Bir zaman hırsızıyız hepimiz. Yaptığımız şeyde ömürlerden çalmak. Dengeyi kuramıyoruz yaşantımızda. Bu da bizi birilerinden çalıp başka bir yerlere eklemeye götürüyor.
Sorsanız herkes bu dünyaya iyi bir insan olmak için geldi.
Sorsanız her birimiz her şeyin hakkını vererek yaşıyoruz bu hayatı.
Kazın ayağı öyle değil.
Daha önce de yazılarımda hep söylediğim bir şey var. Değer vermek ve kıymet bilmek. Ben insanoğlunda bu 2 hasletin muhakkak olması gerektiğini hep söylemişimdir.
İnsan yaradılışı itibariyle, ayarı kaçmaya da dengede kalmaya da aynı mesafededir. Çok kıymetli bir hocam “insanoğlu topraktan yaratıldı, suyunu fazla kaçırırsanız çamur olur” derdi. Bugün düşünüyorum da ciddi manada doğru bir lafmış.
Denge önemli.
Hayatın her anında kollamamız gereken hassas bir ayar. Kızarken, konuşurken, severken, söylenirken, gülerken, sevinirken… Her an ve zaman.
Benim bu dengeyi kaçırdığım bazı anlar var. İtiraf edeyim.
Benim itirafım size de, kendinize “dengeyi kaçırıyor muyum?” sorusunu sormanıza vesile olur diye düşünmekteyim.
Şöyle ki ben ‘susma’ konusunda terazinin topuzunu kaçırıyorum. Bazen öyle bir susuyorum ki etrafımdakiler sessizliğin çığlığını duyuyor.
Tabii burada esas soru neden sustuğum ya da susturulduğum? Çoğu zaman söylerim ve anlaşılmazsam susmayı yeğlerim. Tabii yok böyle bir susuş. Denge falan kalmıyor haliyle. Yani kendime diyorum ki burada bir yanlış var, burada bir ‘dengesizlik’ var, tabiri yerindeyse.
Lakin biraz da şu yüzden susuyorum. Hani Özdemir Asaf diyor ya: “Söylenemiyor çok şey. Susmadan.” İşte öyle.
Hal böyle olunca dengeyi kaçırdığımız da oluyor.
Ancak yine ve yeniden söylüyorum ki hayatın her aşamasında her şeyi tadında ve ayarında götürmek lazım.
Yine önerilerle ve itiraflarla dolu bir yazı oldu. Bu sefer şöyle bir şey yapalım, sizin hayatınızdaki denge probleminizi konuşalım. Ben itiraf edebiliyorum, peki ya siz bana itiraf edebilecek misiniz?
Bekliyorum.