Dünyanın derdi tasası bir türlü bitmiyor değil mi? İşi, tahsilatı, işçisi, müşterisi, evi, eşi, çocuğu, hastalığı… hayatta dört başı mamur yaşamak, hayal oluyor.
Her sıkıntının çözümü için ayrı ayrı uğraş verme ihtiyacı da bizi yoran ve yanıldığımız noktalardan biri. Yoruluyoruz ve gerçekten boşa yoruluyoruz.
Alacağınızı tahsil etmek için ayağına defalarca gittiğiniz adamdan bir türlü tahsilat yapamıyorsunuz değil mi? Baş ağrınız için gittiğiniz hastahane baş ağrınıza kalıcı bir çözüm bulamıyor sadece anlık baş ağrınızı kesecek ilaçlar verebiliyor. Çocuğunuzla inatlaştığınız konuda katiyyen fikrini değiştiremiyorsunuz değil mi? Vs. vs…
Boşa yorulmayın çünkü hiçbirinin çözüm kaynağı onlar değil. Her derdinizde başvurmanız gereken tek yol, sarılmanız gereken tek amel var, o da TAKVA’dır.
“Kim takvaya sarılırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği-ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter.” (Talak Suresi, 2-3. Ayetler Meali)
Kardeşim evinde geçimsizliğin mi var? Takvaya sarıl.
Kazancın geçinmene yetmiyor mu? Takvaya sarıl.
Hasta mısın? Takvaya sarıl.
İşlerin yolunda mı gitmiyor? Takvaya sarıl.
Çocuğun sözünü mü dinlemiyor? Takvaya sarıl.
Düşmanın, korkuların mı var? Takvaya sarıl…………
Allah sözünden dönmez. O (c.c.), takvaya sarılanın sıkıntısına ummadığı yerden bir çıkış, kurtuluş vereceğini bildirmiştir ve Allah insanlara benzemez, O (c.c.) sözüne sadıktır.
Takva, en basit haliyle “günahlardan kaçınmak” anlamına gelir.
Diyelim ki borcun var ve ödeyebilecek paran yok. Hiç krediye gitme, dolar-euro
alıp ta “Suriye’ye girersek bunlar yükselir, kar ederim” hayalleri kurma, takvaya sarıl, yani işlediğin günahları terket. Allah vaadediyor, sana hesap etmediğin, ummadığın yerden çıkış-kurtuluş yaratacak ve borcunu ödeyeceksin. Eğer sen borcun için faize gidersen ancak günahını artırırsın ve asla borçtan da kurtulamazsın, hatta bulunduğun durumdan daha beter bir hale düşersin.
Hasta mısın? Öncelikle takvaya sarıl. Açık ve dar giyinme, insanları kandırma, ALLAH'TAN KORK, gıybet etme, yalan söyleme, dünya hırsını bırak, kendini temize çıkarma... Sen insanları aldatıp para kazanırken hastalığından kurtulamazsın çünkü zaten hastalığının sebebi o. “Başınıza gelen her musibet ellerinizle işledikleriniz sebebiyledir” (Şura Suresi, 30. Ayet Meali).
“Nefsim elinde olan ALLAH’A YEMİN EDERİM Kİ, kişinin ayağının sürçmesi, ayağını bir ağaç parçasının yırtması, bir damar seğrimesi muhakkak işlenilen bir günah yüzündendir” (Hennad, Zühd, 1/209; Kenzu’l-Ummal).
Yani kardeşim zaten günahların yüzünden bu sıkıntıdasın ve sıkıntının gitmesini istiyorsan da takvaya sarıl yani günahlarını terket ki, günahların sebebiyle sana o sıkıntıyı veren Rabbin, verdiği sıkıntıyı alsın. Tabi bu terkediş için önce tövbe lazımdır. O günahına gerçekten bir pişmanlık lazımdır.
“Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse, Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu lütfeder ve ummadığı yerden rızık verir” (Ebu Davud)
İşte işlediğin günahtan pişman olduğun anda, istiğfar ettiğin anda takvanın kapısını açmış oluyorsun ve Allah yardıma başlıyor.
Günah, sıkıntı, pişmanlık, günahtan kaçma, çözüm döngüsünün nasıl işlediğini umarım anlatabilmişimdir.
Takva günahtan kaçmaktır evet ama ilk aklımıza gelmesi gereken şey, üzerimize farz olan ibadetleri yapmamanın da günah olduğudur. Yani işin besmelesi, üzerimize farz olan ibadetleri yerine getirmektir çünkü bunların terki de günahtır, hatta bazılarında küfürdür.
Bir de Allah'a hamd edelim ki başımıza bu sıkıntılar geliyor. Çünkü bu sıkıntılar bize
hem uyarı hem keffarettir. Bir de her günahı işleyip te başı bile ağrımayanlar var, ya öyle olsaydık! "Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için kâfi gelirdi."
(İbn-i Asakir)
Gelin ey kavmim, göz göre göre bile bile işlediğimiz günahları terkedelim. Sıkıntılarımızın çözümü buna bağlıdır. Siz o günaha muhakkak ki bir menfaat için giriyorsunuz ama bak Peygamberin ne diyor:
“Eğer birşeyi Allah rızası için terkedersen, Allah sana onun yerine daha iyisini verir” (Ahmed b. Hanbel)
“Karşılığın en güzeli Allah katındadır” (Al-i İmran Suresi, 195. Ayet Meali)