10- 17 Aralık günlerinde yapılacak Mevlana Kültür Sanat Etkinlikleri’ni bekliyoruz. İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar’la Mevlana Kültür ve Sanat Etkinlikleri’ni konuştuk. Memleket Söyleşileri’nde bu hafta bu etkinlikler öncesi son durumu, yenilikleri, sema programını ve sema konusundaki tartışmaları ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz. Aslında Konya için Mevlana haftası demek bayram demektir. Haftanızın kutlu olmasını diliyoruz.
-Mevlana Haftası başlıyor. Çalışmaların herhalde artık sonuna gelindi, son hazırlıklar nelerdir?
Yaklaşık altı aya varan bir çalışmada nihayet bugüne gelindi. Her yıl 10 Aralık- 17 Aralık tarihleri arasında yapılan etkinlikler bu yıl 7- 17 Aralık tarihleri arasında yapılacak. Hazırlıklarımızı tamamladık. İnşallah 7 Aralık’ta etkinlikler başlayacak. Umarız planladığımız şekilde neticeye kavuşuruz.
Etkinliklerde her yıl yapılan rutin programların dışında bu yıl farklılıklar da olacak: Sergiler, Uluslararası düzeyde konferanslar ve sempozyumlar etkinliklerin farklı bir yönünü öne çıkaracak. Prof. Talat Halman ile değerli sanatçımız Yıldız Kenter’in sergileyeceği büyükler için bir tiyatro gösterimi, çocuklarımız için de Devlet Tiyatrosu salonumuzda oyun, yine Mevlana Haftası’nın önemli etkinliklerinden olacak. Gelecek yıl uluslararası hale gelecek olan Mevlana Koşusu ve bu yılın ilklerinden Çizgi Film gösterimi ile bizim uzun vadede Konya ile bütünleşeceğine inandığımız Mistik Müzik Festivali bu yıl yine Mevlana Dostlarına, Konyalılar’a ve Konya’ya gelen değerli misafirlerimize dolu dolu 11 gün yaşatacak.
Sema programının zaten klasik bir yapılışı var. Sema Hz. Mevlana’dan bugüne kadar aynı şekilde yapılıyor. Bunda bir değişikliğin olması düşünülemez. Zaten biz bunda yapılan değişiklikleri eleştiriyoruz. Mesela; Ankara’da Ramazan ayında bir sema programının olduğunu öğrendik. Burada sanki bir animasyon gibi sahneye bir semazen çıkıyor, sonra o oradan ayrılıyor başka bir semazen geliyor. Bir halk oyunları figürü gibi algılanıyor. Biz bunu kesinlikle doğru bulmuyoruz. Sema içeriğinde dini bir muhtevada taşıdığı için dün ne ise bugün de o olmalı. Bu bağlamda Sema zaten rutindir, burada bir değişiklik düşünülemez, ama biz törenler olarak baktığımızda; değişiklikler var, ilaveler var, çoğaltımlar var.
Bu sene programımız: Sema programı, İkinci Mistik Müzik Festivali, konferanslar, Panel, sempozyum, film gösterimi, tiyatrolar, sergiler, sportif yarışmalar şeklinde oluşuyor. Sema programı 7-17 Aralık tarihleri arasında 11 gün içerisinde 15 program olarak icra olunacaktır. Bu programların dört tanesi gündüz, 11 tanesi de akşam. Gündüz programları genelde hafta sonu (resmi dairelerin tatil oluşu münasebetiyle diğer şehirlerden gelebilecek insanlar için cumartesi, pazar günleri) olacak, birde 17 Aralık ile 14 Aralık Çarşamba günü gündüzde program icra edilecek. Gündüz yapılacak programların saatleri 13: 00, akşam yapılacak sema programlarının saati ise 20:00 olarak belirlendi. Sema programlarımızın tamamı Mevlana Kültür Merkezi’ndeki kapalı sema salonunda icra edilecek. Bu sene bir ilavemiz var; 7 Aralık tarihinde, törenlere ismini veren yer olan, Hz Mevlana’nın kabrinin başında, dua ile etkinlikler başlarken burada çocuk semazenlerimiz de sema yapacaklar. Törenler 6- 8 yaş grubundaki çocuklarımızın Hz Mevlana’nın kabrinin bulunduğu ve dergâh zamanında da sema yapılan yerde sema yapacaklar ve törenler bununla başlayacak. Böyle bir yeniliğimiz var, umarım kabul görür. Bu semanın, yeni yetişen çocuklarımızın gönüllerinde yer edinebilmesi için bunun bir fırsat olacağı kanaatindeyim.
Sema programımızda iki bölüm var. Birinci bölüm Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Güzel Sanatlar Müdürlüğü’ne bağlı olarak işlev yapan Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun Türk Tasavvuf Müziğinden sunacağı örneklerden oluşan bölüm. Bu bölümde uzun yıllardır Mevlana’ya hizmet eden Ahmet Özhan yine bu yıl da şef olarak yer alacaktır. İkinci bölüm ise gerçek anlamda Semanın yapılacağı bölüm; bu bölümde Bakanlığımız’ın Konya’da görev yapan Müzik topluluğu musikiyi icra edecektir. Kültür Turizm Bakanlığı’nın Sema yapma konusunda tek yetkili, tek yeterli topluluğu Konya’dadır. Bu insanlarımız semayı icra edeceklerdir. Konya’daki Türk Tasavvuf Müziği topluluğu tek yetkili olan gruptur. Bunların dışında bir takım özel gruplar olabilir, başka şehirlerdeki Bakanlığın toplulukları da kendi istekleri ile sema yapabilirler. Tabi biz bunların olmasına da karşı değiliz. Burada söylemek istediğimiz tek yetkili topluluğun Konya’da olduğudur.
-Sema’nın son yıllarda olur olmaz yerlerde yapılması tartışma konularında bir tanesi. Sizin bu konudaki görüşleriniz neler?
Yapılan işin adını iyi koymak lazım. Sema bir halk oyunu mu? Folklorik bir gösteri mi? Yoksa içinde dini motiflerinde yer aldığı bir ritüel mi? Bulunduğunuz mekan ile yaptığınız işin örtüşmesi lazım. Bu iki lazımlılığı eğer iyi belirlersek bütün sorunlardan da arınmış oluruz. Önce Sema konusunda yapılan yanlışlar ne onu söyleyeyim; Alkollü ortamlarda sema yapılıyor, diye birçok insanımız yazıyor çiziyor, bunu herkes dillendiriyor, bu doğrudur. Bir de sema yapan arkadaşlarımız gerçekten bu konuda ehliyetli mi, değil mi? Bu konularda sorunlar yaşanıyor.
-Sema yapmak için gereklilik nedir?
Ben bunu iki noktada değerlendiriyorum. Birincisi Semanın yapılışındaki şekli bilgi, formel bilgi. Bu formel bilgiyi bir insan bilmeyebilir, ama iki ay üç ay çalışır, Sema’nın nasıl yapıldığını öğrenebilir. Bunu tespit ederiz. Sema konusuna yıllarını vermiş hocalarımız, arkadaşlarımız bunu tespit ederler. Semaya başladığında ayak hareketleri düzgün mü, kol hareketleri düzgün mü? Bu tespit edilebilir, bunun yeterliliği bilinebilir. İkincisi ise Sema’nın arka planında bir şey daha var, biz ona ahlaki bölüm diyoruz. Bu tespit edilemez, bunun tespit edilmesi mümkün değil. Bizim yeterlikteki amacımız -hiç değilse- şekli bilgideki yeterliliktir. A şahsı Semanın nasıl yapıldığını daha iyice içselleştirmemiş, onun şeklindeki, uygulama formundaki nüansları bile kavramamış ve bir otelde sema yapıyor. Ben buna şahit oldum ve o anda on beş- yirmi tane Japon turistte bunları izliyordu. Belki o turistler semayı ilk defa gördüler, bunu ilk defa izliyorlar. Şimdi o insanlar “sema bu” diyecekler. Ama ben yan tarafta bunu izlerken çok net görüyorum ki bu, Sema değil, çok ciddi yanlışlıklar yapılıyor, eksiklikler var. İşte bunların önlenmesi lazım, Semayı izleyen bir insanın gözünde, gönlünde meselenin özü neyse onu o insanlara vermek lazım. Biz diyoruz ki; klasik semanın klasik bir şekilde sürdürülmesi lazımdır.
-Peki, bunu nasıl başaracaksınız?
Tabi açıkça söyleyelim bu konu bizim halledebileceğimiz bir şeymiş gibi görünmüyor. Bunu itiraf edeyim, çünkü bu çok farklı yönleri olan bir husus. Peki, ne yapılabilir? İşin ahlaki boyutunu kastetmeyerek söylüyorum. Ana formel boyutunu bilenler var, örneğin A şahsı bunu öğrendi, Sema yapmak istiyor, bu insanının, Bakanlığın yeterlilik verdiği ihtisas komisyonu ya da adına ne dersek, bu komite sema yapışını izler, yeterli bulurlarsa bir sertifika, bir belge verebilirler. Bir şekilde bu mekanizmayı kurmak lazım, buraya başvuran şahıslara bunun yaptığı Sema şekil itibari ile doğrudur diyerek bunu onaylayacak bir kurumun olması gerekiyor.
Bu işin bir tarafı, biz bununla sınırlandırmak istemiyoruz. Hz. Mevlana’nın vefatından sonra dünyada 55 noktaya dergâh dağılmış. Mevlana’nın alabildiğine geniş kollarıyla sunduğu bu dergâhların insanlar üzerindeki etkisi çok değişiktir. Tam olarak sınırlamakta ne akli olarak mümkün, ne Mevlevi mantığıyla mümkün, ne de resmi olarak mümkün. Kim istiyorsa yapsın ama yapılan şey öze uygun olsun, kaynağına uygun olsun.
Yapılan mekânlarla ilgilide ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir restorana gidiyorsunuz, bu restorana gitmekteki amacınız yemek yemektir. Restoran bir mescit değil, bir okul değil, bir salon değil. Her şey kendi mekânında yapılmalı. Otellerde veya restoranlarda, nerede yapılırsa yapılsın Sema programının bir meze gibi değerlendirilmesi doğru değil. Bu yapılıyor, biz buna karşıyız. Peki, bunlar kontrol edilebilir mi? Evet edilebilir. Genelde bu işin yapıldığı yerler turistik tesislerdir. Kültür Bakanlığı’na bağlı ola bu tesisleri biz kontrol ediyoruz zaman zaman. Bu konuyla ilgili bir yönetmelik çıkarılabilir. Siz şöyle diyebilirsiniz: Konya’da Semayı siz biliyorsunuz da hadi Muğla’daki il müdürü bilmezse, nasıl yapılacak. Bunun içinde bir yönetmelik hazırlanır, Sema programının yapılacağı yerlerin ölçüleri belirlenebilir. Yerin darlığı, genişliği, yapılacak yerin muhteviyatı belirlenebilir. Bu yönetmelik çerçevesinde herkes bunu kontrol edebilir. A oteli Sema yaptırmak istiyor, yaptırsın, Sema yaptıracağı insanlar yeterli olsun, Sema yapılacak mekân uygun olsun. Bir mekânda Sema yapılacaksa oradaki semazenlerin Sema yapabileceği büyüklük olsun ve o Semayı izleyecek insanlar o Semayı izleyecek durumda olsunlar. Bırakın kaşık çatal seslerinin arasında bu olmasın.
-Bu yıl Konya’ya gelecek müzik gruplarında da bazı kriterler aradınız mı? Otokontrol yapıyor musunuz?
Biz otokontrol yapmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede zaten Sema topluluğumuz Sema icra ediyor. Hanımlardan müracaatlar geldi ama biz onlara “hayır” dedik. Bazı kişiler, “Sema yapabilir miyiz”, dediklerinde biz, “hayır”, dedik. Ama Mistik Müzik Festivali için düşündüğümüzde zaten bizim davet ettiklerimiz buraya gelecekler. Orada zaten bir sorun olamaz. Biz Mistik Müzik Festivali’nde temeli oluşturduk.
-Mistik Müzik Festivali sizin için ne kadar önemli, bu konuyu ne kadar önemsiyorsunuz?
Ben bu işin Konya ile bütünleşeceğine inanıyorum ve Mistik Müzik Festivali’nin Konya’da yapılması gerektiğine inanıyorum. Biz iki yıldır davetlerle işi götürüyoruz. Ama gelecek yıllarda öyle ümit ediyorum ki mistik müzikle uğraşan bütün müzisyenler buraya gelmek isteyecekler. Zaten bu yıl bile birçok müracaat vardı. Biz gelecek yıllarda “buyurun gelin” diyebiliriz. Ona göre alt yapımızı oluşturmalıyız. Uluslararası bir konser nasıl yapılır, bunun alt yapı hizmetleri nelerdir, kamuoyunu alıştırmak, ekibi alıştırmak, bunun teknik çalışmalarını yapmak bir süreç istiyor. Ama Allah’a çok şükür beklediğimizin üzerinde bir hızla ilgi bu noktada yoğunlaşıyor. Tabi buna Konya’nın yapısı da uygun.
-Oteller açısından baktığımızda durum nedir?
Benim otel sektöründen edindiğim intiba toplam 7-17 Aralık tarihleri arasında doluluk oranı yüzde seksenin üzerinde, zaten son günlere doğru doluluk oranı yüzde yüzlerde. 7-17 Aralık olarak etkinlikleri 3 gün artırdık. Ben bu üç günde başlangıçta bu kadar yoğun bir talebin geleceğini doğrusu beklemiyordum, bu kadar rahat doldurulacağını startı verirken düşünmüyordum, biraz ihtiyatla karşılıyordum. Geçen yıl bazı toplantılarda dillendirildi, 1- 17 olsun denildi. Ben hep şunu savundum; bir anda 10 günlük süre artırımına gidecek olursak problem yaşayabiliriz. Salonlarda doluluk olmayabilir, bir iş yapıyorsunuz, bu işin sonucunda hedef kitlenize ulaşamıyorsanız o zaman sıkıntı olur, otellerimizin alt yapısı tam olarak müsait değil, yatak kapasitemiz yeterli değil. Gelecek yıl Konya’da iki büyük otel daha devreye giriyor. Şu anda 3000 civarlarında olan kapasitemiz o zaman 4500’lere yükselecek. Dedeman ve Divan Otel açılacak. Biz bu otellerimiz açılınca biraz daha rahat hareket edebileceğiz. Ben burada dengeli hareket edilmesi gerektiğini savunuyorum. Bu sene 7- 17 tarihleri arsında olacak, gelecek sene belki 1- 17 gülerinde bu etkinliği yapacağız. Yeni otellerimizde devreye girince daha rahat olacağız.
-Medya mensuplarının rahat programları takip edememeleri geçen yıl eleştiri konusu oldu. Bu yıl bu konuda düzenlemeler var mı? Bir de salonda VIP için yeterli oda yok, bu sene bu sorunlar dikkate alındı mı?
Mevlana Kültür Merkezi’nde 2003’te bir gece, 2004’te Sema törenlerimizin tümünü yaptık, 2005’te yine nasipse tümünü yapacağız. 2003’ü zaten konuşmaya gerek yok, geçen yılı dikkate alacak olursak hatırlayın, biz 10 Aralık’ta saat 8’de programa başlayacağız, saat 6’da salon ancak bitirilebildi. Ben burada kimseyi itham etmiyorum. Şartlar bunu gerektirdi. Bu çerçeveden olaylara bakılmasında fayda var. Geçen yıl o şartlarda gelen bir basın mensubumuz istediği havayı bulamadı. Ama bu eksiklikler kurumdan kaynaklanan bir hadise değildi. Bir noktada önemli; Kültür Merkezi’nin içerisinde bildiğiniz gibi dairevi bir yapı var. Dairevi tribün yapısında bir takım büyük salonlarda olduğu gibi (mesela Lütfü Kırdar Kongre merkezinde olduğu gibi) basın mensupları için özel bir loca yapılamıyor, müellif bunu düşünmemiş. Yukarıya basın koridoru diye bir asma kat yapmış. Bu bir konferans olsa siz gidersiniz konferansın cephesinden görüntünüzü alırsınız, ama bu bir Sema programı, fotoğraf çekmek isteyen arkadaşlarımız semazenin farklı boyutlardan görüntüsünü almak ister. O basın koridoruna çıktığı zaman her düşündüğü, düşlediği fotoğrafı alamıyor. Peki, oraya çıkartmayalım, aşağıya alalım, aşağıda da bir basın locası yok. Yapıdan kaynaklanan sorunlar var. Biz Sayın Valimizle bu konuyu uzun uzun düşündük ve bazı yenilikler yaptık. Mesela bu yıl sanatçılarımızın bulunduğu sahnenin hemen arkasındaki tribünlerin yarısını medya mensuplarımıza ayırdık. Orada çok daha rahat çalışabilecekler. Tabi salonda bazı sorunlar var. Proje müellifi bu konularda bazı eksiklikler yapmış. Tabi bu projenin yirmi yıllık bir proje olduğunu da unutmayalım. Bir de salon şu anda tamamen belediyenin sorumluluğunda, bu VIP ve basın salonlarındaki eksikliklerinde giderilmesi belediyenin elinde. Ben Belediye’den arkadaşlarımızın bu konuda ciddi bir şekilde çalıştıklarını söyleyebilirim. Burada tabi çok önemli bir sorun da proje müellifinin izni olmadan bir çivi bile çakamıyorsunuz. Bu eksikliklerin giderilmesi için bir şeylerin yapılması gerekiyor ama herkesin eli kolu ne yazık ki bu noktada kilitleniyor. VIP diye yapılmış bir yer var, fuayenin üstünde, üç- dört tarafı açık, yani burası değişmeli ama proje müellifi bu konuda korkunç haklara sahip olduğu için hiçbir iş yapamıyorsunuz. Belediye de bir şeyler yapmak istese sizin anlayacağınız yapamıyor. Ama değişmesi gerekiyor bu böyle olmuyor. Statükocu olmamak en iyisi. Eğer bir şey değişmesi gerekiyorsa değişebilmeli.