AK Parti’de demokratik açılımların vatandaşa daha net bir şekilde anlatılabilmesi için kurulan ‘açılım kadrosu’nda yer alan Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Konya Milletvekili Sami Güçlü ile görüştük…
Güçlü, ‘demokratik açılım’ çalışmalarını hem heyecanla takip ediyor hem de bu sürece katkıda bulunmak adına çaba sarf ediyor.
Bir kere ‘demokratik açılım’ çalışmalarının Türkiye’nin ufkunu açacağına inanıyor Güçlü… Bu yüzden bu çalışmayı sadece AK Parti’nin omuzlamasının eksik kalacağını belirterek ‘aldığı oy oranından daha fazla etkiye sahip’ CHP ile, milliyetçi kimliğin temsilcisi MHP’nin de mutlaka katkıda bulunması gerektiğini belirtiyor…
“Endişelenecek bir şey yok mu?” diye sorduğumda Güçlü, elbette bu süreçte endişenin de bir yerinin olduğunu söylüyor.
Yani her tavrın bir katkısı olacak.
Bir kere bu açılıma ‘Kürt açılımı’ deyip çerçevesinin daraltılmasını doğru bulmuyor…
Hükümetin de ‘demokratik açılım’ başlığı altında bu çalışmaları sürdürdüğünün altını çiziyor.
‘Sorunları yok sayamayız’ diyor Güçlü…
Keşke, ‘yok’ demekle sorunlar ‘yok’ olsaydı.
21. yüzyıla daha güçlü bir Türkiye bırakmak için de ‘en iyi fırsatın yakalandığı’nı söylüyor…
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözlerini hatırlatıyoruz kendisine…
‘En iyi fırsat’ denilmekle neyin kastedildiğini soruyoruz…
Yoksa gerçekten ABD mi istiyor bu açılımı…
Sorunları çözerken, bir takım şartların da oluşmasının akışı hızlandıracağını söylüyor. Türkiye’nin kendi sorununu çözmek için ABD’den talimat almasının akıl işi olmayacağını belirtiyor.
Irak’ta istediği neticeyi elde edemeyen ABD’nin, bu ülkeden çekilirken geride kargaşa bırakmak istemeyeceğini, bu bölgedeki istikrar için de Türkiye’ye ihtiyacı olacağını söylüyor…
İşte fırsatın biri bu…
Sonra hükümet, cumhurbaşkanı, genelkurmay ilişkilerinin de normalleştiğini, bunun da bir başka fırsat olduğunu…
Türkiye kendini silkelemeye dönük bir takım adımlar atarken, dış faktörlerin de sürece olumlu katkı sağlamaya mecbur olmalarının kötü bir tarafı var mı?
Güçlü’ye AK Parti’nin eline kordan bir alev aldığını söylediğimde onaylıyor…
Ama bu alevi Türkiye eline almak zorunda…
Demokratik Açılım çalışmaları sürerken, körü körüne buna karşı çıkmanın bir anlamı yok…
AK Parti bu açılımları toplumun tüm kesimleriyle birlikte yapmak istiyor.
Türkiye’nin önündeki tüm demokratik sorunların kaldırılması için, atılacak sağlam adımlara katkı unutulmayacaktır.
Gidilecek yerle durulacak noktanın tayinine dair işbirliği neden kötü olsun?
Hem ortada henüz bir paket de yok!
Kuru kuruya karşı çıkmanın anlamı olabilir mi?
Demokratik Açılım’da ‘istişare süreci’nin tukaka ilan edilmesini doğru bulmuyorum.
Aynı şekilde, devletin üniter yapısına yönelik bir harekete de tabi ki kimse sessiz kalmamalıdır.
Şimdi ‘katkı’ sürecindeyiz.