Yüce Rabbimiz, Mekke’de sayıca az olan bir grup Müslüman’a indirdiği Rum Suresi ayetleriyle, Müslümanların dünya gündemine kayıtsız kalmamalarını işaret buyurmuştur. Zira surenin ilk ayetlerinde Mekke’ye bir hayli uzakta olan Bizans ve İran güçleri arasındaki bir savaş söz konusu edilmiş ve bu savaşta Kitap Ehli olan Rumların yenildiklerini, ancak kısa zaman içerisinde onların toparlanıp düşmanlarına galip geleceklerini haber vermiştir.
Hal böyle iken, günümüz bir köye dönüşen dünyamızdaki gelişmelere Müslümanların ilgisiz ve duyarsız kalmaları düşünülemez. Çünkü bugün, dünyanın çok uzaklarında olan bir olay, kısa zaman içerisinde görüntülü olarak bizlere ulaşabilmektedir. Elbette bu gelişmeleri doğru okumak, doğru yorumlamak ve alınması gereken dersleri almak hepimize düşmektedir.
Japonya’da meydana gelen, sarsıntısı ve etkisi yıllar boyu tüm dünyayı etkileyecek olan deprem ve tsunami olaylarını da aynı hassasiyetle okumamız gerekmektedir.
Kur’ân’da bir surenin adı Debrem/Zilzâl suresidir. Bu surede Yüce Rabbimiz, Kıyamet öncesi dünyamızda meydana gelecekbüyük sarsıntıdan bahseder:
Yerküre kendine özgü dehşet bir sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan «Ne oluyor buna!» dediği zaman! İşte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır. (99 Zilzâl 1-5)
Yüce Rabbimiz bu ayetleriyle o güne şimdiden hazır olmamızı ister. Aslında dünyamızda zaman zaman meydana gelen depremler de hepimiz için bir uyarıdır. Her şeyden önce depremin meydana geldiği bölge insanlarına uyarıdır. Daha sonra da diğer insanlara uyarıdır. Şöyle ki:
Deprem, Yüce Allah’ın erişilmez kudretine dikkat çekmekte, bu konuda gaflet içerisinde olanları bir kez daha uyarmaktadır. Evet, Allah’ın gücü karşısında hiç kimse duramaz. Teknolojik hazırlık ve donanıma sahip olan Japonlar bile! O’nun bu erişilmez gücü, doğa, tabiat kelimeleriyle izah edilemeyecek kadar büyüktür.
Yeryüzünün halifesi olarak bu dünyaya gönderilen insan, bu dünyayı imar etmekle görevlendirilmiştir. Bunun için o, yeryüzünü en güzel şekilde imar edecek, donatacak, kuracak, yapacak ve yaşatacaktır. Gelebilecek bir kısım afetlere karşı da tedbirini alacak, hazırlıklı olacaktır. Ancak insan, bu dünyanın fani olduğunu, asıl yurdunun ahret olduğunu asla unutmamalıdır. Zira bir gün bu dünyayı terk edip gidecektir. Onun bu dünyada çok büyük makam ve mevkilere gelmesi, onu asla şımartmamalı, Yüce Rabbine karşı kibir ve taşkınlığa sevk etmemelidir.
İnsan, ne kadar güçlü olursa olsun, kendisi üzerinde çok daha güçlü olan Yüce Yaratıcı olduğunu asla unutmamalı, onun yeryüzünü imar çalışmaları Yüce Rabbe başkaldırıya dönüşmemelidir. Yüce Allah’ın bahşettiği beyin ve lütfettiği yer altı/yerüstü nimetleriyle çok büyük projelere imza atan insanoğlu, bu arada Rabbini unutmamalı, O’na karşı sorumluluklarını ihmal etmemeli, O’nun ölçüleri doğrultusunda bir hayatın adamı olmaya gayret etmelidir. Teknolojik bunca buluş ve gelişmelere imza atan beyinlerin, hala totemlere tapınmaları elbette Yüce Rabbin gazabını ve azabını celp edecektir.
Kur’ân, insanın istiğna duygusunun kendisini azdırdığına dikkatleri çeker. İnsan, ben kendi kendime yeterim, benim kimseye ihtiyacım yok, Tanrı’ya da dediği zaman azgınlık ve taşkınlıkta sınır tanımaz olur. Artık bu aşamada onu Rabbine karşı hiç kimse koruyamaz. Nitekim ünlü Titanik Gemisi yola çıktığında, geminin sağlam ve donanımlı oluşunu anlatmak için kaptan, bu gemiyi Tanrı bile batıramaz demişti. Sonuçta hiç beklemedikleri ve hesap edemedikleri yerden kaza geldi ve bir çok insan suya gark olup gitti. Bu nedenle insan Rabbin bahşettiği nimetler sayesinde, ilerleme kaydettikçe Rabbin karşısında tevazuu artmalı, meyveli ağaç gibi başını yere eğip huzurda secdelere kapanmasını bilmelidir.
Deprem, bizlere de çok şeyler söylemektedir. Bibizlere de depreme hazırlıklı olmamızı hatırlatırken, asıl kurtuluş olmayacak olan büyük deprem kıyamete de hazırlıklı olmamızı öğütler. Ey insan, Rabbin karşısındaki acziyetini, çaresizliğini gör de O’nun olmaya, O’ndan yardım ve destek alarak ayakta kalmaya gayret eder. Dünyadan nasibini ararken sakın dünyevileşme, asıl yurdun ahreti unutma. Ne olursan ol, kendine güvenme ve Allah’ın şu ayetlerini yüreğini ve beynini ortaya koyarak bir kere daha oku ve ibret al:
Kötülük tuzakları kuranlar, Allah'ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir.
Yoksa Allah'ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbin çok şefkatli, pek merhametlidir. (16 Nahl 45-47)
Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, (sanat ve sınai alanda) yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı. (16 Nahl 112)